Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Aikido Yaşam ve Uke

Aikido ile tanışalı üç ay ya oldu ya olmadı. Daha yolun çok başındayım anlayacağınız. Her ders sonrası notlar almak ve o gün ne öğrendiğimi yazma fikri başından beri aklımdaydı fakat bu düşünceyi hayatıma az önce katabildim.

Yaşıyorum Ben…
 
Benim için uzun olacağından emin olduğum bu yolun daha hazırlıklarında seyir defterimin ilk cümlelerini karalamaya başlamak istedim. Kim bilir belki de bu yazılar şimdiden oluşturmaya başladığım, hiçbir zaman kapağı kapanmayan Aikido Anı Kutumun  en özel parçası olur. Gerçi evde jo çalışırken kırdığım ilk ampülle yarışır gibi ama bilemedim şimdi. Evet ilk diyorum çünkü kim bilir daha kaç ampül bu uğurda ışığından yoksun kalacak. 
 
Sizlere Aikido sayesinde yaşadığım ilk aydınlanmamı anlatmak istiyorum. Bence başlangıç için gayet güzel bir konu. 
 
Hayatla devamlı mücadele eden, her olaya müdahale etmeye ve kontrolü eline almaya çalışan birisiydim. 
 
İşte Aikido hayatımı değiştirmeye bu ana konudan başladı. Dördüncü ya da beşinci dersimden çıkmıştım. Annemle arabada yolculuk ediyor, bir yandan onunla muhabbet edip, diğer yandan ukeliğin nasıl bir his olduğunu düşünüyordum. İlk aydınlanmamı o an yaşadım. Düşünsenize arabada annenizle muhabbet ederken bir ışık hüzmesi size doğru yanıp, ilahi bir ses “Nage’ye müdahale etmemelisin. Onun tekniği uygulamasına ne kadar izin verirsen o kadar faydayla ayağa kalkarsın.” diyor. Korkutucu ve komik değil mi? O an tam da bunu yaşamıştım. Eve vardığımda hemen odama çıkıp yatağıma yerleştim ve bu sözü düşünmeye devam ettim. 
 
Tekniğin başlamasına, ilerlemesine ve sonuçlanmasına izin vermeliydim. Aynı hayatta yaşadığım olaylar gibi. Kendimi ruhuma teslim etmeli ve onun yaptıklarına izin vermeliydim. Bunu bir kaç kez denedim ve evet test edildi, onaylandı. İnsan kendini hayatın doğal akışına bıraktığı zaman çok daha rahat varacağı yere varıyor.
 
Bu durumu akıntıya kapılmış tahta parçasına benzetiyorum. Nasıl tahta iki kayanın arasına sıkışıp, suyun akışına engel olduğu zaman kırılıyor ve akıntının sonuna paramparça gidiyorsa, hayatta da yaşadıklarımıza engel olmaya ya da bir şeyleri değiştirmeye çalıştığımızda aynı şeyi yaşıyoruz. Yine olay olacağına varıyor fakat biz kırılmış hayallerimizle kalıyoruz ortada. Ne zaman ki tahta akıntıya karşı gelmez, suyla beraber ağır ağır yolunu alırsa o zaman akıntının sonuna sapasağlam hatta su sayesinde üzerindeki çamurlardan arınmış halde varır. Kendimizi hayatın akışına bırakmak, sonunda kirli düşüncelerinden arınmak ve hiçbir yara almadan yolculuğumuzu tamamlamak gibi. 
 
Uyum ve Kontrol
Nageye ne zaman müdahale ederseniz canı yanan siz oluyorsunuz. Nage siz ona eşlik etseniz de etmeseniz de tekniği uyguluyor ve bitiriyor. Eğer ona müdahale etmişseniz ya da karşı koymaya çalışmışsanız yere düşerken tahmininizden daha sert düşüyorsunuz. Ama ona eşlik ederseniz gayet kontrollü bir biçimde yere düşüp yine kontrollü biçimde ayağa kalkabiliyorsunuz.
 
Nage’yi hayat olarak düşündüğümde de aynı kapıya çıkıyorum. Olanlara direndiğimde hayat yine yapacağını yapıyor. Sonunda yere sert biçimde düşen ve ayağa kalkmakta zorlanan yine ben oluyorum. Ne zaman ki onunla gerçek bir uyuma kavuşursam işte o zaman her yere düşüşümde yeni bir şey öğrenerek kalkıyorum. Her denemede bir öncekinden daha iyi uke oluyorum. Aikido’nun gerçekten uyumun yolu olduğu daha güzel ispatlanamaz sanırım. 
 
İşte ilk aydınlanmam böyle oldu. Ben Aikido sayesinde hayatıma müdahale etmemeyi öğrendim.
 
Bu anlattığım Aikido’nun bende yarattığı ilk değişiklikti. Ne zaman dersin sonunda kamizaya selam versem o gün, orada neler öğrendiğimi gözden geçirerek selam veriyorum ve içten bir teşekkür ediyorum. Beni Aikido gibi bir huzura kavuşturan her ne ise kader, enerji vs. o şey her ne ise iyi ki de hayatıma böylesine güzel bir yolu ekledi. 
 
Hafsa Ölmez 

Leave a comment

0/100

Total
0
Share
Best Choice for Creatives
Purchase Now