Japonya’nın askeri geleneğinden gelen dojolarda, bir zamanların basit ve kaba şiddet eylemleri, fiziksel teknikleri aşan ve bizi çok daha derin bir uygulamaya yönlendiren yüksek bir sanat biçimine dönüştürülmüştür. Japonya’da ortaya çıkan bu sanatlar, zengin ve kurumsal bir gelenekten gelir. Bushido kültürünün resmiyeti, Zen sanatsal estetiği ve Doğu’nun zengin felsefeleri, 武道 Budo – savaşçının yolu – olarak adlandırılan güzel sanatların karakterini şekillendirir.
“Batılılar için fiziksel dünya, analiz edilmesi, kullanılması ve ustalaşılması gereken nesnel bir gerçeklikti. Buna karşın, Doğulular için bu, hayran olunması gereken bir güzellik alanıydı. Ancak aynı zamanda şairler tarafından tasvir edilen, mitologlar tarafından açıklanan ve rahiplerin dualarıyla yumuşatılan bir gizem ve illüzyon vadisiydi. Doğu ile Batı arasındaki bu karşıtlık, her iki yakanın sanatları kadar, felsefeleri ve dinleri üzerinde de ölçülemez bir etki yaratmıştır.”
Fredric Lieberman
武道 Budo, Japon sanat geleneğinden doğmuştur ve diğer Japon sanatları gibi doğrudan 禅 Zen estetik ilkelerinden etkilenmektedir. Estetik, ‘güzellik’ ile ilgili ilkeleri tanımlama çabası olarak görülebilir. Japonya’da bulunduğum süre içinde, bir hat sanatçısının bana “fırça sanatında, sık sık ‘güzellik nedir’ öğretilmelidir” dediğini net bir şekilde hatırlıyorum. Aiki çalışmasının sürecinde, sadece bir dövüş sanatı becerisi öğrenmediğimizi, aynı zamanda “güzellik nedir” sorusuna cevap verildiğini hissediyorum. Bize, bir felsefenin fiziksel tezahüründe eğitim veriliyor. Resmi eğitim dojosundan, üniformaya, rütbelere, duvarlardaki hat sanatı ve evet, tekniklerin karakterine kadar her şey büyük ölçüde Zen sanat geleneğinden şekillenmiştir.
Bana göre Sokyu, Zen süreci hakkında ve bunun Budo pratiğinde nasıl ortaya çıktığına dair en özlü tanımı yazıyor.
“Japon Budizmi, ruhsal konsantrasyon yoluyla benlik algısının ortadan kaldırılmasıyla özgürleşmeyi öğretir. Bunun için teknik, bir katanın (form) tekrarıdır…. Özünde… bir eylemi belirli bir şekilde, defalarca pratik etmek ve böylece sonunda gerçek doğamızla temas kurmaktır.”
Sokyu’nun harika içgörüsüne rağmen, tavşan deliğinin daha derinlerine inmek ve Zen estetiğinin özelliklerini daha net bir şekilde tanımlayan Hisamtsu Shinichi’nin çalışmalarına bir göz atmak istiyorum. Hisamtsu Shinichi (久松 真一 5 Haziran 1889 – 27 Şubat 1980), bir filozof, Zen Budist akademisyen ve Japon 茶道 çay seremonisi ustasıydı. Zen‘in estetik prensiplerini çözmeye çalıştı. Bu prensipler, tüm klasik “道 – Do” yöntemlerinde, yani sanat aracılığıyla deneyimlenen ruhsal pratiklerde görülebilir.
“Zen estetiğinin yedi özelliği, dar anlamda sanatla sınırlı değildir; aksine insan varoluşunun tamamını kapsar”
Shinichi Hisamtsu
Zen Estetik İlkeleri
- 不均齊 Fukinsei – asimetri yaratma “dinamik ilişkiler”
- 簡素 Kanso – sadelik
- 考古 Koko – keskin ama temel, basit, aşınmış
- 自然 Shizen – doğallık, gösterişten uzaklık
- 幽玄 Yugen – ince derin zarafet, belirgin olmayan
- 脱俗 Datsuzoku – geleneğin sınırlarını aşan, özgür
- 静寂 Seijaku – sessiz, sakin
不均齊 Fukinsei Düzensizlik
不(un-; -olumsuzluk eki) 均 (ortalama; seviye) 齊 (benzer; eşit) – asimetri yaratma
Fukinsei, asimetri, tek sayılar, düzensizlik, dengesizlik, mükemmelliğin bir inkarı olarak kullanılmaktadır. Çünkü doğada mükemmellik ve simetri gerçekleşmez.
Bonzai’de bir kompozisyonun dengesini kontrol eden ilke her zaman asimetriktir. Alanın bölünmesinde ve hatta ikinci ve üçüncü boyutun organizasyonda düzensiz bir bölümleme kullanır.
Budo‘da yarattığımız birçok asimetri vardır. Kompozisyonlarımızın eşitsizliği, partnerlerimizin mekansal organizasyonunu (uzayda kapladığı yeri) nasıl şekillendirdiğimizle ilgilidir. Dinamik Budoka ilişkisinde (çn: -ka eki öğrencisi / öğrencileri anlamına gelir), genellikle partnerimizin duruşunda bir uyumsuzluk yaratarak partnerler arasında eşitsiz güç dinamikleri oluşturmaya çalışırız. Budoka genellikle bu prensibe 崩し (kuzushi) der – Mekansal konum her şeydir. Kuzushi, birçok budoka için neredeyse sihirli bir kelimedir. Temel ve hayati bir prensip olarak görülür. Bu prensip dengesizlik, uyumsuzluk, dikkat dağıtma, yanlış yönlendirme ve insan duruş yapısının çökmesi gibi durumlarda görülebilir.
簡素 Kanso Sadelik
簡 (özlü; sade) 素 (yalın, beyaz ipek)
“Bana göre, savaş sanatlarının olağanüstü yönü sadeliğinde yatıyor. Kolay yol aynı zamanda doğru yoldur ve savaş sanatları aslında özel bir şey değildir. savaş sanatlarının gerçek yoluna ne kadar yakınsak, ifadede o kadar az israf olur.”
Bruce Lee
İlk kez Japon savaş sanatlarıyla karşılaştığımda, Çin sistemlerinin bir öğrencisiydim. Form üstüne form öğreniyorduk. Hayvanlar gibi hareket etmeyi ve birçok farklı silahı çılgınca sallamayı öğreniyorduk. Japon sanatlarının karşılaştırıldığında ne kadar basit göründüğüne hayret ettim. Az sayıda form ve nispeten az teknik vardı. Formlar, bir ejderha veya turna gibi hareket etmekten ziyade düzgün yürümeyi ve hareket etmeyi öğretmekle daha çok ilgiliydi.
Eğitmenlerimin sahip olduğu göz kamaştırıcı sonuçlar, sağlam biyomekanik prensiplere dayanan temel egzersizlerin ustalığından geliyordu. Bir Aikidoka olarak ilk aylarda öğrendiğim basit egzersizler üzerinde hala çalışıyorum.
Bir şeyin basit olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Benim değerlendirmeme göre Zen estetiğinin sanatları, basitliklerinde sonsuz derecede karmaşıktır. Go oyunu buna iyi bir örnektir. Oyunu 15 dakikada öğrendim. Yüzeysel olarak gerçekten basit bir oyun. Ancak birçok insan ustalaşmaya çalışırken delirir. Basitliğinden kaynaklanan neredeyse sonsuz değişkeni anlamak bir ömür ve büyük bir disiplin gerektirir. Budo da çok benzer bir yapıdadır. Büyük bir jonglör öğretmeni bana bir zamanlar “Büyük sanat, basit teknikle gelir, karmaşık teknik ise kötü sanata yol açar.” demişti.
Japonya’da yaşarken bir 書道 shodo, hat sanatı sergisine katıldım. Yüzlerce sanatçı sergiye katkıda bulundu. Tüm o karmaşık çizgiler ve formlar arasında, bir sanatçının tek bir darbeyle yaptığı bir parça vardı. Bu, ‘1’ karakteriydi. O an basitliğinin sadeliği büyüleyiciydi ve formu inceydi. O zaman “basitliğinde sonsuz karmaşıklık” ifadesini düşündüm. Birçok gerçekte olduğu gibi, kanso’nun doğası sevinçli bir paradoks.
考古 Koko Keskin ama temel, basit, aşınmış
考 (… üzerine düşünmek) 古(eski) –
雪の朝独リ干鮭を噛み得タリ
Karlı bir sabah-
tek başına yuki / no / ashita / kitori
kurutulmuş somon çiğniyorum karazake / wo / kami / etari
-Basho Maysuo 松尾 芭蕉
Bu haiku, şiirde wabi-sabi’nin mükemmel bir örneği olarak kabul ediliyor.
Koko, wabi-sabi kavramının bir yönü olsa da, wabi-sabi’yi keşfetmenin koko’yu anlamamıza yardımcı olduğunu düşünüyorum. Wikipedia, 侘寂 wabi-sabi’yi şöyle tanımlar. Wabi-sabi estetiğinin özellikleri arasında asimetri, kabalık, düzensizlik, sadelik, alçakgönüllülük, samimiyet ve doğal nesnelerin ve süreçlerin içten bütünlüğüne olan takdir yer alır.
Budo’daki koko kavramını ele alırken, kelime anlamı çevirisiyle başlıyorum. “Eskiyi düşün.” Klasik budonun çoğu, geleceğe ilham vermek için geçmişe bakmaktadır. Teknik anlayış, felsefi ilham ve hatta giydiğimiz kostüm, geçmiş bir çağdan gelmektedir. Ancak, sadece yeniden aktarıcılar veya dövüş tarihçileri olmadığımızdan emin olmalıyız. Geçmişin bilgeliğini inceliyoruz çünkü bir yolun bekçileri olarak bu bilgiye sahip çıkıyoruz. Daha dolu bir şimdi yaşayabilmek için çalışıyoruz. Shodo pratiğimde bir zamanlar “Yeniyi bilmek için eskiyi öğren” yazılı bir şiiri bir ay boyunca kopyalamıştım. Gerçekten öyle.
Budo’da koko’nun ne anlama gelebileceğini daha fazla düşündüğümde, aklıma sensei dediğimiz insanlar geliyor. Bazen ciddi olan bu kişiler, temel unsurları ustaca kullanarak güç kazanırlar; hayat ve eğitimle şekillendirilmişlerdir. Onlara hayran kalmamak mümkün mü? Usta olduklarından daha da önemlisi, geliştirdikleri ruh ve becerileri, almaya layık olanlarla paylaşmaya istekli olmalarıdır. Geçmişe ve birlikte zaman geçirdikleri tüm öğretmenlere bir bağlantı gibidirler.
自然 Shizen Doğallık, gösterişten uzaklık
自 (kendisi) 然 (şeylerin doğası; ) – doğal olarak; kendiliğinden, doğallık, yapmacıklığın olmaması
Kadim jujutsunun derin sırrı şu sözde somutlaşır:
“Gerçek doğal duruş, mushin’in tezahürüdür. Gücü nezaketle kontrol edin. Bunlar jujutsunun ilkeleridir.” Kodokan Judo’nun kurucusu Sensei Jigoro Kano (1860-1938), orijinal jujutsu prensibinin günümüz insanları tarafından anlaşılabilir olması için Judo Prensiplerini formüle ederken -judo nezaket anlamına gelir- bu prensibin ardındaki incelikleri iyi bir şekilde açıklamıştır. Doğal beden ilkesi (shizentai no ri) duruşla ilgilidir. Bu, her türlü saldırıya uyum sağlayarak saldırmanın ve savunmanın mümkün olduğu doğal, sınırsız bir duruştur.”
Tomiki Kenji
幽玄 Yugen İnce derin zarafet, belirgin olmayan
幽 (derin) 玄 (gizemli) – açık olmayan, incelikli bir zarafet
Yugen, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar derin ve gizemli duygusal tepkileri tetikleyen bir evren farkındalığıdır.
Yugen, Japonya’da güzellik ve sanatın takdir edilmesinin merkezinde yer alır. Doğrudan ifade etme yeteneğinden ziyade çağrıştırma gücüne değer verir. Yugen ilkesi, gerçek güzelliğin, sadece birkaç kelimenin ya da birkaç fırça darbesinin düşündürücülüğü sayesinde söylenmemiş ya da gösterilmemiş şeyleri ima edebildiği ve dolayısıyla birçok içsel düşünce ve duyguyu uyandırabildiği zaman var olduğunu gösterir.
“Yugen, güneşin çiçeklerle kaplı bir tepenin ardında batışını izlemek, büyük bir ormanda geri dönmeyi düşünmeden dolaşmak, kıyıda durup uzak adaların ardında kaybolan bir teknenin ardından bakmak, bulutların arasında görülüp kaybolan yaban kazlarının uçuşunu düşünmektir.”
Tüm bu ilkeler gibi, yugeni de budo eğitimimizin pek çok alanında bulabiliriz. Benim için yugen, dojoma adım attığımda ilk hissettiğim duygu, sevdiğim bir yere minnettar bir dönüş duygusu. Tutarlı bir Aiki yaratma durumuna döndüğümde hissetmeye devam ettiğim huşu. Bir tekniğin mekaniğini açıklarken yugen buluyorum ve az önce söylediklerimin aslında yaşam ve sevgi için bir metafor olduğunu fark ediyorum. Ayrıca, tekniği kusursuz olan bir ustanın elinde yugen buluyorum ki, kontrolü tamamen kaybetmenin şaşkınlığıyla kahkahalara boğuluyorum. Özellikle bir iai ustasını izlediğimde, kendi silahımla beceriksizce uğraşırken yugen görüyorum.
Ellis Amdur, Hidden in Plain Sight adlı kitabında Daito Ryu, Aikido’nun tarihi hakkında yazdı. Gerçekten de, bazı sanatçılar tarafından sergilenen görünüşte mucizevi güç, onların inceliklerinde yatar. Gözlerinizin hemen önünde gizlidir. Budo’nun biyo-mekaniğinde açık olmayan içsel bir çalışma vardır. Gözünüzün gördüğü mekanik, çoğu zaman onu icra eden sanatçının iç yapısında devam eden sofistike çalışma değildir. Daito Ryu hocalarımdan biri şöyle demişti: “Eğer az önce size ne olduğunu açıklayabiliyorsanız, o zaman bu Aiki değildir.” Rakibin dengesini incelikle bozarken enerjinin ve yönün yumuşak bir şekilde verilmesinin dokunsal görünmezliği, yugen’in budo’da ifade edilme yollarından biridir.
脱俗 Datsuzoku Geleneğin sınırlarını aşan, özgür
脱 (dışarıda kalmak; kaçmak) 俗 (gelenekler; görenekler)
Japon sanatları genellikle kendilerini yöneten birçok kurala sahiptir. Görsel sanatlarda teknik, biçim, kompozisyon, çizgi ve denge genellikle resmileştirilmiştir. İlk bakışta datsuzoku‘nun bir ilke olması bana komik geldi, çünkü Japonlar genellikle geleneklere tamamen bağlıdır. Bununla birlikte Zen estetiğinden gelen sanatlar genellikle özgürlüğü formun sınırlarında bulur. Kişi kuralları çiğnemeden önce onları öğrenmeli ve ustalaşmalıdır.
Shodo yaparken karşılaşılan zorluk ruhu, duyguyu ve hisleri kağıda aktarmaktır. Böylece çizilen her karakter sanatçının ifadesini gösterir. Sanatçı gelenekleri kullanır ama onları aşar.
Budo‘da teknikler, prensipler ve form üzerine eğitim alırız. Ustalık, ancak beceriler otomatik hale gelecek kadar içselleştirildiğinde gelir. Ancak o zaman biçim biçimsizliğe dönüşür. Budoka özgürce hareket eder, tıpkı bir hattatın sayfaya mürekkep sıçratması gibi. Sanatçılar teknik prensiplerde o kadar ustalaşmıştır ki, beden yaratıcı sürecin arkasında etkin bir şekilde organize olur. Zorluklar rakiplerde ve kendi içinde çözülür. Beden ve zihin özgürce hareket eder.
静寂 Seijaku sessiz, sakin
静(sessiz) 寂 (bir rahibin ölümü; yalnızlık; sessizce)
“İkebana‘nın ruhani yönü uygulayıcıları için çok önemli kabul edilir. İkebana uygulamaları sırasında sessizlik bir zorunluluktur. Bu, insanların yoğun yaşamları nedeniyle genellikle gözden kaçırdıkları doğadaki şeyleri takdir etme zamanıdır. Kişi sadece doğada değil, genel olarak da farklılıklara karşı daha sabırlı ve hoşgörülü olur. İkebana kişiye tüm sanat formlarındaki güzellikle özdeşleşmesi için ilham verebilir. Bu aynı zamanda kişinin zihin, beden ve ruh için rahatlama sağlayan doğaya yakınlık hissettiği zamandır.” kaynak
Kata, benim uyguladığım en yüksek ifadeyle sessiz bir danstır. Hareketin içinde dinginliği ve dinginliğin içinde hareketi bulma eylemidir. Normal zihnin gevezeliği ortadan kalkar ve sadece eldeki görev vardır. Sadece nefes alma, duruş ve form içinde özgürlük vardır. Bir uygulayıcının iş, sorunlar, ilişkiler, stres…vb. düşünceleri zihin eldeki göreve odaklanıp sessizleştikçe kaybolur.
Zen klasik sanatların çoğunu etkilemiş olsa da, Zen pratiğinde kritik öneme sahip tek bir uygulama vardır. Zazen eylemi, oturma meditasyonu. Bu, zihnin bahçesini sessizleştirme ve ayıklama eylemidir.
Kaynak: Zen Aesthetic Principles in Budo – The Dragon’s Orb
Çeviri: Oğuzhan Yılmaz