Zamanda yolculuk yapmak isteseniz nereye giderdiniz? Ben Geleceğe Dönüş’teki gibi annemle babamın tanıştığı günlere, oğlumun doğduğu ana gitmek isterdim filan gibi romantik bir şey demezdim. Aslında gitmek istediğim bir çağ, tanışmak istediğim ünlü bir kişi falan da yok. İlla bir şey seçmek gerekse belki çiçek çocukların dönemi olurdu, o özgürlük ve umut havasını solumak için.
Fabi’nin son toplantısında Zaman Makinesi’ni konuştuk. Ben de bununla ilgili bir yazı yazayım diye düşünüyordum fakat hiç içimden gelmedi. Romanın bilim kurgu tarihi açısından önem taşıyor olması ve yazarının ileri görüşlülüğüne şaşmam dışında bana keyif veren bir yanı pek olmadı. Yazıyı yazabilmek için okumam gerekenler de birikti. Elim de gitmeyince kafamda başka şeyler dönmeye başladı. Bazı kadınlar. Bu kadınlardan oluşan bir hikâye. (yazının sonunda da bu hikâyenin tam da 8 Mart haftasına denk geleceğini fark edip gülümsedim.)
Araç muayenesinden geçemeyince uzun saatler sanayide olmam gerektiğinde karşıma çıkan kadın mesela. Topuklarına bastığı beyaz spor ayakkabılarının içinde yeşil-mor çizgili çoraplarıyla sarsak adımlarla arabadan inip tamircileri selamlayan, “saçımın başımın kusuruna bakmayın, dün gece hiç uyuyamadım.” deyip sohbete giren, arabasının içi eşyalarla dolu diye “karı arabası demezsin” diyerek nasıl arap sabunu ve deterjanla yıkadığını, süpürgeyle çektirdiğini anlatan, “sabahtan beri bir şey yemedim” deyince verdiğim granola bara çok sevinen ve defalarca teşekkür edip, dualar eden güzel kadın.
Sonra beni zumba sınıfında fark edip elini uzatan sevgili dostum. Beni anlattıklarımdan çok, anlatmadıklarımla dinleyen, “gel seninle bir yürüyüş yapalım, rahatlarsın” diyen, yürüyüş için kahvaltımızı bile hazırlayıp getiren, sıcak bakışlı, sıcak gülüşlü, “bizim bir hikâyemiz olacağını seni ilk gördüğüm anda anladım” diyerek beni benden alan, 40 yıllık dostluk mertebesine ışık hızını aşarak ulaştığımız güzel kadın.
Sonra hiç görmediğim, tanışmadığım fakat yaşadıklarına yazdıklarıyla şahit olduğum güzel kadın. Hayata istediğin, keyif alabildiğin, üretebildiğin ölçüde dayanabiliyor olduğumuzu anlattın. Benzer bir hikâyeyi, farklı veçheleriyle yaşıyor olmaksa ilginç bir tesadüf (mü acaba?)
Tüm bunları düşünürken şarkısını dinlediğim kadın. PJ Harvey. “Süzülüyoruz. Hayatı olduğu gibi kabul et.” sözleri de tam olması gerektiği anda geliyor kulağıma.
Sonra çok defa karşılaştığım fakat hiç oturup da sohbet etmediğim kadınla ilk defa sohbet etmek. Annelik yolunda yaşadığı zorlukları, mücadeleleri dinlemek.
Sonra neredeyse annem yaşındaki güzel kadın. Narin, naif, zarif kalbi. Yazdıklarımı okuyup fikirlerini paylaşarak bana destek olması.
Benden çok önceki bir dönemde yaşamış bir roman karakteri. Bir kimyager kadın.
Zamanın çizgisel olmadığını anlamaya, kavramaya beni en çok yaklaştıran filmin, Arrival’ın baş karakteri çevirmen kadın.
Zamanda yolculuk yapmak istemezdim. Hayır. Şu anda bulunduğum yerden memnunum. Halletmem gereken çokça mesele var. Bebek adımlarıyla hallediyorum. “Yaş almak” demiyorum, bu ifadeyi tuhaf buluyorum. Mayıs ayında 46 olacağım ve bu yaşlı halimi seviyorum.
Biliyorum, hepiniz bir sebeple karşıma çıktınız.
Hepinize teşekkür ederim.
Ben senim – sen de bensin.
in lak’ech ala k’in
