Karlar altında bir Japonya. Dışarda dondurucu bir soğuk ve her yer bembeyaz. Bu beyazlık içinde belli belirsiz bir kadın silueti duruyor. Yanına yaklaştığınızda bunun dünyalar güzeli bir kadın olduğunu fark ediyorsunuz. Uzun siyah sacları karlı gecede savrulurken, bastığı yerlerde hiçbir ayak izi bırakmadan süzülen bir kadın. Ancak böyle bir kadını bulduğunuz için şanslı olduğunuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü belli ki karşılaştığınız bu kadın sizi dondurucu soğuğuyla öldürmekten zevk alan Yuki-Onna isimli bir yokai. Yuki-Onna, kurbanlarını kar fırtınalarına sürükleyip hapsediyor, vücutlarının her yanını buz sarana kadar buz gibi nefesini üzerlerine üflüyor.
Peki bir kadının bir erkeğe göre daha az yemek yemesi sıradan bir durum mudur, yoksa bu kadının kafasının arkasında, saçlarının arasında sakladığı, gizli gizli doyurduğu bir ağzı daha mı vardır? Söz konusu Japonya’ysa, cevap ikincisi. Futakuchi-Onna isimli yokai, kafasının arkasındaki bu iştah dolu ve kendine eziyet çektiren ağzı doyurmak zorundadır. Saçları zamanla bir yılan gibi hareket etmeye başlar ve yiyecekleri bulup bu iştahlı ağzı doyuran uzuvlar olarak iş görür. Bu sırada talihsiz kadının kendi ağzından maalesef hiçbir yiyecek geçmez olur.
Bir diğer kadın yokai türü olan Rokurokubi, geceleri uyurken kafası boynundan uzayarak istemsizce etrafta dolaşır. Bu şekilde, uyuyan bir kadının etrafta uçuşan ruhu resmedilir. Bu konudaki hikayeler, yan komşunun kızının boynunun geceleri uzuyor oluşuna inanılmasına kadar gerçekle iç içedir ve bir nevi hastalık olarak değerlendirilir.

Bu konuda biraz daha ileri giderek bir hastalığa isim vermiş yokai türü de mevcuttur. En popüler yokailerden Kitsune, kişileri ele geçiren bir tilki ruhu olabildiği gibi, insan şekline bürünebilen bir tilki de olabilir. İnsan şekline bürünen kitsuneler, genellikle güzellikleriyle erkekleri baştan çıkaran kadın şeklini alır. Büyülenen erkeklerin sonu genellikle ölümle biter. Japonya’ya özgü psikolojik bir hastalık olan Kitsune-tsuki durumunda, genellikle genç bir kadın, görünüşü tilkiyi andıracak derecede değişim geçirir. Daha önce bilmediği dilleri konuşmaya ve yazmaya başlar. Sadece tilkilerin sevdiğine inanılan yiyecekleri (tofu, aburage, azukimeshi vb) yer ve tilki tarafından ele geçirildiği için normalin iki katı daha fazla yemek yer.
Yamauba, ormanın veya dağin derinliklerinde yasayan korkunç yaşlı bir cadıdır. Bir zamanlar insan olsalar da zamanla canavara dönüşmüşlerdir. Üstü başı kir içinde olup vahşi doğada bir başına dolaşanlara musallat olup onları yer. Bazı yamauba hikayelerinde çeşitli suçlamalara uğramış kadınlar kendilerini vahşi doğaya attıklarında zamanla yamaubaya dönüşür.
Meiji dönemi öncesinde Budist rahiplerin evliliği yasaktı. Bütün bu güzel kadın yokai hikayelerinin, özellikle Edo döneminde, toplumu ve Budist rahipleri dünyasal tehlikelere karşı uyarma misyonu edindiği anlaşılıyor. Görünüm ve davranış olarak genellikle bütün dişi yokailer mükemmeldir. Yuki-onna veya kitsune için bir insan her şeyinden vazgeçebilir. Futakuchi-onna, kıtlık zamanlarından çıkan bir hikaye olarak çok fazla yemek yemeden, çok çalışan ideal bir eşi tasvir eder. Rokurokubi hikayelerinde, genellikle genç kadın kocasının ya da babasının işlediği günahların cezasını çekmektedir. Adamın işlediği suç, etrafındaki bütün kadınların rokurokubiye dönüşmesiyle sonuçlanır. Yamauba hikayesinde ise, vahşi doğayla buluşan bir kadının kaçınılmaz sonunu anlatır; kara büyülerle uğraşan korkunç bir cadı.

Her durumda kadın, ne kadar mükemmel olsa da er ya da geç gerçek doğasını gösterecektir. Kadınlarla yaşanılan herhangi bir ilişki, hem dünyevi statü ve zenginliğe hem de ruhsal yolda ilerlemeye karşı bir tehdittir. Ayrıca kadınlar, erkekleri dünyevi şeylere odaklanmaya zorlar, aydınlanma yolunda engel yaratırlar.
Budist rahiplerin evliliğinin yasak olduğu dönemde gelişen bu düşünce, günümüzde de bilinçaltına yerleşmiş olarak devam ediyor. Korkunç canavarların veya lanetli hayaletlerin kadın olması herkesin gözünde normalleşmiş durumda. Halen bazı kutsal yerlere, doğuştan temiz olmadığına inanıldığı için kadınların girmesi yasak. Budist inancın getirdiği karma ve aydınlanma felsefesi yolunda, hayatta karşılaştıklarına sınanma anlamı yükleyen bakış açısı, güzel bir kadının varlığını tehdit olarak bellemiştir. Bu değişim, dişi özellikleri daha ön planda olan yokailerin, erkeklerin hayatını alt üst eden hikayelerinde bariz bir biçimde kendini göstermiştir.
Aslında yokailerin bariz bir cinsiyeti yok, ya da her iki cinsiyete de şekil değiştirebiliyorlar. Doğanın kendisi gibi yıkıcı güçleri de yaratıcı güçleri de mevcut ve her bir yokainin kendi çift yönlü karakterini anlatan binlerce hikaye var. Ancak bu hikayeler, üzerlerine yüklenen Budist misyonun sonucunda, toplumu biçimlendiren sosyal derslere dönüştürülmüştür. Yokai hikayelerinin doğanın kendiliğindenliğini ve değişkenliğini, iyi-kötü yargısı dışında anlatma özelliğinin, Budist inançla derinleşen cinsiyet rolleri tarafından önemli ölçüde darbe yediğini düşünüyorum.
Yine de yokailerin, doğası gereği ele avuca sığmaz, yaramaz karakterler olarak, kendilerini biçimlendiren insanlardan bağımsız gelişen bir tarafları da mevcut. Bazı yokailer, tarihsel değişimlerden diğerlerinden daha fazla nasibini almış olsa da, hepsini etkilemek mümkün değil. Sonuçta, Japon mitolojisine göre, zamanın başlangıcından beri mevcutlar ve bizden daha yaşlılar. Bu anlamda Şinto inancının en sevdiğim özelliğini temsil ediyorlar. Şinto rahipleri, tapınaklarda vaaz vermezler, öğretilerini herhangi bir kitaba dayandırmazlar. Her şeyde bulunan kutsal saklı gerçek, anlatılmaya gerek duyulmayan bir gerçektir ve değişmez. Bunu görüp görmememiz gerçeği değiştirmez, üstünü kapatmaya çalışsak da kendini gösterir. Bu yüzden yokailer de tarihsel değişimlerden bağımsız ışıklarıyla, hayatın farklı yönlerini renkli karakterlerinin yelpazesinden yansıtarak bizi aydınlatmaya devam ediyor, edecek de…
Melike Bozkurt