Bu önemli makale George Ledyard Sensei tarafından yazılmıştır ve kendisiyle Nisan 2018’de yaptığımız tartışma podcastine kadar uzanır. Ledyard Sensei, Aikikai tarafından verilmiş olan 7. Dan seviyesine sahiptir ve Mitsugi Saotome Sensei’nin ile çalışan kıdemli eğitmenlerden biridir. Bahsedilen konu başlıkları, Aralık 2017’deki “Aikido: Bir krizle yüzleşme” adlı başyazımızla da ilişki içindedir.
(Ç.N.: Adı geçen makalenin çevirisi devam ediyor.)
Aikido, gelişimi içinde bir kavşak noktasında bulunmaktadır. Benim jenerasyonumdan olan eğitmenler, rüzgarı arkalarına almış ve Japonya’daki mütevazi başlangıcından, dünya çapında bir yapı haline gelene kadar Aikido’yu geliştirmişlerdir. Ancak zaman değişti, nüfusun özellikleri değişti ve bizler ileriye dönük bir takım zorluklarla karşılaştık.
Başlangıç olarak, Aikido, özellikle de Amerika’da, yaşlanan bir popülasyona sahiptir. Pek çok dojo enerjik çocuk programlarına sahip olsa da yetişkin derslerine devam eden gençlerin sayısı, yetişkin olarak antrenmana dönenlerin sayısı kadar azdır.
Geçmişte, dojonun çoğunluğunu yeni gelen 20 küsur yaşındaki erkekler oluştururdu. Aikido’nun patlama noktaları Vietnam Savaşı’nın sonuna denk geldi. Arkadaşlarımdan çoğu o ya da bu şekilde savaş karşıtı harekete katıldılar. Benim fikrime göre çalışmanın altında yatan düşünce ve şiddetsiz savaş sanatları felsefesi, o jenerasyondan çok etkilendi.
Ama günümüzde MMA (mixed martial arts/karışık savaş sanatları), savaş sanatları alanını domine ediyor. Brazilya jiu-jitsu, onun daha yumuşak ve sağlıklı kuzeni. Gençler daha geleneksel savaş sanatları ile pek ilgilenmiyor. Dövüşmek istiyorlar. Ve tabi ki herhangi birimizin MMA’nın 7 gün kablolu televizyonda gösterildiği gerçeğiyle yarışmamız mümkün değil.
Şimdi, bizde kadınların (MMA çalışmak için fazla duyarlı olanlar) ve daha yaşlı öğrencilerin oranı daha fazla. Ancak onların sayısı genç erkeklerin eskiden olduğu kadar değil. Onlar da büyük çoğunlukla başka yerlere gittiler.
Bunların sonucu olarak Aikido (özellikle de Amerika’da) kendisini benim deyimimle “Aikido kolonisinin çöküşü” halinde buldu. Azalan sayılar, eğitmenlerin kapıları açık tutmasını gittikçe zorlaştırdı. Kendi yerini kaybedip halk merkezlerine dönen çok sayıda arkadaşım var.
Kentsel alanlardaki sayılarda görülen azalmayı ekonomik patlamayla toplarsak üyelik ücretlerinde düşüş ve dojo için kiralanacak yerlerin fiyatlarının hızlı artışı gibi bir çifte sorunla karşı karşıya kalınır. Benim kendi durumumda, sadece birkaç gün önce 29 yıldır dojoyu kiraladığım ev sahibim kiramı %75 artırdı ve 5000 dolar ekstra güvenlik depozitosu vermem gerektiğini ve kağıtları imzalayabilmek için bunu 22 Mayıs’a kadar yapmam gerektiğini (2 haftalık bir süre oluyor) söyledi.
1989’da açıldığımızdan beri pek çok defa ekonomik yönden sıkıntılı dönem atlattım. 2008 yıkımını atlattık, ancak hiçbir zaman tam olarak iyileşemedik. Ve şimdi, dojom yaşamın kıyısında duruyor, çünkü ekonomi burada çok iyi. Tamamen ironik olduğunu söyleyebilirim.
Yaşlanan popülasyonun antrenman üzerinde bir etkisi var. Ben Aikido’ya başladığımda dojodaki herkesin fiziksel kondüsyonu en üst seviyedeydi. Vücutları etkiyi absorbe edebilecek ve yaraları çabuk iyileştirebilecek düzeydeydi. Antrenman ise çok yoğun ve talepkardı. Hatta sıklıkla biraz korkutucuydu ve sizi sürekli sakatlanmanın sınırında hissettirirdi. Aslında küçük sakatlıklar, bu denli yoğun bir antrenman programında sıradan bir şeydi.
Ancak dojonuzdaki öğrencilerin %70-80’i 40 yaşın üzerindeyse ve kapıdan giren yeni öğrencilerin büyük çoğunluğu fiziksel olarak en üst düzeyde oldukları çağları geçtilerse.. Antrenmanın doğası değişiyor. Öncelik güvenli bir çalışma ortamı oluşturmak oluyor ki bu da yoğunluğun azalması demek. Dojoda genç insanlar olsa bile yaş dengesizliği çok büyükse antrenman, çoğunluğa uydurulmak zorunda kalıyor. Bu da yeni başlayanların nadiren, o da eğer oluyorsa, bizim gibi limitlere kadar zorlandığı anlamına geliyor.
Bunun, sanatın geleceğine bir etkisi var. Kıdemli eğitmenler ileri gitmek yerine ne yapacaklar? Bu noktada, gelen insanlar 30 yıllarını antrenman yaparak geçirseler bile, gençliklerinde yaptıkları çalışmaların bir parçası olması gereken bazı önemli deneyimleri atladıkları için çok önemli bazı temelleri kaçırmış oluyorlar.
Sanata dahil olan öğrencilerin çoğu daha yaşlı olduğu için, derecelendirme performanslarında beklentiler azalıyor ve duruma adapte ediliyor. 45 yaşında bir 3.Dan’ın fiziksel kapasitesi 30 yaşındaki birinden farklı olacaktır. Uke havuzu en üst noktalarını geçirmiş olanlardan oluşuyorsa sınavın performansı düşürülmek zorunda kalıyor.
İnsanlar “güvenli” olması için çalışmanın içinden yaşamı söküp almaya devam edemezler. Öğrencilerin silahları yüksek seviye beceriler geliştirecek düzeyde çalışabilecek kadar anlamalarını sağlamak, eğitmenin görevi olmalıdır.
Bunların hepsi Aikido çalışanların Aikido’yu sadece hareketli meditasyon ya da sağlıklı bir egzersiz değil, bir savaş sanatı olarak çalışmalarını zorlaştırıyor. Bu da hattın devamındaki öğrencilerin, bir gün eğitmen olacak kişilerin, eskiler gibi bir eğitim almaması anlamına geliyor. Bu, sanatın kendisini çok temel bir basamakta değiştiriyor.
Bana göre bizler artık bireysel dojoların yeni jenerasyon eğitmenler yetiştirebileceklerine güvenemeyiz. Japonya’da Hombu Dojo her zaman belli bir programı öğretebilecek profesyonel eğitmenler yetiştirmek üzere tasarlanmış bir uchi-deshi programına sahipti. Bu konuda başarılılar. Böyle bir program Amerika’da yok.
Bizim organizasyonlarımızın, bireysel kıdemli eğitmenlerin bile yapması gereken şey gerçek bir eğitmen yetiştirme programı oluşturmak. Etrafa bakmalı ve bağlı veya yetenekli genç öğrenciler bulmak ve onların bir araya gelip, kendi dojolarında yapamadıkları yoğun antrenmanlar yapmasını sağlayacak organizasyonlar yapmak. Ben, bu organizasyonların, bu gençlere değişik bakış açıları sunabilecek birkaç kıdemli eğitmen tarafından yönetildiğini görmek isterim. (İş bittiğinde herkesin aynı göründüğü homojenize Hombu yaklaşımına karşıt olarak.)
Hombu Dojo’nun “altın çağı”nda, talimatlar bir grup en üst seviye, birbirine hiç benzemeyen, her biri kendine has “stilist” bir yaklaşıma sahip, sanat üzerinde farklı spiritüel algısı olan eğitmen tarafından veriliyordu. Bu, kişinin kendi Aikido’sunu bulabileceği bir ortamdı ki fikrimce O-Sensei’nin niyeti de buydu.
Buna benzer bir deneyimi yansıtabilecek antrenman deneyimleri tasarladığımızı görmek isterdim. Bunlara odaklanmak zorundayız, çünkü sanatın geleceği onlar. Çoğu yaşça büyük öğrenci için geri dönüp gençken almış olabilecekleri eğitime yönelik çalışmak pek mümkün değil. Bizler, bundan yirmi sene sonra gerçekten üst düzey eğitmenler haline gelecek insanlar yetiştirebilecek bir sistem yaratmak üzerine çalışmalıyız.
Aikido Journal’dan Josh Gold’la bu konuyu konuştum. Bence Aikido Journal gibi bir kuruluş, bu tarz organizasyonlar için mükemmel bir ev sahibi olur. Ancak gerçek bir etki yaratmak için bizim organizasyonlarımızın da bunu yapması gerekiyor. Arada sırada yapılan yoğun bir çalışma hiç olmamasından daha iyidir; ancak derin bir yeniden programlamanın yapılabilmesi için yeterli gelmeyecektir.
Organizasyonlarımızın çoğu, insanların bir araya gelip kıdemli eğitmenlerden ders alabileceği kamplar organize ediyor. Ne var ki bu organizasyonlar genellikle yoğun olmaktan ziyade sosyal oluyor. Benim öngörüm şudur ki sadece 1.Dan (shodan), 2.Dan (nidan) ve 3.Dan (sandan) eğitimine yönelik, sadece bu öğrencilerin davet edildiği ve kıdemli eğitmenlerden ders aldığı etkinlikler mesafe kat edilmesini sağlayacaktır.
Yaş alan Aikido popülasyonuna yoğun çalışma önerisi olarak, silah çalışmasının, düzgün yapıldığı takdirde benzer sezgilerin çoğunu vereceğini düşünüyorum. Bir öğrenci yüksek düşüşler yapmak için çok yaşlanabilir veya antrenmanın etkilerine çok duyarlı hale gelebilirken, yoğun bir şekilde jo veya bokken çalışmak, öğrenciyi sınıra kadar getirebilir. Ancak, tekrar söylüyorum, insanlar “güvenli” olması için çalışmanın içinden yaşamı söküp almaya devam edemezler. Öğrencilerin silahları yüksek seviye beceriler geliştirecek düzeyde çalışabilecek kadar anlamalarını sağlamak, eğitmenin görevi olmalıdır. Ancak genellikle silah çalışmalarına bakış açısı bu değildir.
Özetlemek gerekirse… Azalan dojo üyeliği, yaşlanan bir öğrenci popülasyonu, yeterince genç öğrenci gelmemesi ve gelenleri sınırlarına kadar eğitme imkanımız olmaması söz konusu. Şimdi yapıldığından farklı bir şekilde eğitilmiş olan ve yaşlanan bir grup kıdemli eğitmenimiz var ve göçüp gitmeye başladılar. Geleceğin eğitmenlerinin onların yerine geçebilmesi için gerekeni yapıyor muyuz? Bu zamana kadar yaptığımızı düşünmüyorum. Ancak yine de bunu yapmak için hala zamanımız olduğuna inanıyorum. Bence uchi-deshi’lerden birkaç kişinin öğretmeye devam edeceği 15 yıllık bir penceremiz var ve onların altından gelenler de hala ders veriyor.
Ondan sonra, O-Sensei tarafından eğitilmiş veya onun tarafından eğitilmiş biriyle direkt olarak çalışmış kimse kalmayacak. Aikido saygı gören bir savaş sanatı olarak varlığını sürdürecekse bu göz önünde bulundurulmalı. Bana göre bu Aikido camiası içinde bir numaralı odak noktası olmalı. Ne var ki bu konuda çok optimist değilim.
George Ledyard, Seattle’daki Aikido Eastside’ın yöneticisi ve kendi eğitim içeriğinin yaratılmasını desteklemek amacıyla bir patreon sayfası açtı.
Yazar: George Ledyard Sensei
Çeviri: Oya Burçin Demirtaş
Kaynak: An Aging Art and Its Future, Aikido Journal