Son zamanlarda “inanılmaz Aikido eğitmenleri” olarak ortaya çıkan insanlar ve onların gösterileri üzerine çok sayıda video izlemeye başladım. Amacım basitçe ortak özelliklerini görmek ve insanlara bu Aikido örneklerinin diğerlerinden daha iyi olduğunu düşündüren karakteristik özelliklerin ne olduklarını bulmaktı.
Kişiyi inanılmaz bir Aikido eğitmenin yapan nedir?
Videoları stil ve ilişki aramadan izledim ve performans ve gösteri yetenekleri doğrultusunda en çok övgü alan videolarla eğitmenlere özellikle dikkat ettim. Bu kişiler arasında O Sensei, Christian Tissier Sensei ve öğrencileri, Shirakawa Ryuji, Moriteru Doshu ve Waka Sensei, kendi organizasyonumda bulunan eğitmenler ve daha pek çokları vardı.
Aralarında pek çok ortak nokta bulunduğunu farkettim. Mükemmel duruş, güçlü ve enerjik bir varoluş (uyuşukluk veya yorgun hareketler yok), ukeler üzerinde keskin bir odak ve saygı; umursamaz bir tavır veya algılanan bir kibir yok. Büyük atışlarla sonlanan güçlü sergilenmiş teknikler, büyük etkileri olan keskin minimal hareketler; beceriksizlik veya tökezleme yok. Aikido çalışan herkes kesinlikle bilir ki büyük teknikler bizim sanatımızın amacı olmaktan çok uzaktır ve agresif “yang” hareketleri çalışmamızın sadece bir yönünü oluşturmaktadır; ne var ki bizi çeken ve eğitmenlere saygı duymamızı sağlayan şeyler daha sakin ve pasif sonuçlardan ziyade bu tarz dışarıdan görülebilen nitelikleri sergileyen gösterilerdir.
Bunlara karşın, daha çok video izledikçe kendimi ukelere daha çok dikkat ederken buldum; nasıl saldırıp tepki verdikleri, spontanlıkları, enerjileri, shihan-seviyesi teknikleri alma yetenekleri ve bütün bunları hiç efor harcamıyormuş gibi göstermeleri. Yaklaşık 20 eğitmen ve birkaç düzine video izledikten sonra önemli bir şey farkettim; iyi bir Aikido eğitmeninin elindeki en önemli değer kendisi değildi.
Soru: Kişiyi inanılmaz bir Aikido eğitmeni yapan nedir?
Cevap: İnanılmaz ukeler
Farkındalığım, Aikido camiasında büyük eğitmenler olarak saygı gören her bir kişinin, tam güç ve tam hızla, her yöne yapılan teknikleri alabilen olağanüstü ukelerinin olması oldu. Eforsuz, spontane tepkileri eğitmenlerinin yavaşlamadan veya kendilerini tutmadan teknik göstermelerini mümkün kılan şeydi. Büyük bir eğitmen, tepkileri kısıtlı olan veya tekniğe direnç gösteren ukelerle iyi bir gösterim yapamaz. Eğitmen, ukesini, onun sınırları dahilinde hareket ederek korumak zorundadır ki bu nedenle de kendi hareketlerini kısıtlar. Bir eğitmenin öğrencileri, eğitmenin sınırlarını belirler.
Bir daha YouTube, Facebook veya diğer sosyal medya sitelerinde bir Aikido gösterimi izlediğinizde sadece eğitmenin performansına odaklanmak yerine ukelere ve ukelerin yeteneklerinin eğitmen hakkında ne anlattığına dikkat edin.
Bu sonuca ulaştıktan sonra kendi kendime düşündüm; “büyük bir eğitmen olmak için üstlenmem gereken ilk adım ne?”. Tabi ki cevap “dojomda nasıl inanılmaz ukeler yetiştirebileceğimi öğrenmek”ti. Öğrencilerimizi shihan-seviyesinde ukemi geliştirebilmeleri için nasıl cesaretlendirebilirim? Bu da ortaya başka bir ikilem koyuyordu. Kişi nasıl inanılmaz ukeler yaratır? Japonya’daki öğrenciler eğitim sistemlerinin bir parçası olarak yıllarca Judo eğitimine tabi tutulur. Bu öğrencilerin düşüşler üzerine bilgi düzeyi Amerikalılarda yok. Kişi öğrencilerine sürekli gelişmelerini söyleyerek veya eğitsel videolar paylaşarak fazla ileri gidemez, hatta benim görüşüme göre öğretmeye yönelik ukemi dersleri bile ancak bir yere kadar işe yarayacaktır. Sonuç itibariyle bence bu sorunun cevabı basit; ancak kolay
değil: gerçek değişim ve ilham, kişinin kendisinin örnek olup liderlik yapmasını gerektirir.
Soru: İnanılmaz ukeler yaratan şey nedir?
Cevap: Öğrencilerinin olmalarını istediğinden iki kat daha iyi uke olan eğitmenler.
Başka bir yerde de yazmış olduğum gibi, ben dersten önce ve sonra ukemi çalıştığımda öğrencilerin de aynı şeyi yaptığını farkettim. Daha zorlu ve ileri seviye ukemileri denerken veya yeni hareketleri geliştirmeye çalışırken öğrencilerimiz de meraklandı ve aynı şeyi yapmaya başladılar. Bence Aikido dünyasında (ve bütün savaş sanatlarında) eğitmenler olarak bizler, pozisyonlarımızı kazandığımızı hissettiğimizde rehavete kapılmaya eğilimliyiz. O seviyeye gelene kadar sağladığımız efor, verim ve öğrenme düzeylerini devam ettirme gereği hissetmiyoruz (bu muhtemelen evlilik ve kariyerlerimiz için de geçerli). Çoğu geleneksel Samuray koryu sanatında eğitmenler her ukemiyi çalışır. Bu gerçeğe rağmen modern Aikido’da çoğu eğitmen, antrenman yapıyor olması gerektiğinde bile asla düşmez. Şu kesinlikle doğru ki antrenmanlarımızı yaşımız ve sakatlıklarımıza uyarlamak zorundayız. Ancak ben, ukeminin %90 oranında çok yüksek seviyede enerji gerektirdiği için yapılmadığını düşünüyorum, eğitmen çok yaşlı veya sakat olduğu için değil. Daha ziyade eğitmenlerin egolarının “tekniği karşılayan” (geleneksel olarak daha küçük olan rol, komut alan) kişi olmalarına izin vermediğine inanıyorum. Ukemi de aynı teknik gibi kişinin hayatı boyunca değişmelidir; ancak “kullanmayı bırakırsan, onu kaybedersin”. Bana kalırsa bu, tekniği alabilme kapasitesinin yanı sıra onunla birlikte gelen duyarlılık için de geçerli.
Savaş sanatları kariyerim boyunca en çok bana ne yapacağımı söyleyen değil, kendileri de yapan eğitmenlerden etkilendim. En çok bende olmayan yetileri gösteren ve çalışan; ve yeterince çalıştığımda o yetileri kazanmama yardım edecek kadar cömert olanlardan ilham aldım. Ve en çok profesyonel bir bağlılık ve adanmışlık çıtası koyan, efor, tutku ve arayışlarından vazgeçmeyerek kendini sanatının içine öğrencilerinin hepsinden daha çok iten eğitmenlere saygı duydum.
Hareket edebilme ve teknik karşılama yeteneğim içinde hala öğrenebileceğimi ve benim arayışa olan bağlılığımın kendi eğitmenlik yeteneğim kadar dojo’nun da değişimine katkı sağladığını görmek beni sürekli şaşırtıyor.
Soru: Ukemi’nin kaybetmeye yönelik bir çalışma olduğunu söyleyenlere ne demeli?
Cevap: Ukemi pes etmekle alakalı değildir; hareketten kısıtlamaları kaldırma sanatıdır.
AKIP Ukemi peşinde olmanın çok hatalı bir hareket olduğunu ve düşüş yapmanın mental olarak kaybetmeyi öğreten bir antrenman olduğunu çok duydum (özellikle de müsabakalı sanatlarla ilgilenen veya “çatışma”ya odaklanmış kişilerden). Kişinin, ukemi öğrenme dönemleri boyunca direnç göstermek, durmak veya karşı teknik yapmak yerine düşmeye hazırlıklı ve eğilimli olması gerektiğine katılıyorum; bu, hareket ve tepki arasındaki boşlukları kaldırmak açısından önemli. Ancak bu süreçler geçici olabilir ve ukeler ukemi becerilerini geliştirdikten sonra daha savaşçı bir zihin durumuna odaklanmaya geri dönebilirler.
Bu görüşe karşıt olarak; “asla teslim olma” (ukemi yok) zihin durumunu farklı derecelerde benimsemiş dojolara yaptığım ziyaretlerde istisnasız olarak gördüm ki pek de etkileyici nageler yok. Bunu hayat boyunca ağırlıklarla çalışmak; ama ağırlıkları nasıl takıp çıkaracağını bilmemek durumuna benzetiyorum. Kişinin yaptığı her teknik inatçı bir direnç dağıyla karşılaştığında nageler (ve sonunda eğitmenler) sadece tekniklerinin gelişmesi engellenmiş ibarelerini deneyimleyebileceklerdir; ya da bütün partnerlerini yıkacaklardır.
Sadece eğitmenin etkili teknik çalıştığı ve “kazandığı” dojolar yaratamayız. Burada Aikidoka’nın inanılmaz eğitmenlerinin asla ukemi atmayan, her zaman tekniğin güç merkezi olan, her zaman veren ve asla almayan insanlar olduğuna dair bir izlenimi olacaktır. Aksine, iddiaya girerim ki büyük eğitmenler gelişimlerinin bir döneminde “alan tarafta” iyi olmak için büyük çaba harcamışlardır.
Eğer ukemi “hareketin kısıtlamalarını kaldırma sanatı” ise eğitmenlerin ukemi arayışında örnek teşkil etmeleri “dojonun kısıtlamalarını kaldırma” olur.
Önce yaparak öğretin, önce örnek olarak liderlik edin, değişimi kendinizi değiştirerek yaratın. O Sensei’nin dediği gibi; “Barış sanatı sizinle başlar”
Yazar: Guy Hagen Sensei
Kaynak: What Makes An Amazing Aikido Teacher?
Çeviri: Oya Burçin Demirtaş