George Ledyard Sensei, 40 yılı aşkın bir süredir Mitsugi Saotome Sensei’yi takip ederek aikido çalışıyor. Aikido’da 7.Dan ve ayrıca Daito Ryu Aiki-jujutsu’da shodan (1.Dan) sahibi. Seattle bölgesindeki Aikido Eastside’ın baş eğitmeni. Aikido’nun kurucusu Morihei Ueshiba’dan başlayıp Saotome Sensei ve öğrencileriyle devam eden aktarım hattını kasteden Ueshiba Juku’nun bir üyesidir. Bir polis ve güvenlik eğitimi sistemi olan Defensive Tactics Options™ ve özellikle şiddet görmüş çocukların korunmaları üzerine çalışan Protection Control™ adlı organizasyonların kurucusudur.
Aikido Journal (Josh Gold): Bugün bize katıldığınız için teşekkür ederiz Sensei. Uke hakkında konuşmaya başlamadan önce, savaş sanatları geçmişinizi biraz paylaşır mısınız?
George Ledyard: Tamam. Savaş sanatları çalışmaya üniversitede başladım. New England’ın dört bir yanına giden Tabata Kazumi Sensei ile Shotokan Karate çalıştım. Shotokan’ı üniversiteler arası bir spor haline getirmeye çalışıyordu.
Üniversite bittiğinde Washington DC’ye gittim ve bir arkadaşım sayesinde aikidoya rastladım. Gerçekten dışarıya yürümeye çıkmıştı ve bir deneme dersi ilanı gördü. O zamandan beri yapıyorum.
Ayrıca, kesinlikle geleneksel aikido dünyasında olmayan bazı girişimler üzerinde de çalıştınız. Bunları kısaca açıklayabilir misiniz?
Aikido benim için bir numaralı odak noktası oldu. Ancak bir sürü çapraz eğitim yaptım ve bence en etkili olanı, oldukça kısa olmasına rağmen, Ellis Amdur Sensei ile biraz koryu (Erken Meiji dönemi geleneksel savaş sanatları) yapmaktı. Koryu’nun yaklaşımı, insanların nasıl eğitildiği ve kata eğitiminin nasıl yürüdüğü gibi çok şey öğrendim. Bu aikido’ya bakışımı gerçekten etkiledi. Özellikle de aikido silah çalışmalarına başladığımda.
Ayrıca birçok kez polis savunma taktikleri eğitimleri için çalıştım ve bir süre de kolluk kuvvetleri için düzenli eğitimler yaptım. Bruce Bookman Sensei ile iaido ve aikido çalıştım. Ayrıca Aiki Expo sayesinde Toby Threadgill Sensei, Chuck Clark Sensei ve Japonya’dan bir karate öğretmeni olan Ushiro Kenji gibi öğretmenlerle temasa geçme şansım oldu. Bu insanlar aikidoya bakış açımı değiştirdiler. Yani, çalışmamın çok fazla aşaması oldu.
Büyüleyici. Biraz da Aikido’da uke’nin rolü hakkında konuşalım. Bu konuyla ilgili oldukça ilginç düşünceleriniz var ve bunu Aikido Journal ailesi ile paylaşmak istiyorum.
İlk olarak, fikrimi ciddi şekilde etkileyen deneyimler hakkında konuşacağım. Bir süre sistema çalıştım (bir Rus savaş sanatı) ve onların öğretme-öğrenme metodolojisi bana çoğu aikidocunun yaptığından daha anlamlı geldi. Systema’dan aldığım en önemli şey, son üründe olmasını istemedikleri şeyin pratiğini de yapmıyorlardı. Bunu aikidoya uyguladığımızda, eğer amacınız rahat bir bedende rahat bir zihin oluşturmak ve aikiyi tam anlamıyla kullanmaksa, bunu üretmeyen bir şey üzerinde çalışmamalı, binlerce kez tekrar yaparak zaman kaybetmemelisiniz. Ek olarak, eğer eğitim sırasında aşırı gerginlik, korku ve / veya acı varsa, bunların tümü elde ettiğiniz sonuca da etki edecektir.
Bu da beni uke üzerine düşündürdü. Modern eğitimde nage, çok sofistike ve rahat aiki’yi, iyi bir dövüş sanatçısı gibi hareket etmeyen, daha çok direnç sağlayacak bir destek gibi davranan bir partnerle yapmaya çalışıyor. Uke ise bedenini nage’den tamamen farklı biçimde kullanıyor. Eğer hedef, bir gün direnç gösterip göstermediğine bakılmaksızın birini kontrol altına alabilecek şekilde aikido tekniklerini uygulayabilmekse, bu gerçekten kötü bir eğitim yoludur. Şuna benziyor; araba kullanmayı öğreniyorsunuz ve eğitmen size 1.vitese almanızı söylüyor. Ardından sürmeyi denediğiniz her seferinde frene basarak sizi durduruyor. Yapmadan bir şey yapmayı öğrenemezsiniz.
Tabi bir de Daito Ryu var. Birkaç yıl önce Howard Popkin Sensei ve Joe Brogna Sensei ile Daito Ryu eğitimi aldım ve Aikido Eastside dojo’muzda öğrencilerim tarafından yürütülen bir çalışma grubumuz var. Metodoloji beni gerçekten etkiledi, çünkü beden-zihninizi uygun alışkanlıklara sahip olacak şekilde programlamak için tasarlanmış yüksek oranda statik fiziksel bağlantı çalışması var. Bu eğitimin başlangıçtaki yüzdesi aikidodan çok çok daha yüksektir.
Bir savaş sanatında, yaptığınız teknik ne olursa olsun, işbirliği yapmayan birine uygulayabiliyor olmanız gerekiyor. Gerçek bir durumda düşmanın veya rakibin ukemi yapması isteğe bağlı değildir. Sana karşı koymak isteyeceklerdir. Eğer bir savaş sanatı olarak aikido yapmak konusunda ciddiysen, partnerlerinin sadece otomatik olarak düşmediğinden emin olmalısın.
Aikido’ya başladığım 1977’de Saotome Sensei’nin dojo’suna girdim. Siyah kuşaklar bana bir gi aldı ve nasıl bağlayacağımı gösterip beni doğrudan mindere çıkardılar. Eğilerek selamladım, biriyle eşleştim ve aniden kendimi yokomenuchi shihonage ura yaparken buldum. Yüzmesi için bebeği havuza atmak gibiydi. Bu sistemi çok sevdim. Tabi biraz morarmaya ve hırpalanmaya katlandım, bildiğiniz gibi, başlangıç sınıfı yoktu.
Eğer bu sistemin içine atladıysan ve devam edebilirsen harikadır. Ancak zamanla yeni başlayanların çoğu için uygun olmayan bir yaklaşım olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü bu korkutucu bir şey ve önemli becerileri geliştirmenin en kısa yolu değil. Ve şunu söylemeliyim ki, Daito Ryu çalışanların bu becerileri kazanma konusunda daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ki bence 1930’ların aikido sensei’lerinin hepsinin efsanevi figürler olmasının nedenlerinden biri savaş sonrası insanlarından çok farklı şekilde eğitilmiş olmalarıydı. Bu sebeple, aikidomuzda ve öğretmenliğimde, bu statik bağlantı işinin çoğunu tekrar devreye sokmaya çalışıyorum.
İşte uke ve rolü hakkında düşündüğüm şey. Uke, nageden farklı bir şey yapmamalı. Aikido çalışmanızın yarısı bir rolde yarısı diğer rolde geçiyor. Farklı rollerde farklı şeyler yapıyorsanız, bedeniniz ve zihniniz giderek karmaşık hale gelir. Kafanız karışır. Çünkü aynı zihin durumunu ve aynı hareket yöntemini tekrar tekrar pekiştirmiyorsunuz. “Yapmanız gereken” ile tamamen farklı bir şey arasında gidip geliyorsunuz. Sonunda doğru ve gerekli alışkanlıkları geliştiremiyorsunuz. Eğer temel eğitiminde ilk amaç birileri bizi yakalarsa nasıl uyum sağlayacağımızı ve hareketi nasıl yönlendireceğimizi öğrenmekse, bunu sadece nage olarak değil, uke olarak da yapabilmeliyiz. Yani eğitimimizde katatedori [aynı taraftaki bileği tutuş] birisini yakalamak ve hareket etmekten alıkoymakla ilgili değil. Karşınızdaki kişiyi sadece hareket etmekten alıkoyarak kazanamazsınız. Karşılaşmayı sona erdirmek için aktif bir şeyler yapabilmelisiniz.
Modern eğitimde nage, bu sofistike ve rahat aiki’yi, iyi bir dövüş sanatçısı gibi hareket etmeyen, daha çok direnç sağlayacak bir destek gibi davranan bir partnerle yapmaya çalışıyor. Uke ise bedenini nage’den tamamen farklı biçimde kullanıyor.
Katatedori’de, uke nage’nin bileğini tutabilmeli ve kuzushi’yi [rakibin dengesini bozmak] uygulayabilmeli. Nage’yi yakalamanız, dengesini bozmanız ve bir vuruş yapmanız gerekiyor; burada asıl saldırı vuruştur, tutuş değil. Genel olarak modern aikido’da çok yapıcı bir şekilde eğitim alıyoruz ve insanlar bu kurgu saldırıların gerçekte ne olduğunu unutmuşlar. Birinin omzunu tutup orada durmak gibi bir saldırı olamaz ve kimse birini tutarak kendisini daha zor hareket edecek bir pozisyona sokmaz. Rakibiniz sadece size vurur.
Tüm bu yaklaşımın düzeltilmesi gerekiyor. Çünkü öğrenciler harcadıkları zaman ve çabaya karşılık gerekli beceri seviyesine ulaşamıyorlar. Bunun yerine, 20-30 yaşları arasında atletik olarak çok iyi durumda olan, ancak sadece karşısındaki kişinin zayıf hattına kas gücü uygulamayı bilen insanlar elde ediyoruz. Bu bir dereceye kadar işe yarayabiliyor. Ancak bu aiki değil.
Aiki kullanmanın nasıl bir şey olduğunu biraz açıklayabilir misiniz?
Gerçek aiki’ye sahip olan biriyle fiziksel temas kurduğunuzda, farklı bir şey olduğunu anlarsınız. Saotome Sensei yıllar boyunca beni şaşırttı. Çünkü neredeyse iki buçuk katı biriyim ve onu elimden geldiğince güçlü şekilde tutuyorum ama her seferinde zahmetsizce kurtuluyor. Uzun bir süre “Tamam, O bir Japon, O-Sensei ile çalıştı ve özel biri. Geri kalanımız bunu gerçekten yapamayız” diye düşündüm. Ama sonra Don Angier Sensei ile tanıştım ve bu gözümün açılmasını sağladı. Angier Sensei beni yere indirdi ve hiçbir şey hissetmedim. Hiç kuvvet uygulanmamıştı. Kendimi yerde buldum. Sonunda Japon olmayan insanların bu şeyleri yapabileceğini anladım. Ondan önce, gerçekten inandığımı sanmıyorum.
Eğer bunun peşinden gideceksek, çalışma yöntemimizi ve bunun büyük bir parçasını oluşturan uke’nin rolünü değiştirmemiz gerekiyor. Bazı durumlarda, uke gerçek bir direnç göstermez ve nage ne yaparsa yapsın uyumla takip eder. Bu çok güzel bir uyum hali, hareketli bir meditasyon uygulaması, güçlü bir aerobik egzersiz olabilir. Ancak hiçbir zaman bir dövüş becerisiyle sonuçlanmaz.
Bir savaş sanatında, yaptığınız teknik ne olursa olsun, işbirliği yapmayan birine uygulayabiliyor olmanız gerekiyor. Gerçek bir durumda düşmanın veya rakibin ukemi yapması isteğe bağlı değildir. Sana karşı koymak isteyeceklerdir. Eğer bir savaş sanatı olarak aikido yapmak konusunda ciddiysen, partnerlerinin sadece otomatik olarak düşmediğinden emin olmalısın.
Aikido çalışan çoğu kişinin bu fikre katılacağını düşünüyorum. Ama uygulamada bunun gerçekleştiğini sanmıyorum.
İnsanların bunu gerçekten anlaması zor çünkü aikido’nun temeli olan aiki, aşırı uyumlu ile aşırı dirençli arasında var oluyor. Bu Aikido’daki en güçlü kavramdır, ancak anlaşılması da ustalaşması da zordur.
Aiki geliştirmek, bütünleşik bir fiziksel ve zihinsel yapı geliştirmekle ilgilidir. Bağ dokularınız ve tendonlarınız üzerinde niyetinizi veya zihninizin eylem gücünü kullanıyorsunuz. İçsel güç öğretmenlerimden biri olan Dan Harden, gücünüzün, hareket ederken kullandığınız doku miktarıyla doğrudan ilgili olduğunu söylerdi. İçsel güç üzerine çalışan insanlar, “Bir şey hareket ettiğinde, her şey hareket eder” derler. Bir kol asla ayağınızdan ayrı hareket etmez. Her şey bağlıdır. Uke bu tür bir bütünleşik yapıyı geliştirmek için çalışmalı; aynen nage’nin yaptığı gibi. Bu yüzden, uke saldırmak için geldiğinde, sadece eğitim amaçlı statik bir tutuş olsa bile, amaç nage’yi yakalamak ve hareketini engellemek olmamalı. Uke her zaman tutuşunu, nage’in merkezi ve kendi merkezi arasında bağlantı kurma amacıyla yapmalıdır.
İşte uke ve rolü hakkında düşündüğüm şey. Uke, nageden farklı bir şey yapmamalı. Aikido çalışmanızın yarısı bir rolde yarısı diğer rolde geçiyor. Farklı rollerde farklı şeyler yapıyorsanız, bedeniniz ve zihniniz giderek karmaşık hale gelir. Kafanız karışır. Çünkü aynı zihin durumunu ve aynı hareket yöntemini tekrar tekrar pekiştirmiyorsunuz. “Yapmanız gereken” ile tamamen farklı bir şey arasında gidip geliyorsunuz.
Nage, tekniği yapmaya çalıştığında, sizin güçlü olduğunuz alana girerse, iyi bir uke olarak düşmemelisiniz. Bu durumda nage, yanlış yerde olduğuna dair geri bildirimi derhal alabilmeli ve gerekli değişikliği yapabilmelidir. Eğer nage tekniği uygun şekilde uygularsa, o zaman ukemi yapabilirsiniz.
İyi bir uke nage’ye yardım etmek ya da onunla çatışmak için orada değildir. En azından başlangıçta öyledir. Başka bir Aiki-jitsu ve son derece saygı duyduğum bir kılıç öğretmeni olan Toby Threadgill Sensei, bir öğrencinin en az beş yıl boyunca direnç gösteren herhangi biriyle eğitim görmemesi gerektiğini söylüyordu. Yani bu becerilere pekiştirmek için uzun zaman harcamak zorundasınız. Zamanından önce size direnen birine karşı başarılı olmak için kendinizi zorlarsanız, otomatikman kas gücünüze geri dönersiniz ve hedeflenen becerileri geliştiremezsiniz. Sadece fiziksel olarak güçlenirsiniz. Ve, biliyorsunuz, ben 90 yaşımdayken 30 yaşımdan daha iyi olacağım bir aikido istiyorum. O’Sensei’nin çağdaşı ve Takeda Sōkaku’nun öğrencisi olan Sagawa Yukiyoshi, gerçekten daha iyi olmaya 80 yaşına geldiğinde başladığını söylemişti.
İşte bu aikidir. Bu temelde bir şeyleri takip ediyorsanız, ne kadar iyi olabileceğiniz konusunda bir sınır yoktur. Atletizm, dayanıklılık, kas gücü, hız temelinde bir şeyler peşindeyseniz, bu genç bir adamın oyunudur. 20’li yaşlardaysanız çok tatmin edicidir, ben de o yaşlarda aynen böyle yapmıştım. Gerçekten sert çalışarak çok fazla zaman ve emek harcadım. Çalışmam sıkıydı ama zekice değildi. Ardından kariyerimin son yarısını geliştirdiğim kötü alışkanlıkların bir kısmından kurtulmak için harcamam gerekti.
Farklı dojolara eğitmenlik yapmak için gidiyorum ve bazen oldukça üst seviyelerde insanlar oluyor. Onları yakaladığımda duvara çarpmış gibi şok oluyorlar. Onları durdurmak için çabalamıyorum bile, sadece onlara düzgün bir yapı veriyorum. 25 ya da 30 yıldır eğitim görüyorsanız ve becerileriniz bu şekilde çalışmıyorsa şaşırmanız normaldir. Bunun anlamı sizin için düşen insanlarla eğitim yaptığınız ve doğru geri bildirimleri alamadığınızdır.
Bu röportajın bir sonraki bölümünde Ledyard Sensei ile uke’nun aikido’daki rolünü iyileştirme konusunda konuşacağız.
George Ledyard Sensei ile Aikido Journal tarafından yapılan bu röportajın aslını buradan okuyabilirsiniz.
Çeviri : Oğuzhan Yılmaz