Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Aikido Nedir ?


Aikido nedir? 40 yılı aşkın bir süredir devam eden eğitimden sonra, bu sanatın neyle ilgili olduğunu, Aikido’nun kurucusu O’Sensei Morihei Ueshiba’nın, daha önce ortaya çıkmış şeylerden yeni bir şey yaratırken aklında ne olduğunu anlamaya başlıyorum.

Aikido özgürlükle ilgilidir. Karşıtların, yin ve yangın (Japonca in / yo) uzlaştırılması ve dengenin sağlanması ile ilgilidir. Bu denge asla statik değildir, her zaman hareket eder, değişir, yeniden dengelenir. Yine de bu hareketin içinde, hareketsiz görünen bir şeyler vardır.

Fakat bu hareketsizlik de kendi içinde bir yanılsamadır. “Durgunluğun içindeki hareket” ve “hareketin içindeki durgunluk” ilkeleri, Aikido’da her zaman faaliyet gösterir. O’Sensei’nin, Yer, Gök ve İnsan (Cennet, Dünya ve İnsan) veya Shinto Kami, İzanagi ve İzanami gibi kavramlarla ya da Çin’in Beş Element teorisi ile “ateş enerjisi ve su enerjisi” anlatımıyla, bir çok şekilde açıkladığı, yin ve yang arasındaki dengeye dair anlayış kazanmaya çalışırken kişi, bedenindeki ve dolayısıyla zihnindeki zıtlıklarla da yüzleşir.

“Yin ve yang” arasındaki denge sağlandığında, zıtlık ve mücadele sona erer. On yıllarca süren zorlu eğitimin son noktasında  çatışma, yarışma ve anlaşmazlıkların içinde denge elde edilir. Kişi her şeyin merkezinde benliğinin olduğunu ve bu benliğin eşsiz olduğunu hisseder. Aynı zamanda, diğer tüm insanların da evrenin merkezi olduğu ve her birini evrensel ilkenin varyasyonlarının eşsiz ifadeleri olduğunu fark eder.

Aikido eğitimi “form” ile başlar. Beceriyi geliştirmek ve muhalif güçlerin beden çerçevesinde nasıl dengeye getirilebileceğini, yukarının aşağıyla, içerinin dışarıyla, bedenin niyetle nasıl bir olacağı ve kontrol edileceği anlamak için kata’ları kullanır.

Aikido’muzda açıkça bir biçim, bir tarz vardır. Aikido’yu diğerlerinden ayırt edebilmemizi, Aikido olarak kolayca tanımlayabilmemizi sağlayan budur. Yine de 40 yılı aşkın bir süredir öğretmenim olan Mitsugi Saotome Sensei, Aikido’nun bir “tarzı olmadığını” söyler. Bununla ne demek istiyor?

Japonların, ustalığa giden yolda kişinin geçmesi gereken aşamaları tanımlamak için bir yolları vardır. Sadece savaş sanatları için değil, şiir, tahta baskısı, hat sanatı, çay seremonisi gibi tüm sanatlar için geçerlidir. Buna “Shu-Ha-Ri” denir.  Başlangıç aşaması, yani formu öğrenmek “Shu” aşamasıdır. Aikido bu eğitimi yapılandırmak için “kata” (Japonca “form” anlamına gelir) kullanır. Prensipler, bu “form” içinde yer alır ve her hareket, her saldırı ve cevap, öğrencinin belirli prensipleri tanımlamasına ve içselleştirmesine izin verir.

“Shu” aşaması büyük ölçüde taklitten oluşur ve kişi öğretmenini model alır. Bu süreç devam ederken günlük eğitim yoluyla beden / zihin ilkeleri anlaşıldığında ve doğal hale geldiğinde “Ha” aşamasına ulaşılır. Kişi korkusundan vazgeçmeyi ve çatışmayı korku yerine “genişlemeyle” karşılamayı öğrenir. Mücadele yerini saldırı enerjisiyle birleşmeye bırakır.  (Bu, Aikido’nun “aiki”sidir). Bu aşamada uygulayıcı, baskı altındayken, belki de üç veya dört saldırganla randori (çoklu saldırgan pratiği) çalışırken bile, temel teknikleri (kihonwaza) serbestçe icra edebilir.

Ama Saotome Sensei’ göre (Aikido Kurucusunun da aynı fikirde olacağını düşünüyorum), Shu / Ha aşamaları gerçek Aikido ustalığına doğru giden “yol” üzerindedir fakat henüz gerçek Aikido değildir. Çünkü Saotome Sensei’nin dediği gibi, Aikido’nun “stili” yoktur.

Form üzerinde ustalaşmak formu terk etmeyi getirir. Formda ya da sanatın tarzında sıkışıp kalan kişi hala kendini sınırlamakta ve aslında hala bir başkasının Aikido’sunu taklit etmektedir. Aikido, yalnızca form terk edildiğinde ve prensipler seviyesinde uygulandığında kişinin benliğinin gerçek bir ifadesi haline gelir.

Aikido eğitimi,  sonsuz teknik biriktirmekle ilgili değildir. “Aiki bedeni” yaratmakla ilgilidir. Beden ve zihin herhangi bir anlamda ayrı olmadığından, bedeni değiştirmek, -eğer izin verirsek- zihni de dönüştürür.

“Ri” aşamasına kadar, gerçekten Aikido yapmadığımızı, daha çok Aikido’yu taklit ettiğimizi söyleyebiliriz. Fakat “Ri” aşamasına geldiğimizde, rekabet etme alışkanlığı ortadan kalkar. Bizi çevreleyen günlük çatışmaların merkezinde sakin ve uyanık biçimde  dururuz. Japonlar buna  “fudoshin” veya “kımıltısız zihin” diyorlar.

İnsan vücudunun entegre  yapısı ve bu yapıda yer alan her şeyin sıkı sıkıya birbirine bağlı olması aynı şekilde zihin için de geçerlidir. Kişi korkmaktan vazgeçmesini sağlayabilen güçlü bir benlik duygusuna ve özgüvene  sahiptir.  Bu korku şiddete, çekişmeye, başkalarıyla aramıza duvarlar örmemize sebep olur.

George Ledyard Sensei Aikido NedirBireyin yapabileceği en güçlü şey korkmayı bırakmaktır.  Korkmayı bıraktığınız zaman, esasında kim olduklarını kabullenemeyen ve hayatlarını ellerinden gelen en iyi şekilde yaşamaya çabalayan sevgili insan dostlarınıza karşı şiddet beslemeyi de bırakırsınız. İnsanları oldukları gibi kabul edersiniz ve sizden farklı olmalarından dolayı tehdit hissetmezsiniz. Çünkü her birinin evrenin merkezi olduğunu anlarsınız.

Aikido temelde “bağlantı”nın çalışmasıdır.  Tüm insanlar arasındaki bağlantı, tüm canlı formlar arasındaki bağlantı. Temelde her şeyin birbiriyle bağlantısı.

Aikido’yu nasıl bağlantı kuracağımızı öğrenmek için çalışmayız. Çalışmanın amacı hali hazırda bağlı olduğumuzu anlamak ve ayrıymış gibi davranmaktan vazgeçmeyi öğrenmektir. “Bağlantı” zaten var ve her zaman da olmuştur.

Dolayısıyla, sanatın gerçek ustalığı aşamasında, prensiplerin artık biçim ve üsluptan bağımsız olarak işlev görebildiği seviyede kişi özgürdür. Saldırının ne kadar güçlü veya ne kadar hızlı olduğuna bakılmaksızın, çatışmanın gerektiği gibi hareket etmekte özgürdür.

Bu özgürlük kişinin tüm hayatına ulaşır. Seçenekler sonsuzdur. Başkalarının düşüncelerinden ya da onaylamamalarından dolayı herhangi bir şeyi yapamayacağımız yanılsaması ve hatta onaylanma arzusu da ortadan kalkar. Kişi kendi merkezini bulduğunda kararları ve eylemleri bilinçli ve gerçek benliğin bir yansıması haline gelir.

Bir ömürlük Aikido eğitimi görevini yaptığında, gerçek kendiniz olmakta özgürleşirsiniz. Hayatınız, gerçek benliğinizin özgün bir ifadesi olur. İnsanların, olmaya karar verdiğiniz kişi olmanızı engelleyecek güce sahip olduğu yanılsamasından vazgeçersiniz.

Bu zorluklar olmadığı anlamına gelmez. Sadece zorluklarla ilişkiniz farklıdır. Budo, (ve Aikido kesinlikle bir Budo çalışmasıdır) kişiye eylemlerinin sorumluluğunu kabul etmeyi öğretir. Hata yaptığınızda darbe alırsınız ya da tekniğiniz işe yaramaz. İşler ters gittiğinde partnerinizi suçlamazsınız. Bir hata yaptığınızı ve daha sıkı çalışmanız gerektiğini kabul edersiniz.

Yani, biri gerçekten kendi Aikido’sunu yaşıyorsa kararlarının sonuçlarını alma gücü vardır. Gerektiğinde kendisi için olumsuz sonuçlar doğurabilecek zor bir kararı vermek için rahatsız bir pozisyon almayı tercih edebilir. Artık korkmadığı, kararlarını herhangi bir şeye tepki olarak değil, bilinçli bir eylem olarak verdiği için sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmeye istekli olur. Kişi bilinçli ve farkında olarak yaşayabilir.

Çoğu insan yapmacık bir dünyada yaşıyor. Hayatlarının çoğunu başkaları tarafından sunulan ödülleri kovalayarak ve başkalarının olumsuz etkileşimlerden kaçınmaya çalışarak  yaşıyorlar. Yaşam koşulları hakkında görünüşte pasiftirler, ama kendi hayatlarına karşı her gün direnç gösterirler. Oldukları yeri sevmezler ama riskli bir değişimin sonuçlarından da korkarlar.

Bu şekilde yaşayan insanlar korku dolu ve öfkelidirler. Kendilerine yapılan şiddeti başkalarına aktararak sürdürürler. Bu döngü, bireyler onu kırmayı seçene kadar nesiller boyunca devam eder.

Aikido ilkelerinin ustalığıyla gelen “kişisel güç”, bu yıkıcı döngüyü durdurmayı sağlar. Artık bir saldırıya saldırıyla cevap vermek zorunda kalmayız. Bu yüzden Aikido’ya genellikle “Barış Sanatı” denir. Durumun gerektirdiğine göre kişi hareketsiz kalmayı tercih edebilir ya da uygun göründüğü şekilde konumunu değiştirmek için harekete geçebilir. “Merkezlenmiş” olmanın anlamı, her nerede olursanız olun sorun olmadığıdır.

Aikido çalışmasının “eski bilginin” edinilmesi ile ilgili olduğuna inanıyorum. Bunların çoğu, modern yaşamda gördüğümüz şeylerle eşleşmiyor gibi görünüyor. Aikido’da bir kısa yol ya da bir dakikada öğrenme yok.  Dersi tamamlamazsanız mezun olamazsınız.

Aikido, bir “Michi”, yani ömür boyu süren manevi bir yoldur. Bir Budo olarak, uygulama kişinin hayatının her yönünü etkiler. Onlarca yıl sürecek bir taahhüt gerektirir.

Modern teknolojik / bilimsel dünyamızda, değişimin hızı, uzun yaşam deneyimini değersizleştiriyor. İşini uzun zamandır yapan bir işçinin deneyimi, teknolojinin hızlanmasını sağlayan yeni eğitim almış genç kolej çocuklarının karşısında değerini giderek kaybediyor.

Ancak “eski bilgi” alanında bu doğru değildir. “Michi” açısından konuştuğumuzda, kişi yolda ne kadar ilerlediyse o kadar çok şey bilir. Deneyim arttıkça değerli hale gelir.

Aikido öyle bir “Yol” ki, yeni teknolojilerin ya da keşiflerin hayatımızdaki “şeyleri” nasıl değiştirdiğinden ziyade, kişinin hayatını nasıl yaşadığı ile ilgilidir. Çünkü nihayetinde teknoloji ve bilim büyük ölçüde maddi hayatımızdaki “şeyler” ile ilgilidir. Aikido, “Michi” olarak, hayatlarımız hakkında nasıl hissettiğimizi ve onu nasıl yaşamayı seçtiğimizi anlatır.

Teknolojik olarak hızla ilerledikçe, insanların genel olarak yaşamlarında daha az bağlı olduklarını hissettiklerini görebiliriz. Yaşamlarımızı nasıl yaşadığımıza odaklanan “eski bilginin” yeniden canlanmasına çaresizce ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda yaşıyoruz. İnsanların hızla değişen bir dünyada topraklanmasını ve merkezlenmesini sağlayan bir iç yaşamı olması gerekir. Aikido işte böyle bir “Yol”.

Sensei George Ledyard


Yazının aslını buradan okuyabilirsiniz. 
Çeviri: Oğuzhan Yılmaz

Leave a comment

0/100

Total
0
Share
Best Choice for Creatives
Purchase Now