Japon doğaüstü canavarları veya ruhları olarak tanımlayabileceğimiz yokailer, dünyanın birçok kültüründe troll, yeti, gnom, elf, peri, cüce vb. isimlerle karşımıza çıkan yaratıkların Japonya’daki genel ismidir. Fantezi kitapları ortaya çıkmadan çok çok önce her bir halkın kendine özgü yarattığı bu yaratıklar, bazı istisnai ülkeler dışında artık eski gücünü ve inananlarını kaybetseler de çoğu kültürde kökenleri unutulmuş bazı davranış ve adetlerde etkisi zayıflamış olarak yaşamaktadır. Japonya, bu kültürün inişleri ve çıkışlarıyla eski gücünü koruyabildiği nadir ülkelerden biri. Yokaileri incelemeye nasıl doğduklarına bir göz atarak başlayalım.
“Tanrı İzanagi (Yaratıcı Tanrı), ölen karısı Izanami’yi geri getirmek için indiği ölüler ülkesi Yomi’den döndüğünde, kendini bir banyoda arındırdı. Vücudunu kuruturken, düşen her bir su damlası toprağa battı ve toprağa doğaüstü potansiyel verdi. Böylece yokailer doğdu.”
Japon yaratılış mitinde yokailerin doğusu bu şekilde anlatılır. Japon mitolojisinden etkilenmiş yerel din Şinto, en temel biçimiyle, doğal nesnelerde ikamet eden kami adı verilen ruhlara duyulan saygıdır. Güneşten bir dağa, alışılmadık bir ağaç veya kayaya kadar her şeyin içinde kami olduğuna ve bu kamilerin insanların hayatlarını etkileyeceğine inanılıyordu. Japonya’yı derinden etkilemiş Çin Taoist felsefesine göre ise, aynı varlığın enerji durumuna bağlı olarak değişebilen yin ve yang olmak üzere iki “yüzü” olabileceği söylenir. Bu fikir Japonya’ya getirildiğinde ve Şinto inançlarına uygulandığında, fikir, kami’nin hem barışçıl/olumlu yönlere (nigi) hem de olumsuz/kızgın yönlere (arami) sahip olduğu fikri haline geldi. Bu nedenle, saygı gösterilmez ve uygun şekilde kutlanmazsa, tüm kamiler yokai’ye dönüşebilir. Bu anlamda yokai, tapınılmayan kami, kami ise tapınılan yokai’dir.
Bu değişim ve arada olma duygusu, yokai kavramının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle birçok yokai köprülerin kavşaklarında ve su kenarlarında bulunabilir. İlk yokai türlerinden biri, yüz yaşına geldiklerinde doğaüstü güç kazanan ev eşyaları olan tsukumogami idi. Yazi serimizin ilkinde anlattığımız bu yokailer, kendilerine gereken saygı gösterilmediği icin yokaiye dönüşüp Yüz Şeytanın Gece Gecit Törenini gerçekleştirerek diğer birçok yokaiyle beraber yürüyüş gerçekleştiriyorlar. Bu yokai alayı görüntüsü ilk olarak Kamakura Dönemi’nde (1185-1333) ortaya çıktı ve Edo dönemi(1608-1868) kadar geç bir tarihte bile yeniden üretildi. Yokailer, Edo dönemi(1608-1868) boyunca altın çağlarını yaşadılar.
Toriyama Sekien gibi folkloristler ve sanatçılar, yokai ansiklopedilerini ve resimli parşömenlerini doldurmak için ülkenin her yerinde belli belirsiz efsanelerin ve halk hikayelerinin peşinden koştular. Edo döneminden sonraki modernleşme çılgınlığı döneminde, Batılı devletlerle bir araya gelen Japonya, rasyonel ve bilimsel düşünce lehine yokailerden kurtulmaya çalıştı. Ancak yokailer kaybettikleri popülaritesini, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir çizgi roman yazarının, köyündeki bir kadının anlattığı hikayeleri resmetmesiyle yeniden kazandı. Mizuki Shigeru’nun yarattığı Gegege no Kitaro Japonya’nın en popüler çizgi romanlarından biri haline geldi. O günden bu yana da birçok çizgi roman ve anime sanatçısı tarafından hayat bulmaya devam ediyor.
Yokailerin, listelenemeyecek kadar çok fazla türü var. Bu yazımızı bu ay gerçekleşen iki olayla ilgisi olduğu için “oni”lere ayırıyoruz. Biri Çin yeni yılına göre girdiğimiz Kaplan yılı ve diğeri Japonya’da bu ay kutlanan bir etkinlik olan Setsubun festivali.
Oni: Ölülerin Ruhu
Oniler, genellikle başlarından bir veya daha fazla boynuz çıkan iri yarı figürler olarak tasvir edilirler. Basmakalıp olarak, kırmızı, mavi, siyah, sarı veya beyaz renkli, kaplan postundan peştemaller giyen ve demir sopalar taşıyan kişiler olarak düşünülürler. Çin Taoizmi’ne göre kuzeydoğu yönü şeytan kapısı olarak anılır ve kötü ruhların bulunduğu şanssız yön olarak kabul edilir. On iki hayvan inancına göre bu yönün adı “Ushitora” yani (Ushi: öküz, Tora: kaplan) öküz-kaplan yönüdür. Bu nedenle oniler genellikle başlarından boynuz çıkan, kaplan postu peştamalli yaratıklar olarak tasvir edilir.
Oniler, savaşa, vebaya/hastalığa, depremlere ve tutulmalara neden olarak ülkeye felaketler getirir. Simşek ve gök gürültüsünün yıkıcı gücüne sahiptirler. Bir insanın hayati enerjisini emebildikleri ve insan eti yedikleri söylenir. Oni, istediği zaman hem erkek hem de kadın formuna dönüşebilir. Ancak oniler her daim kötü olarak tasvir edilmez. Hatta zamanla koruyucu özellikleri daha çok ön plana çıkmıştır.
Oni’nin kelime anlamı olarak, 10.yydaki kaynaklarda ölülerin ruhu olarak tanımlanmıştır. Çincede de oni kelimesi ölüler ve atalardan kalma ruhlar için kullanılmıştır. Bu anlamda yaşamları boyunca küskünlük veya kötülük taşımış ruhların öldükten sonra onilere dönüşerek lanet getirdiği şeklinde bir inançtan doğdukları söylenebilir. İleriki dönemlerde gelişen Japon Budizmi’nde güçlü oniler, gazap Tanrıları olarak yerlerini buldular. Kimisi Hindu-Budist insan yiyen yaratıklar olan yaksha ve rakshasa’yla birleşerek günahkârlara işkence eden cehennem muhafızlarına dönüştüler.
Oniler sayısız halk hikayelerine konu olmuşlardır, bunlardan en meşhuru dev bir şeftaliden doğan bir çocuğun onilerce ele geçirilmiş bir adayı kurtarma hikayesinin anlatıldığı Momotaro, diğeri ise onilerin lideri olan Shuten-doji’nin hikayesi.
Oniler, her yıl şubat ayında tüm Japonya’da kutlanan Setsubun festivalinin de başrol oyuncularıdır. Eski ay takvimine göre kutlanan bu bahara geçiş festivali, birkaç ritüelle gerçekleşir. Tapınak seremonilerinde genellikle mavi, kırmızı ve sarı renkli oni kostümlü kişilere soya fasulyesi fırlatılarak, yeni dönemin iyi şans getirmesi amaçlanır. Ev kutlamalarında ise babalar oni maskeleri takar, çocukları tarafından fasulye atılarak kovalanır. Diğer bir adet ise ehomaki denilen uzun, bütün halindeki sushilerin o yıl şanslı kabul edilen yöne doğru tutularak konuşmadan tek seferde yenilmesi şeklindedir.
Onilerin koruyucu özellikleri bu tarz festivallerin ana unsurunu oluşturur. Setsubun festivalinde olduğu gibi onilerin başı çektiği geçit törenlerinde, onilerin sembolik değeri insanları kötü şanstan kurtarmaktır. Aynı amaçla bazı binaların çatılarında da oni kafası şeklinde figürler iyi şans muskası anlamında iş görür.
Oniler, korkunç görünümlü olsalar da sadece kendi doğalarını yerine getirir. Hikayelerde kahramanların, kahraman olmasını sağlayan karakterlerdir. Meşhur Oni lideri Shuten-dojinin hikayesinde anlatıldığı gibi, oniler insanların kurnazlığı karşısında daha masum kalır.
Girdiğimiz kaplan yılında, kaplan postlu onilerin hepimize şans getirmesi dileğiyle…
Melike Bozkurt
Kaynaklar:
https://hyakumonogatari.com/2013/02/05/a-brief-history-of-yokai/
https://japanesevisualculture.ace.fordham.edu/exhibits/show/yokai–visualizing-the-superna/intro
https://livejapan.com/en/in-kansai/in-pref-osaka/in-namba_dotonbori_shinsaibashi/article-a2000589/
Fotoğraflar: Japanese Oni Exchange Museum ve Setsubun Festivali – Melike Bozkurt.