Kendimi bildim bileli sessiz sakin, aile toplantılarında bir kenarda oturup dinleyen veya köşesine çekilip kitabını okuyan, “affedersiniz içe dönük” biriydim. Annem hâlâ başkalarına anlatır, “yaz tatillerinde kitabını bırak, biraz dışarı çık” derdim diye. Buraların havasından suyundan mıdır, yoksa benim tam zıddım bir çocuğum olduğundan mıdır, bilmiyorum; son birkaç zamandır bu halimi değiştirme ihtiyacı hissediyordum. Katıldığım kitap kulüpleri de buna vesile oldu, sevdiğim konularda konuşmak üzere bir araya gelen bir topluluk! Daha ne isterim… Nitekim bu gruplarda okuma zevkine, bilgi birikimine güvendiğim, konuşmalarını zevkle dinlediğim hocalarımla, arkadaşlarımla tanıştım. Benim de kendi sesimi bulma yolculuğumda rehber oldular. Hâlâ da bu toplantılara katılmaya devam ediyorum. Okumayı zaten seviyordum, artık bu kulüpler sayesinde okuduklarım üzerine de okuyor, araştırıyor ve paylaşmak üzere hazırlanıyorum.
Fakat bu kulüplerde en sevdiğim türlere, yazarlara çok nadiren sıra geliyordu. Kulüplerin programındakileri okuyup eve koşup bilim kurgu ve fantastik kitaplarıma gömülüyordum. Fantastik ve bilim kurgu edebiyatı okuma zevkini Le Guin’in sözleriyle aktarayım:
“Başka dünyaların mümkün olup olmadığını araştıran edebiyatlar olarak fantazi ve bilim kurgu rüyaların dilini, gündüzün değil gecenin dilini ister ve gölgeni de yanına alıp çıktığın yolculuğun, o tehlikeli, yalnızlaştırıcı yolculuğun tarifine en yatkın mecra fantazidir.”
“Bir Gece Yolcusu” yazısı, Fatma Cihan Akkartal, Notos 66
“Ursula K. Le Guin – Dünyalar Yaratmak” – 2017
Peki bu kitapları okuyan, seven insanlarla bir araya gelme şansı olsa nasıl olur diye düşünürken Oğuzhan hoca böyle bir teklifle geldi ve İda Dojo’da toplanmayı kararlaştırdık. Toplantıdan kısa bir süre önce duyuruyu yaptığımız için herkesin bilebileceği, kitabını okumamış olsa bile filmini belki izlemiş olabileceği Frankestein’ı seçtik. Hem de dönemi itibariyle de bu türlerin başlangıcı sayılabilecek bir eserdi.
Çağrımızı duyup gelenlerle Dojo’nun samimi ortamında keyifli bir toplantı yaptık. Katılanlar değerli katkılar sundular, onları dinlerken bahsi geçen kitapları not almaya bazen yetişemediğim bile oldu. Felsefeden, kuantum fiziğinden, mitolojiden, antropolojiden, destanlardan, anlatılardan, edebiyatın diğer türlerinden ve romanlardan çeşitli kitapların ve yazarların ismi geçti. Mary Shelley’i, yaşamını, dönemini, ailesini, yazarlık serüvenini konuştuk. Frankestein’ın temalarına, göndermelerine, başka hangi eserlere ilham verdiğine, sinema uyarlamalarına değindik.
Ben de bu başlıkları bu yazıda ele alacağım. Kitabı okurken, eser ve yazar üzerine araştırma yaparken aklıma gelen/ hikâyeye denk düşen/ dinlediğim müziklerden oluşturduğum bir şarkı listesini de -yazının sonunda- paylaşıyorum. Böyle türler arası göndermeleri, listeleri çok seviyorum. Bu sefer ben oluşturdum, bir dahaki sefere gruptakilerle birlikte oluştururuz.
Mary Wollstonecraft Godwin Shelley
İngiliz yazar. 1797-1851. Babası William Godwin, radikal siyasal görüşleriyle tanınan bir yazar, annesi Mary Wollstonecraft ise dönemin etkili bir kadın hakları savunucusuydu. Kitabın Dex Yayınevi’nden çıkan baskısının ön sözünde Ahmet Mümtaz Taylan, “ağzında gümüş kaşıkla doğmuş diye düşünüyorsunuz ama annesi doğumu sırasında ölüyor” diyor ve yazar, babası tarafından büyütülüyor. Babasından ve entelektüel arkadaş çevresinden etkilenerek edebiyat ve felsefeye ilgi duyuyor.
Çocukluğunun büyük bölümünü kitap okuyarak, hikâyeler yazarak geçiriyor. 17 yaşında dönemin en ünlü romantik şairlerinden Percy Bysshe Shelley’e âşık oluyor. Percy Shelley ise o sırada evli, ikisi İsviçre’ye kaçıyorlar. Babası William Godwin bu ilişkiye karşı çıkıyor. İki yıl sonra, Percy’nin eşi ölünce Londra’ya dönüp evleniyorlar. Ardından İtalya’ya yerleşiyorlar.
Yarı uyanık olarak gördüğü bir kâbus sonrasında aklına gelen Frankenstein düşüncesini romana çeviriyor ve kitap, Frankenstein ya da Modern Prometheus adıyla 1818 başlarında yayımlanıyor.
1822 yılında eşini bir tekne kazasında kaybeden Mary, Londra’ya dönüyor ve 1851 yılında ölünceye kadar profesyonel yazarlık yapmaya devam ediyor.

Frankenstein
Genç bir bilim insanı olan Victor Frankenstein’ın yarattığı yaratığın hikâyesini ele alan Frankenstein, çerçeve anlatı tekniği biçiminde Kaptan Robert Walton’un kız kardeşine yazdığı mektup ile başlar. Olaylar, 18. yüzyılda belirtilmemiş bir zamanda geçer ve mektupların tarihleri “17-” olarak verilmiştir.
Shelley, romanı yazmadan önce, hikâyenin geçtiği yer olan Cenevre (İsviçre) bölgesine, sevgilisi ve gelecekte kocası olacak Percy Shelley ve arkadaşlarıyla bir seyahate gider. Bu seyahat, Frankestein’ın ortaya çıkışı ve yazarın romandaki doğa tasvirlerini anlamak açısından önem taşır.
Shelley, 1816 baharında kardeşi Fanny’e bir mektup yazar ve Fransa’dan –bir süre sonra Frankenstein’ı kurgulayacağı, İsviçre göllerinin en geniş ve derini olan– Cenevre Gölü’ne yapmış oldukları zorlu ancak nefes kesici seyahati tasvir eder. Metin, beden ve ruhun bir olduğu, tabiatın çarpıcı kostüm değişikliklerinin zarif detaylarla tasvir edildiği lirik bir gezi günlüğüdür. Shelley’nin kroniğini çıkardığı seyahatin istikametinde sadece mikroklimalar ve geniş araziler yer almaz, bu zorlu yolda hedeflenen sadece fiziksel bir varış noktası değil aynı zamanda psişik bir zirvedir, mutluluğun, harmoninin ve kendi farkındalığına varmanın zirvesi.
Bu ziyarette yaptıkları sohbetlerin konusu arasında galvanizm ve benzeri esrarengiz fikirler de yer alır. Mary, Percy, Lord Byron ve John Polidori, en iyi korku hikâyesini kimin yazabileceğini görmek için bir yarışma düzenlemeye karar verirler. Shelley, gördüğü bir kâbusun ardından canlı birini yaratan ve yaptığı şey yüzünden dehşete düşmüş bir bilim insanını tasavvur eder ve hayal ettiği şey, daha sonra romanının olay örgüsüne dönüşür.
Romanın yayımlanmasından bu yana, canavarı nitelemek için “Frankenstein” ismi kullanılmaktadır. Romanda ise “yaratık”, “canavar”, “iblis”, “başarısızlık”, “sefil”, “arkadaş” ve “o” olarak adlandırılır.
Galvanizm ve Bilim Arka Planı
Mary Shelley o günlerde, Galvani ve Volta’nın bilimsel tartışmaları ve Aldini’nin gösterileri ile ilgili her detaya hakimdi. İsviçre ve İtalya’da, galvanizm ve “hayata geri dönüş” çerçevesindeki deneysel çalışmaları içeren tartışmalarla geçen iki yılın sonunda Mary Shelley, dünyanın ilk bilim-kurgu tarzındaki korku romanını yazdı. Mary Shelley’in hikâyesi, tutkulu bir bilim insanının, sonunu ön göremeden başlattığı ölümden sonra hayatın yeniden yaratılması çalışmalarını irdeler. Hayatın gizeminin, vücudun ve tabii ki ölümden sonra yeniden canlanmanın elektrikte gizli olduğunu göstermeye tutkulu Dr. Viktor Frankenstein’ın bir “yaratık” tasarımıyla başlayan romana ilgi kısa sürede artarak dünya klasikleri listesinde yerini alır.
Dr. Victor Frankenstein’ın yarattığı isimsiz Canavar arasındaki ilişkiden yola çıkarak, eserin bilimle etik arasında derin tartışmayı tetiklediğini söylemek de mümkün. Bilimle nereye kadar oynanabilir? Doğanın sınırları nereye kadar zorlanabilir?
(Mary Shelley, galvanizmden esinlendiğini açıkça ilk kez, romanın 1831 yılı baskısının önsözünde açıklar.)
Femi mi nizm?
Shelly’nin annesi M.Wollstonecraft, erken dönem feministlerden biridir. Kadınların erkeklerden yaradılış icabı daha değersiz olmadığını ancak eğitimsiz oldukları için daha değersiz göründüklerini savunduğu, 1792 yılında yazdığı Kadın Haklarının Savunulması adlı eseriyle tanınır ve feminist felsefenin kurucularından biri olarak görülür. Kızı Mary Shelly’nin doğumundan on gün sonra ölmüştür.
Annesinin eserleri, babasının siyasi ve entelektüel çevresinin etkisiyle Shelly’nin dili özgürleşmiş, çağdaşlarına göre kendini daha rahat ifade edebilmiştir. Frankestein da, bilimin ve aç gözlülüğün güç hırsı ile kullanmanın sonuçlarını, kadının toplum denkleminden çıkarılırsa ne olacağını anlatır.
Ataerkil yapının baskıları ve kadına karşı yaptığı benliği yok eden davranışların bir eleştirisi olarak hiçbir kadının doğrudan sesinin duyulmadığı romanda Yaratık, doğumu ile orman bölümü arasındaki süreçte toplumdan uzakta, doğada yaşadığı için kadın-erkeğin eşitliğini, insanlığın duygusal yönlerini ve özellikle Victoria dönemine yönelik bir eleştiri olan hayalî aile yapısı ile var oluşunu sorgularken, ataerkil düzenin yıkılmaz temsilcisi niteliğindeki edebi eserleri okuyarak yavaşça bir canavara dönüşmüş ve bir yıkıma sebep olmuştur. Ve tüm bu yıkımın nedeni, bilimin sadece erkek tarafından yapılabileceğine inanan 19. Yüzyıl İngiliz toplumun yansıması Victor’un pervasız davranışlarıdır.
Frankenstein, bir nevi Mary Shelley’nin doğumda ölen annesine olan ağıtıdır da aynı zamanda. Annesinin, evlenmeden önceki yaşamından, babasıyla evlenmesine ve kendi doğumu ertesindeki ölümüne kadar olan yaşamını, gerçeklik sınırlarının ötesinde, otobiyografik, yaşanmamış ve kırık bir anne kız ilişkisi olarak anlatır.
Bir bakıma annesiyle özdeşleştirdiği Victor’un nişanlısı Elizabeth’in ölümüyle, romanda babasıyla özdeşleştirdiği doktor Frankenstein ve yaratığı aracılığıyla, doğumda ölen annesinin ölümü karşısında hiçbir şey yapamayan babasından intikamını alır.
Son Söz
Frankestein’ı ilk olarak beş yıl önce okumuştum, aslında bir klasik için epeyce ertelenmiş bir kitaptı. Yazarın bu kadar genç yaşta böyle bir eseri yazabilmiş olması; bizi iyi ve kötü yapan nedir, ruh nerededir gibi soruları sordurup insanın tabiatını böyle iyi anlayabilmiş olması beni çok şaşırtmıştı. Beş yıl sonra tekrar okuduğumda farklı tatlar yakaladım; mesela doğanın arka planda inceden inceye bir şeyler fısıldaması, Türk tüccar ve İstanbul bahsi, yazarın ailesiyle ilgili meselelerinin kurguya nasıl yansıdığı gibi noktalar gözümden kaçmış. Yazıldıktan 200 küsur yıl sonra hâlâ değerini koruyan bu başyapıt, İda Fabi’nin ilk toplantısı için güzel bir seçim oldu.
İkinci toplantıyı, 1 Mart Cumartesi günü, 14.00’de yapacağız ve H.G. Wells – Zaman Makinesini konuşacağız. Kitabı okurken size eşlik eden veya hikâyenin çağrıştırdığı şarkıları paylaşabilirsiniz, Zaman Makinesi müzik listesini birlikte oluşturalım.
Dojo’da zaman yolculuğunda görüşmek üzere!
Bağlantılar – Kaynaklar
İda Fabi – Fantastik ve Bilim Kurgu Kitapları Kulübü – Instagram sayfası:
https://www.instagram.com/ida.fabi/
İda Fabi – Frankestein Çalma Listesi:
https://open.spotify.com/playlist/79bMIibHYuZY9jOibXdvZC?si=fK9jbtZvQUWvQrdBMCjHPw&pi=wuAiJ7vGREycu
Frankenstein’ın ‘Canavar’ı ve ötekilerin dramı:
https://suaredergi.com.tr/dr-frankensteinin-canavari-ile-otekilerin-dramini-anlamak/
Galvanizm:
https://wwhttps://en-m-wikipedia-org.translate.goog/wiki/Galvanism?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc
w.smithsonianmag.com/smart-news/how-twitching-frog-legs-helped-inspire-frankenstein-180957457/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2136962
Shelley ve Doğa:
https://oggito.com/icerikler/frankenstein-in-yazari-mary-shelley-doga-ve-mutlulugunun-anlami-uzerine/63520#google_vignette
Frankestein’a Feminist Psikanalitik Bir Bakış:
https://www.romankahramanlari.com/frankensteina-feminist-psikanalitik-bir-bakis-olu-anneye-agit/#:~:text=Shelley’nin%2C%20bug%C3%BCn%20feminist%20hareketin,Woman)2%20adl%C4%B1%20kitab%C4%B1n%20yazar%C4%B1d%C4%B1r.
Northanger Manastırı ve Frankenstein Romanlarının Kadın Olgusu Üzerinden İncelenmesi:
https://www.academia.edu/39330793/Northanger_Manast%C4%B1r%C4%B1_ve_Frankenstein_Romanlar%C4%B1n%C4%B1n_Kad%C4%B1n_Olgusu_%C3%9Czerinden_%C4%B0ncelenmesi
Küçük bir Frankestein çizgi romanı:
https://www.tumblr.com/zenpencils/161602439601/mary-shelley-teenage-dream
