Çevirisini okuyacağını bu röportaj 1987 yılında yapılmış ve metnin aslı aynı yıl Full Contact Karate dergisinde yayınlanmış. Christopher Li tarafından yapılan ingilizce çevirisi ise Aikido Sangenkai sitesinde 2014’de yayınlanmış.
Gozo Shioda 1915 yılında Shinjuku, Tokyo’da doğdu. 1932 Yılında, Aikido’nun kurucusu O’Sensei Morihei Ueshiba ile çalışmaya başladı ve savaştan önce sekiz yıl boyunca eğitimine devam etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yoshinkan Aikido’yu kurdu ve savaş sonrası Aikido dünyasının en önemli figürlerinden biri oldu. ( Gozo Shioda hakkında daha fazlası için şu yazıya göz atabilirsiniz: Gozo Shioda: Aikido’nun Küçük Devi )
Masahiko Kimura ise 1917 yılında Kumamoto’da doğdu. Jigoro Kano’nun Kodokan Dojo’sunda üst üste sekiz rakibini yendikten sonra 18 yaşında tarihteki en genç Judo 5. Dan’ı oldu. Profesyonel kariyeri boyunca sadece dört kez yenildiği, bunlardan birinin Aikido öğrencisi Kenshiro Abbe’ye karşı olduğu söylenir. (Abbe bundan birkaç yıl sonra Aikido çalışmaya başlayacaktı.) Batı dünyasında en çok 1949 yılında Brezilya Jiu-Jitsu’sunun kurucusu Hélio Gracie’yi yendiği ünlü maçla tanınır.
Gozo Shioda ve Masahiko Kimura, mezunları arasında Masatoshi Nakayama ve Mas Oyama gibi ünlü Karate eğitmenlerinin de bulunduğu Takushoku Üniversitesi’nde sınıf arkadaşıydı.
Gozo Shioda ve Masahiko Kimura ile Röportaj
(Full Contact Karate Magazine, Aralık 1987 – Japonca’dan çeviren: Christopher Li)
Sanırım Takudai’de (Takushoku Üniversitesi) sınıf arkadaşıydınız.
Shioda: O zamanlar Takudai’de ben, Kimura ve diğer bir Karate öğrencisi olan Fukui ( Isao Fukui), Takudai’nin “Üç Kargası” olarak adlandırılırdık. (Çevirmenin Notu: Bu, belirli bir becerinin önde gelen üç savunucusuna atıfta bulunmanın yaygın bir yoludur.) Kimura utangaçtı ve Fukui ile konuşmuyordu. Ancak ben bir şekilde hem Kimura hem de Fukui ile anlaşıyordum, ikisiyle de arkadaş olmuştum.
Kimura: Fukui o kadar güçlü müydü?
Shioda: Fukui, Bay Masatoshi Nakayama ve Bay Masatomo Takagi ile birlikte Takudai’de Karate Kulübü’nü kurdu. Güçlü bir dövüşçüydü ve güçlü bir kişiliği vardı. Judo ya da Aikido’nun kendisi için sorun olmayacağını söylerdi. Ben de onunla dövüşebileceğimi söyledim ve ikimiz spor salonunda karşılaştık. Sağ Seiken-zuki (“ön yumruk” ) ile Mae-geri’yi (“ön tekme” ) birleştirdi, ama ben solundan geçtim, yumruğunu sağ ön kolumun altına sıkıştırdım ve Fukui’nin sağ dirseğine sol ön kolumla vurduğumda uçup gitti. Adamın dirseği bir süre acıdı, bilirsiniz. Aikido eğitimi alan ve tanınmayan biriyken, bu karşılaşmadan sonra beni Üç Karga’dan biri olarak anmaya başladılar. (gülüyor)
Kimura: Shioda ve ben o zamanlar bilek güreşi yapardık. Ahh, gerçekten güçlüydü. Ben 170 cm (5′ 6″) boyunda ve 85 kg (187 lbs) ağırlığındaydım, Shioda ise 154 cm (5′) boyunda ve 47 kg (103 lbs) ağırlığındaydı.
Shioda: Kimura bir yerde on seferden onunu kaybettiğini söylemişti ama aslında üç kez yaptık ve ben sadece ilk ikisini kazandım. Üçüncü seferde elini kaydırdı. (gülüyor)
Shioda Sensei, özel bir tür çalışma mı yapıyordunuz?
Shioda: Hayır – Aikido’da vücutta durgunluk yaratmamak için kas geliştirme çalışması yapmamalısınız. Ancak ben gençken bunu anlamadığım için Ueshiba Sensei’den saklanarak ağırlık kaldırırdım. Bunu öğrendiğinde beni gerçekten azarlardı. Elbette gençken vücudunuzu güçlü kılmak istemeniz doğaldır, mantık daha sonra gelir. Her neyse, yapabildiğin kadar antrenman yapmalısın. Ben her gün sabah beşten akşam dokuza kadar çalışırdım! Bence gençken böyle bir döneme sahip olmak önemli. Aslında Kimura’ya “Antrenman Canavarı” deniyordu. O zamanların ünlü deyişiyle “üçlü çaba”, gerçekten Kimura’nın yaşadığı birşeydi.

Kimura: Herkes gibi yatıp uyuyamazsın. 1940 İmparatorluk Oyunları’ndan önce uyumaya bile vaktim yoktu. Çünkü her gün on buçuk saat çalışıyordum. Üniversite günlerimde Ushijima Sensei’nin (Çevirmenin Notu: Tatsukuma Ushijima, halk arasında “Canavar Ushijima” olarak bilinir ve yoğun antrenmanlarıyla ünlüdür.) özel öğrencilerinden biri olduğum için 4:30’da kalkıp temizlik yapardım ve ardından makiwara’ya sağdan ve soldan biner kez vururdum. Gördüğünüz gibi, makiwara’ya vurduğunuzda başparmağınızı sıkıca kavrıyorsunuz ve vurduğunuzda kollar, dirsekler ve bilekler de güçleniyor. Yaklaşık bir saat sonra Emniyet Müdürlüğüne gider ve saat 10:00 civarında antrenman yapardım. Sonra Takudai’de yaklaşık üç saat, ardından 6:30’dan itibaren Kodokan’da ve 8:00’den 11:00’e kadar Fukagawa’daki yerel bir dojoda antrenman yapardım.
Eğitiminiz bu kadar mıydı?
Kimura: Hayır, eve gidip yemek yedikten sonra banyo yapardım ve ardından tek başıma antrenman yapardım. Önce bin şınav, sonra vücut geliştirme – 80 kg (175 lbs) halterle altı yüz bench press. Sadece bu yaklaşık bir saat sürerdi. Sonra bir akçaağaca karşı bin kez uchikomi yapardım. Bir Judo kemerini çok kalın bir akçaağacın etrafına sarar ve uchikomi çalışırdım. Ancak bunu günde bin kez yapınca ağaçlar çok çabuk kırılırdı. Gerçekten pahalı bir çalışmaydı. (gülüyor) Sonra ipi çıkarır ve Osoto Gari antrenmanı yapardım.

O günlerde, Emniyet Müdürlüğü ve Kodokan’da Osoto Gari yaptığımda, günde ortalama on kişi beyin sarsıntısı geçirirdi. Bu yüzden eğitim sırasında kullanmamam söylendi. Bunu duyduğumda, sadece bir beyin sarsıntısıyla yetinmek istemediğimi düşünerek daha da sıkı çalıştım. Osoto Gari üzerinde kapsamlı bir çalışma yaptım. Tüm bunları yapmak gece 2:30’a kadar sürüyordu. Ancak hemen uyuyamazdım. İnsanlar uyuduğunda ölmüş gibi olurlar. Herkes ölse bile ben hayatta kalmak ve tek başıma antrenman yapmak istiyordum. Bu tür bir eğitim başarılı olmama yardımcı olabilir diye düşünüyordum. Kendimi çimdikler ve sabah 4:30’a kadar kendimi uyanık tutmaya çalışırdım. Her zaman sabahın ilk trenine biner ve “Ahh, gece bitiyor” diye düşünürdüm. Gözümü bile kırpmadığım çok gece oldu. Ama gizli bir tekniğim vardı – okulda uyurdum! (gülüyor)
Shioda: Evet, sınıfta hep uyuyordu. Kimura bizim sınıfımızdaydı, bu yüzden kimse sınıfta kalmadı. Çünkü kıçımıza tekmeyi basardı.
Kimura: Şilteye uyumak için uzanmazdım. Yattığımda günün antrenman durumu zihnime akardı. Genellikle günde yaklaşık yüz kişiyle antrenman yapardım ve sonrasında her bir kişi tek tek zihnimde yeniden canlanırdı. Böylece her tekniği uygulama anını stop motion olarak gözden geçirebilirdim. Bu şekilde her bir tekniğin iyi olup olmadığını bilirdim.
Shioda: Bugün gençlere böyle antrenman yapmalarını söyleseniz bile bu imkansız. Günümüz Judo’sunda Kimura ile kıyaslanabilecek kimse yok. Bugün aynı tekniği yapsa, (Yasuhiro) Yamashita ve (Hitoshi) Saito gibi insanlar sağlam düşüş yapabilirlerdi. Sadece tek bir Osoto Gari’nin bile uygulaması farklıydı. Günümüzün fiziksel güç rekabeti gibi değildi, Kimura teknikle atıyordu. Ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, bir anda yere serilirlerdi.
Kimura: Büyük bir rakiple çalıştığımda onları fırlatmanın daha kolay olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni 100 kg’ın (220 lbs) üzerindeki Japon erkeklerin sağlam olmaması. Yeterince antrenman yapmadıkları için sadece yağ biriktiriyorlar.
Kimura Sensei, sizin bakış açınıza göre Yamashita ve Saito yeterince antrenman yapmıyor mu?
Kimura: Hmm, teknik düzeyde ciddi bir araştırma yaptıklarına inanamıyorum. Judo yaparken geniş bir adımlama geliştiriyorsunuz. Bu yüzden sol ayağınızla öne doğru adım attığınızda biraz açılmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Bu iyi olmadığı için adımlama şeklimi değiştirdim. Ayak parmaklarımı öne doğru uzatıyorum ve öne doğru kayıyorum. Bu yüzden normal bir yürüyüş bile adımlama çalışması haline geldi. Gücünüzü tek bir noktada yoğunlaştıramazsanız, sadece üst bedeninizle fırlatmaya çalışırsınız. Bu yüzden bugünün Judo’su Sumo’ya karşı kazanamıyor. Aslında rakip ne kadar büyükse dengesini bozmak o kadar kolay olur. Çünkü ağırlıkları vardır. Onları hafifçe dengesizleştirirseniz, kendi vücut ağırlıkları onlara karşı çalışır.
Shioda: Bugün Judo’da dengesizleştirme (“kuzushi” ) yok. Çünkü artık küçük bir kişinin büyük birini atamaması sorun olmaz hale geldi.
Kimura: Judo’ya bakışları bizimkinden farklı. Bizim zamanımızda, yumruk veya tekme atan bir rakibe karşı çalışan bir Bujutsu idi. Şimdi sadece kazandığınız ve kaybettiğiniz bir oyun. Yamashita, Endo ile dövüştüğünde, o maçta Yamashita açıkça kaybeden taraftı. Maç başladıktan hemen sonra Endo Yamashita’yı Kani Basami ile fırlattı, peki neden maç berabere bitti? Kani Basami yasaklı bir tekniktir, bu yüzden Endo bir faul yapmış oldu. Aksi halde Endo kazanırdı. Bir maçın sonuçları hayatınızın geri kalanında sizi takip eden bir şeydir. Bu nedenle sporcuların zaferi veya yenilgisinin organizatörlerin kurallarının insafına kalması gülünçtür.
Shioda: Ölüm hakkında konuşsanız bile, ölümle yüzleşmemiş biri ona nasıl hazır olacağını anlayamaz.
Kimura: Bir süre önce Takudai Şansölyesi “Kimura-san, ölseniz bile bir şeyler başaracağınızı söylediniz, ama ölürseniz her şeyi kaybetmez misiniz?” dedi. İşte Budo konusunda hiç eğitim almamış biri diye düşündüm. Söylemek istediğim, eğer gerçekten ölüme boyun eğiyorsanız, o zaman eğitiminizin seviyesi farklıdır.
Shioda: İnsanlardan bunu entelektüel olarak anlamaya çalışmalarını isteyemezsiniz. Hayatınızı bir şeye adamaktan bahsetmek kolaydır. Ama iş bunu gerçekten uygulamaya geldiğinizde kendi benliklerini terk edemezler.
Kimura: Bu doğru, benlik gerçekten yok olmalı. Ölümün anlamı üzerine çok düşündüm. Kaybedersem öleceğimi herkese göstermeyi düşündüm. Masamın üzerine kısa bir kılıç yerleştirdim. Gerçekten ölüp ölmeyeceğimi görmek için kısa kılıcı karnıma sapladığım bir zaman oldu. Sonra dedim ki, tamam – eğer şimdi kesersem işim biter. O zaman önce maç ve sonra tek bir hamlede kılıcı çekip kesebilirim. O zaman rahatlamıştım – ölebileceğimi kendime kanıtlamıştım.
Shioda: Tam da senin doğana göre! Masahiko Kimura denen bu adam gerçekten kayda değer bir şey. O kadar ileri gidersen seni korkutacak hiçbir şey kalmaz. Takudai gerçekten inanılmaz bir adam yetiştirdi. Takudai’den başka hiçbir üniversite Kimura gibi savaş sanatlarının kalbine ulaşmış bir adam yetiştirmemiştir. Takudai bu konuda daha fazla gurur duymalı. Çünkü Todai’nin (Tokyo Üniversitesi) sahip olduğu tek şey bilgidir! (gülüyor) Bu entelektüel bir şey değil, eğer benliğinizi bir kenara bırakıp bunu deneyimleyerek farkına varmazsanız, sizin için imkansız olacaktır.
Kimura: Shioda, sen de birçok kez ölümle yaşam arasındaki sınırı tecrübe ettin. O zamanlar pek çok şey oldu, değil mi?
Shioda: Yaşam ve ölümün sınırı… Hepsi geçmişte kaldı, bu yüzden sanırım konuşmakta bir sakınca yok. O zamana kadar Aikido eğitimi almama rağmen güçlenip güçlenmediğimi bilmiyordum ama Japonya’dan ayrıldığımda Sensei bana “Shioda – nereye gidersen git kaybetmeyeceksin” dedi. Yine de kendime pek güvenim yoktu. Ama ölümle yüzleşmeme neden olan bir olay yaşadım ve bir şekilde benliğimi terk etmeyi öğrendiğim yerin burası olduğunu hissediyorum. Japonya’ya döndüğümde Japon Ulusal Polis Akademisi’nde ders vermeye başladım ama bir kez bile yenilmedim.
Kimura: Kişinin hayatını bir kenara atmasından bahsetmişken, gerçekten böyle gizemli bir deneyim yaşadım. Antrenmana gitmiştim ve orada yaklaşık 82 öğrenci vardı, hepsi de yorucu bir eğitimden geçiyordu. O zamanlar çok güçlüydüler. Bir eğitmen okulundan bahsediyoruz. Ben de “Yoroshiku Onegaishimasu” dedim ve Kakari Geiko ( “sürekli saldırı çalışması”) için Dojo’ya adım attım. Daha önce öğrenci şampiyonalarını kazanmıştım. Bu yüzden birini fırlattığımda bir sonraki bana saldırırdı. Ben de tutunmaya çalışır ve geleni fırlatmak için elimden geleni yapardım. Dizlerimin üzerine çöksem bile Ippon alacağımı düşünürdüm. Her birine 5 dakika vererek yaklaşık yetmiş kişi ile çalışmıştım. Bir noktada bayılacağımı hissettim. Direnmeye çalıştığımda bilincimi kaybettim ve öne doğru düştüm. Ancak vücudum hareket etmeye devam ediyordu. Bilincimi kaybetmeme rağmen saldırı ve savunma teknikleri benim için savaşmaya devam ediyordu. Sonra nereye gittiğimi bilmiyorum. Baktığımda, yaklaşık 15 öğrenci bir araya toplanmış Dojo’nun köşesinde bir şeylere bakıyordu. Ben antrenman bunlar ne yapıyor diye merak ettim ve şöyle bir baktığımda yerde uzanmış birini gördüm. Yukarıdan aşağıya baktığımda “Hey, bu ben değil miyim?” dedim. (gülüyor) Yüzümde sakin ve huzurlu bir ifadeyle yerde uzanmıştım. Uyurken gülümsüyordum. Bunun uyumak için gerçekten iyi bir yol olduğunu hissettim.
Shioda: Acaba hangisi gerçekti?
Kimura: Hangisinin gerçek olduğunu ve eğer ben buradaysam ölenin kim olduğunu merak ederken eğitim bitti. İnsanlar ölmeden, ruhlar dünyasına gitmeden önce, belki arada bir şey vardır.
Shioda: Ölmemiş olman iyi bir şey!
Kimura: Çünkü yedi saat boyunca devam etmiştim. Bir kez bile dizlerimin üzerine çökmedim. Kendimden geçmiştim ama bir melodi mırıldanarak ayıldığımda herkes şok oldu. (gülüyor)
Shioda: Kimura gibi ben de ruhun, içsel gücün mucizesini gördüm. Sensei’nin fikri, beden bozulsa bile ruhun güçlendirilmesi gerektiğiydi. Bu yüzden “Cennete yükselmeden önce en güçlü ben olacağım” derdi ve bunu kanıtlayan bir hikayem var. Sensei kanserden vefat etti ve ölmeden önceki günlerde bir deri bir kemik kalmıştı ama aniden yattığı yerden fırlardı ve “Hadi antrenman yapalım!” derdi. Ama yatak istirahatinde kalması gerekiyordu. Bir seferinde bunu bilen güçlü ve genç uchi-deshi’lerden dördü onu durdurmaya çalıştılar ve kendilerini bahçeye fırlatılmış vaziyette buldular. Kimura biraz önce bilinçsiz halde dövüşmekten bahsetti. Ama bu da Aikido’nun sırlarından biridir.
Siz iki usta bize normal bir insanın bu sırra yaklaşabilmesi için nasıl çalışması gerektiğini söyleyebilir misiniz?
Kimura: Elbette, antrenman yapmaktan başka bir şey yapmamalısınız. Ama bugün insanlara sadece antrenman yapmalarını söylerseniz bu işe yaramaz. Belki de zamanlarını gereksiz eğitimlerle harcamak istemiyorlardır. Ancak şunu unutmamak önemlidir – eğitimde farklı seviyeler vardır. Başlangıçta kişi sadece güçlü olmayı düşünür ama bunda bir sanat yoktur. Kişi belirli bir seviyeye ulaştığında, etrafındaki insanlar tarafından güçlü olarak görülmek ister. Ne kadar güçlü olduklarını göstermek istedikleri için rakiplerini fırlatmak isterler. Ama bu iyi bir şey değildir. Amacınızı, hangi tekniklerde ustalaşmak istediğinizi net bir şekilde belirlerseniz, rakibiniz tarafından fırlatılıp fırlatılmamanız önemli değildir. Osoto Gari’de uzmanlaştığım için, kaybetsem bile Osoto Gari ile kaybettim. Bu teknikte ustalaşmayı düşünerek acemi zihnimi korudum.
Shioda: Bu temel bilgiler. Temel konularda ustalaşana kadar ilerlemeniz imkansızdır. Ueshiba Sensei tarafından eğitilirken, bir günden diğerine ne öğretileceğini asla bilemezdim. Bir gün son derece ileri düzey, ertesi gün ise temel konular öğretilirdi. Şimdi, Aikido öğretecek bir konumda olduğum için, deneyimlerimden sadece birkaç temel bilgi çıkardım ve insanların bunları iyice öğrenmelerini sağlamaya çalışıyorum.
Kimura: Tek başıma antrenman yaparken çoğunlukla temel hareketleri tekrar ederdim. Ancak kişi belli bir noktaya ulaştığında sadece geleneksel formların tekrarı yeterli olmamalı, hareketin içerdiği anlamı da anlamalı. Rakibi nereye fırlatırsanız fırlatın, fırlatmanın yönü değiştiğinde ellerinizin hareketleri, kalçalarınızın pozisyonu, koltuk altlarınızı kapatma şekliniz ve tekniğe giriş şekliniz değişir. Günümüz insanları bunları araştırmıyor, sadece eski formları her seferinde aynı şekilde tekrarlıyorlar. Uzun boylu insanlar vardır ve kısa boylu insanlar vardır. Boylarına bağlı olarak teknik değişir. Eğer kişi bu prensibi anlamazsa, kendisi için uygun olan tekniği araştırmaya başlayamaz.
Shioda: Teknikleri vücudunuza iyice aşılarsanız, bundan sonra rakibe uygun teknikler doğal olarak ortaya çıkar. Kimura bilinçsizken dövüşmekten bahsetti ama bu, teknikleri vücuda iyice aşıladıktan sonra ortaya çıkan bir şeydir. Eğer kişi rakibini şu ya da bu şekilde fırlatmayı düşünürse bu asla işe yaramayacaktır. Belki Kimura gibi bir usta bunu bilinçsizken bile yapabilir ama Aikido’da buna Kokyu-ryoku denir. Güç olmayan güç, ortaya çıkan ve doğal olarak rakiple eşleşen güç. Buna ritim de diyebilirsiniz. Üç çeşit nefes alma vardır – nefes alma, nefes verme ve nefesi tutma. Nefes almak rakibi içeri davet eder, nefes vermek en büyük güç anıdır ve nefesi tutmak anlık hareket anıdır. Kişi merkez çizgisini bu üç nabızla eşleştirir. Başınızdan ayaklarınızın altına kadar olan merkez hattı dengesizleşmediği sürece rakibiniz tarafından fırlatılmazsınız. Bir tekniği belirli bir şekilde uygulamayı düşünürseniz, teknik düşüncenin ardından gelir, bir boşluk oluşur ve nefesle bağlantınız kopar. Ancak, nefes ve hareket eşleşirse, kişinin yapması gereken tek şey rakiple eşleşmektir. Kişi rakibin hareketine karşılık olarak tepki verebilir hale gelir. Siz farkına varmadan rakibin vücudu dengesizleşir ve onu fırlatabilirsiniz. Bu Shizentai’dir (“doğal duruş”). Shizentai’de ustalaştığı için olmalı, Kimura ne kadar büyük olurlarsa olsunlar rakiplerini fırlatabiliyordu. Kimura öğrenci şampiyonasını kazandığında hiçliğin içindeydi. Rakipleri onun istediği gibi hareket ediyordu – çünkü Doğa onun lehine çalışıyordu.
Kimura: Doğa hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama yarışmadan bir gün önce kazanacağımı biliyordum. Bir gün önce seiza halinde oturur ve kazanıp kazanmayacağımı düşünürdüm. Aynı Zen’de olduğu gibi – bunu yaptığımda kazanacağıma dair imajım yüzeye çıkıyordu. Sonra tanrılara ve buddhalara bir mum yakar ve zafer için dua ederdim. Ertesi gün her rakip bana küçük görünürdü ve bir gün önce gördüğüm gibi kazanırdım. Yarışmadan bir gün önce kazanma ya da kaybetme düşüncesiyle endişelenmeme izin verirdim. Shioda’nın dediği gibi, yarışma günü kendimi bu düşüncelerden kurtarabilir ve sonra olaylara Shizentai ile yaklaşabilirdim.
Shioda: Aikido ve Judo’nun hareketleri farklı olsa da temelleri aynıdır. Bir dağa tırmanmanın birçok yolu olsa da, zirve her zaman aynıdır.
Kimura: Yukarı tırmanmanın tek yolu da eğitimden geçer.
Shioda: Gençken insan her şeyini ortaya koymalıdır. İster dövüş ruhu ister kaba kuvvet olsun, hepsini kullanmak önemlidir. Kişi yaşlandığında sırları veya Shizentai’yi düşünmek için yeterince zamanı olur, gençken ise pervasızca ilerlemelidir.
Kimura: : Budo ülkesi Japonya’nın geleneklerini devam ettirmek için gençlerin öne çıkması gerekli.
Kaynak : Aikido Sangenkai – Aikido and Judo – Interview with Gozo Shioda and Masahiko Kimura
Çeviri : Oğuzhan Yılmaz
Fotoğraflar : Metnin asıl kaynağından alınmıştır.