Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Etki ve Tepki Kanunu

1969’da başlayan Dhamma çalışması boyunca Goenkaji, sorulan binlerce soruya cevap verdi. Bununla birlikte, her zaman en sevdiği cevabı şöyle hatırlamak gerekir:
“Gerçeği kendiniz deneyimlemelisiniz. Ancak o zaman sizin için bir gerçek haline gelir.
Aksi halde, sadece başka birinin gerçeğidir”.
Goenkaji Vipassana öğrencileri için gerçek cevapların ancak Vipassana’nın sürekli ve doğru uygulamasından gelebileceğini vurgulamıştır.
Bu bölüm, Vipassana Research Institute tarafından yayınlanan
Soru ve Cevap Bankası bölümünün çevirilerini içermektedir.

Soru: Beden ve zihinde neler olup bittiğini, sebep – sonuç (etki – tepki) kanununun nasıl çalıştığını ve bu değişimin bize nasıl yardımcı olabileceğini basitçe açıklayabilir misiniz?

S. N. Goenka: Buda, Dhamma’yı anlamanın, sebep-sonuç yasasını anlamaktan başka bir şey olmadığını söyler. Bu gerçeği kendi içinizde anlamalısınız. On günlük bir kursta bunun nasıl yapılacağını öğrenme fırsatınız var. Madde, zihin, zihnin içerdikleri ve bunların sonuçları üzerine yapılan bu araştırma -sadece merak uğruna değil- zihinsel alışkanlık düzeninizi, zihnin en derin seviyesinde değiştirmeye yöneliktir. İlerlemeye devam ederken, zihnin maddeyi  ve maddenin zihni nasıl etkilediğini anlayacaksınız.

Her an, beden çerçevesinde, sayısız atomaltı parçacık -kalāpa- ortaya çıkar ve geçip gider, ortaya çıkar ve geçip gider. Nasıl ortaya çıkıyorlar? Geçmiş şartlanmalardan veya felsefi inançlardan etkilenmeden, gerçeği olduğu gibi araştırdığınızda sebep netleşir. Maddi girdiler, yediğiniz yiyecekler, bu kalāpa’ların ortaya çıkmasına sebep olur. Ayrıca, etrafınızdaki atmosferle etkileşiminiz de  kalāpa’ların ortaya çıkışını ve geçip gitmesini etkiler; bunu göreceksiniz. Ayrıca, zihin-madde yapısının oluşumunu anlamaya da başlarsınız: Maddenin, nasıl maddenin ortaya çıkmasına ve çözünmesine, ortaya çıkmasına ve çözünmesine yardımcı olduğunu ve benzer şekilde, zihnin nasıl maddenin ortaya çıkmasına ve çözülmesine yardımcı olduğunu anlarsınız. Ayrıca  geçmişin zihinsel şartlanmalarının, yani geçmişin birikmiş sakhāra’larının etkilerini fark edeceksiniz. Vipassana uygulamasıyla, bunların hepsi netleşmeye başlar. On gün içinde bu anlayışta kusursuz olmazsınız, ancak bir başlangıç ​​yapılır. Gözlemlemeyi öğrenirsiniz: Şu anda, ne tür bir zihin ortaya çıktı ve bu zihnin içeriği nedir? Zihnin niteliği, zihnin  içeriğine göredir. Örneğin, tutku dolu bir zihin, öfke veya korku dolu bir zihin ortaya çıktığında, bunlarla dolu atom altı parçacıkları ortaya çıkarmaya yardımcı olduğunu fark edeceksiniz.

Zihin tutku ile doluyken, bu maddi yapı içinde, belirli bir türden atom altı parçacıklar ortaya çıkar ve vücutta kan akışı ve diğer yollarla akmaya başlayan bir biyokimyasal reaksiyon oluşur. Tutku dolu bir zihinle beraber başlayan bu tür biyokimyasal akıma kāmāsava (tensel akış) denir.

Şimdi, nesnel bir bilim insanı olarak ilerliyorsunuz; basitçe gerçeği gözlemleyerek, doğa hukukunun nasıl işlediğini gözlemliyorsunuz. Kāmāsava’nın salgılanması başladığında, tutkuyla üretilen bir biyokimyasal olduğu için zihnin bir sonraki anını da daha fazla tutkuyla etkiler. Böylece, bu kāmāsava zihinsel seviyede şiddetli bir arzuya dönüşür ve bu da fiziksel seviyede tutku akışı olan kāmāsava’yı canlandırır. Fiziksel ve zihinsel seviyede birbirlerini etkiler ve uyarırlar. Böylece dakikalar ve saatlerce birlikte çoğalmaya devam ederler. Zihnin tutku oluşturmaya dair davranış kalıbı, tekrarlanan tutku üretimi sayesinde güçlendirilir.

Ve sadece tutku için değil aynı zamanda korku, öfke, nefret ve özlem de – zihne gelen her tür kirlilik aynı anda bir āsava (biokimyasal akış) oluşturur. Ve bu āsava , bu belirli olumsuzluğu, kirliliği, kısır bir acı döngüsü ile sonuçlandırır. Kendinize bir Hindu, bir Müslüman, bir Jain veya bir Hristiyan diyebilirsiniz – bu bir fark yaratmaz – süreç böyledir, yasa böyledir, herkes için aynıdır. Ayrımcılık yoktur.

Entelektüel düzeyde anlaşılması, bu döngüyü kırmaya yardımcı olmaz ve hatta zorluklar yaratabilir. Belirli bir gelenekten gelen inançlarınız, oldukça mantıklı görünebilirler, ancak bu inançlar sizin için engel yaratacaktır. Zekanın kendi sınırlaması vardır. Nihai gerçeği, yalnızca entelektüel düzeyde anlayamazsınız. Zihin sonlu iken, nihai gerçek sınırsız, sonsuzdur. Sonsuz, sınırsız olanı yalnızca deneyim yoluyla anlayabiliriz. Bu doğa yasasını entelektüel olarak kabul edenler bile, zihinlerinin davranış şeklini değiştiremez ve sonuçta nihai gerçeğin idrak etmekten çok uzaktadırlar.

Bu davranış şekli zihnin derinliklerindedir. “Bilinçdışı zihin” denilen şey aslında bilinçsiz değildir; her zaman bedenle temas halindedir ve bu temasla birlikte, duyumlar ortaya çıkar. Çünkü vücudunuzda akan her kimyasal belirli bir duyum üretir. Hoş, nahoş veya nötr, her nasıl olursa olsun bu duyumu hissedersiniz ve hissettiğiniz duyuma tepki verirsiniz. Zihninizin derinliklerinde, şiddetli arzu ya da reddetmeyle, şiddetli arzu ya da şiddetli reddetmeyle tepki vermeye devam edersiniz. Zihninizde farklı tipte sankhāra’lar, farklı olumsuzluklar, farklı kirlilikler üretirsiniz ve bunları çoğaltma süreci devam eder. Bunu durduramazsınız çünkü bilinçli ve bilinçsiz zihin arasında çok büyük bir engel var. Vipassana’yı uyguladığınızda, bu engeli kırarsınız. Vipassana olmadan bariyer kalır.

Zihnin bilinçli, entelektüel düzeyinde, kişi tüm Dhamma fikrini, doğruluk, adalet ve doğa kanunu olarak kabul edebilir. Ama yine de sefalet içinde yuvarlanmaya devam eder. Çünkü kişi zihnin derinliklerinde neler olduğunun farkında değildir. Her an vücudunuzda duyumlar vardır. Her temas bir duyumla sonuçlanır. Bu bir felsefe değil, herkes tarafından doğrulanabilecek gerçektir.

Yüzeyde, zihin kendini dışsal nesnelerle ya da entelektüelleştirme, hayal gücü veya duygu oyunlarıyla meşgul etmeye devam eder. Bu, “minik zihninizin” (paritta cittā) işi, zihnin yüzey seviyesidir. Bu nedenle, derinlerde neler olup bittiğini ve bunlara nasıl tepki verdiğinizi hissetmiyorsunuz.

Vipassana ile, bu bariyer kırıldığı zaman, kişi tüm bedende, sadece yüzeyde değil aynı zamanda derinlerde de duyumlar hissetmeye başlar. Çünkü fiziksel yapının her yerinde, yaşamın olduğu her yerde, duyum vardır. Ve bu duyumları gözlemleyerek, ortaya çıkma ve geçip gitme, ortaya çıkma ve geçip gitme özelliğini fark etmeye ve bu anlayışla, zihnin alışkanlık kalıplarını değiştirmeye başlarsınız.

Örneğin, yemiş olduğunuz yiyeceklerden, etrafınızdaki atmosferden ve ya o anki zihinsel eyleminizden kaynaklanan veya eskiden kalma tepkilerinizin  meyvesi olan bir duyum hissediyorsunuz. Her ne olursa olsun, orada bir duyum var ve siz onu dengelilikle gözlemlemek ve ona tepki göstermemek için eğitildiniz. Ama yine de eski alışkanlık kalıbınız yüzünden tepki vermeye devam ediyorsun. Bir saat meditasyon için oturuyorsunuz ve başlangıçta tepki vermediğiniz zaman sadece birkaç dakika olabiliyor; ancak bu birkaç dakika harika anlardır. Duyumları gözlemleyerek ve onların geçicilik doğasını anlayarak zihninizin alışkanlık modelini değiştirmeye başladınız. Bu, körleşmişcesine duyumlara tepki gösterme alışkanlığınızı ve  kısır sefalet döngüsünü durdurur. Başlangıçta, bir saat içinde birkaç saniye veya birkaç dakika elde edersiniz. Fakat çalışmaya devam ettikçe nihayetinde, tüm bir saat boyunca hiç tepki vermediğiniz bir aşamaya ulaşırsınız. Artık en derin seviyede hiç tepki göstermezsiniz. Eski alışkanlık kalıbınızda derin bir değişim gerçekleşir. Kısır döngü bozulur. Eskiden zihniniz bir duyum olarak kendini gösteren biokimyasal sürece tepki veriyordu ve sonucunda saatlerce bu kirlilikle doluyordu. Şimdi ise birkaç saniye, birkaç dakika ara veriyor. Eski kör tepki alışkanlığı zayıfladıkça davranış şekliniz değişiyor. Mutsuzluğundan kurtuluyorsunuz.

Tekrar söylüyorum; bu Buda öyle dedi diye inanılacak bir şey değil. Ben öyle söylüyorum diye inanılacak bir şey değil. Aklınız kabul ediyor diye inanılacak bir şey değil. Bunu kendiniz deneyimlemelisiniz. Bu kurslara gelen insanlar,  davranışlarında daha iyiye doğru bir değişiklik olduğunu, kendi deneyimleriyle keşfetmişlerdir. 


Kaynak : Vipassana Research Institute – A Store-House of Answers by Mr. S. N. Goenka

Leave a comment

0/100

Total
0
Share