Dün doktoru oğlumu apandist olabileceği endişesi ile çocuk cerrahisi olan bir hastanede acile yönlendirdi. Sevindirici olan yanlış alarm olmasıydı. Yıpratıcı olansa oğlumu tetkiklerle oldukça hırpalamış olmaları.. Benim gözüm bir yandan da saatte idi. Sonuçların tehlikeli bir durum olmadığını yansıtması ertesi iyice sabırsızlandım.. Aikidoya yetişmem gittikçe güçleşiyordu. Utana sıkıla eleştirel bakışları göze alıp kendimi dojoya attığım için hiç pişman değilim; 4.ders oldukça farklı bir deneyimdi.
El ağırlıklı bir çalışmaydı ama benim açımdan baskın olan öğreti dengeydi.
Isınma çalışmalarında kaslarımı incitmeden hareketleri doğru yapabilmek yüksek konsantrasyon istiyordu. Sonrasında ise çok kolay ve basit görünen hareketlerin enerjisinin yüksekliğini farkettim. Oluşması gereken sonucu görünce vücut kasılıyor, hareketler sertleşiyor. Rahatça yapıp olması gereken tepkiyi alınca ise büyük bir şaşkınlık.. “Gerçekten mi etkilendi, yoksa kendi kendine mi tekniği sürdürüyor?”, “Yok canım.. niye düştü ki şimdi?”, “Bileği mi acıdı? Ben bir şey yapmadım ki..”
Sanırım Aikdo’daki en büyük çelişki bu.. Bu kadar rahat, zarif hatta sanatsal derecede zevk veren görselliğin altında gizlenmiş ciddi bir zarar verebilme kapasitesi. Gece yatağa uzandığımda bütün kaslarım özellikle bileklerim sızlıyordu. Ama sanki vücudum dile geldi; tek tek her bir sızı ile ilgilendim ve karşıt kasılma/esnemeler gerçekleştirdim. Yavaş yavaş anlaştık, barıştık.. sabaha kaslarda azıcık mahmurluk vardı artık yalnızca..
Elbette yumuşacık ve küçük hareketlerle sonuç elde edebilmeyi mucizevi bir şekilde 4.derstte öğrenemedim. Tek öğrendiğim hareketleri bilmenin yeterli olmayacağı.. Ne istediğini beyninle kaslara iletmezsen azıcık açı farkı bile sallapati bir pus getiriyor tekniğe.. Araba kullanmayı öğrenirken ilk tepkim “yok artık!.. hepsini aynı anda nasıl yaparım?”dı.. “Aynaya bak, ayakların frende, yok debriyajda, vitesi ayarla, ama geri vites geçmiyor ki.., direksiyonu doğru yöne çevir, off göremiyorum.”. Sonunda gelinen noktayı tüm şöförler bilir. Diğer araçların gidişlerini ve işaretleri takip ederek yolunda ilerlemek.. Kimsenin aklında artık direksiyonu sağa mı kıvırsam yoktur.. Aikido’da da gelinecek nokta sanırım o.. Bacağını, kolunu, elini nasıl hareket ettireceğin bir araç.. karşına çıkanlarla hangi reflekslerle kazasız belasız kontrolü sürdürebileceğin ise amaç.. Ve tabi minimum enerjiyle.. Dengeni bozmadan, gücünü tüketmeden sürekli nefesinle besleyerek kontrolü elinde tutmak..
Arada umutsuzluk ve düş kırıklığı eksik değil.. Hatta yolun ürkütücü bile olduğu söylenebilir. Aşırı sinirli ve telaşlı bir antreman başlangıcı tsunami gibi üzerime çöken bir mutsuzluk dalgası ile son buldu.. Fiziksel ve ruhsal yorgunluğumu erteleyecek bir yoğunlaşma sonrası daha sakin bir düzeye geçmiştim sanıyorum.
Bugünün ders notu: Küçük etkilerin büyük tepkileri olabilir ve çok büyük tepkiler küçük etkilerle kontrol altına alınabilinir.
24 Kasım 2011