İçeriğe geç

Japonya’da Cadılar Bayramı ve Yokai -I-

Japonya’nın Kyoto şehrinde her yıl ekim ayında kutladıkları, kendine münhasır bir cadılar bayramı olduğunu biliyor muydunuz? Hatta sadece Ekim ayındaki kutlama için değil, yılın her günü gidip biraz gizemli, biraz ürkütücü ama bir yandan da eğlenceli bir atmosfer tatmak isteyenler için cadılar sokağı ya da Japon deyimiyle “Yokai sokağı” var: Kyoto kentinin en kuzeyinde bulunan “Ichijo Dori Sokağı”. İlk başta kulağa turistik bir çekim merkezi oluşturmak için yapılmış bir pazarlama stratejisi gibi gelse de aslında bu sokak, bölge halkının inanışlarına ayna tutan özel bir yer. Turistik bir yer olmak için de -özel günlerin dışında- fazlasıyla sakin ve mütevazi bir sokak. Tabi diğer sokaklardan farkı yol boyunca size eşlik eden derinden gelen gizemli melodileriyle Japon flütü müziği ve dükkan önlerinde de içlerinde de karşınıza çıkan yokai heykelleri.

Aikido’nun kökleri: Oomoto ve Ueshiba

Gecen yazımızda, Osaka’da Kawabe Sensei tarafından verilen Daito-ryu Aikijujutsu derslerine katılmamla, Aikido’nun kurucusu O’Sensei Morihei Ueshiba’nın hayatında ve kurduğu disiplinde önemli izler bırakan bu savaş sanatıyla tanışmamdan ve bu tekniğin Aikido’nun gelişiminde nasıl etkileri olduğundan bahsetmiştik. Yol arkadaşımla birlikte Japonya’da, Kansai bölgesinde geçirdiğimiz bu üç yılda, Ueshiba’nın öğretilerini oluşturmasına giden süreci gözlemlemek için karşımıza çıkan tek fırsat bu olmayacaktı. O sıralar yerel bir ustadan Japon flütü shakuhachi eğitimi aldığımız için ustamızın yakınlarında Kyoto kırsallarında, Maizuru adında küçük bir liman kentinde yaşıyorduk. Maizuru, Ueshiba Sensei’nin çocukluğunda ailesiyle birlikte yaşadığı bir yer olmasının yanısıra, büyük ustanın Ayabe’deki Oomoto merkezinde Daitoryu Jujutsu formunu öğrettiği sırada dojosunda eğitim alan rütbeli deniz subaylarının geldiği kent olma özelliği taşıyor. Maizuru aynı zamanda Ueshiba Sensei’nin kendini adadığı, Şinto kaynaklı yeni Japon dini olarak geçen, Oomoto inancının ana merkezi olan Ayabe şehrinin komşusu. Osaka’daki tecrübemizde olduğu gibi yine herhangi bir plan olmadan, Japonya gezisinin akışı bizi Aikido felsefesi açısından önem teşkil eden noktalara getiriyordu. 

Myōan-ji Ziyareti: Üfleyen Zen’le Tanışma

Türkiye’de yaşadığım yaklaşık 30 yıl her hikayenin unutulmaya mahkum, zamanla önemini kaybeden en az bir başlangıcı olduğunu öğretmişti. Elbette ki bu bilgi her birey için geçerli olmasa da etrafımdaki herkesin hikayesi hayatın dalgalarında nasıl sürüklenildiği yada yaşamlarında hangi duvarlara çarptıkları üzerine dönüyordu. Ne kendileri yada o an dinleyici olan ben için tatmin edici nedensel bir başlangıç sunabilmek zor, hatta anlamsızdı. Bariz orijin hikayeleri sadece filmlerde olabilecek tatlı süslemeden ibaret kalmış, kendi hayat yolculuğumuzda ipin ucunu çoktan kaçırmıştık.