Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kendini Yakalama Oyunları -1-

Kaygılarla, sorunlarla, belirsizliklerle dolduğumuz bugünlerde, kendimizi daha çok mercek altına tutup inceleme alanı, zamanı bulduk. Bu yakından incelemelerde daha önce çok da farkına varmadığımız, belki de hiç dikkate almadığımız duygularımızla baş başa kaldık ve çoğu zaman ne yapacağımızı bilemedik. Aşina olmadığımız bir konu bu. Duygular hoş olsun, olmasın onlarla birlikte kalmak bir çoğumuz için çok zor.


Duygular da düşünceler kadar önemli ve değerli. İşin ilginci şu da doğru: bazı zamanlarda duygulara ve düşüncelere kapılmak çok anlamsız, hatta zarar verici. Ve ne zaman hangisi söz konusu bilemiyoruz. Anlamak için de biraz durup etraflıca bakmak gerekli. Biz de pandemiden ötürü mecburen durduk. 

Peki, durduk. Neye bakıyoruz, neyi inceliyoruz? Olay anında, olay yeri inceleme yapıyoruz. Birkaç soruyla soruşturmaya başlayabilirsin:

  • Nasılsın? – Çoğu zaman küçük bir çocuk gibi, narin, kırılgan, ne diyeceğini bilemez şekilde cevaplarız bu soruyu. “Bilmem, iyiyim sanırım.” “Bilmiyorum.” gibi.
  • Kendini nasıl hissediyorsun? – Ben bu alıştırmayı ilk yaptığımda Google’da şöyle bir tarama yaptım “Duygular nelerdir?” O denli yabancıydım duygularıma. 

Kendini incelemeye aldığın, kendinle ilgilenme gereği hissettiğin, kafanın karışık olduğu zamanlarda sor kendine bunu. Ne hissediyorsun? Kasvetli, tatsız, donuk, heyecanlı, stresli, öfkeli, neşeli, sakin vb. 

Yargılamadan, bir deney yapıyormuşçasına sadece veri topla o anda nasıl duyguların sende yer ettiğine dair. Değiştirmeye çalışma ve neden böyle hissediyorsun diye de sorma. Küçük bir çocuk düşmüş, incinmiş; ağlamaklı bakıyor. Sen de ne olduğunu anlamak için ona “Nasıl hissediyorsun, acıyı nerende hissediyorsun?” diye soruyorsun. Neden düştün, kim yaptı sana bunu, demiyorsun. Çünkü o anki öncelik o küçük çocuğun iyi olması. 

  • Neye ihtiyacın var? – Bu soruya cevap verirken zihnini sınırlama. Bütün olasılıkların mümkün olduğu bir evrende neye ihtiyaç duyardın? Hayatında ne olsa daha iyi hissederdin? “Gerçek olmaz benim dileklerim”, “İyi şeyler beni bulmaz” gibi yargı cümleleri üretmeden, analitik bir zihinle sadece ihtiyaçlarını söyle. Markete giderken ihtiyaç listesi hazırlamaktan farklı bir yaklaşımın olmasın.
  • Ne yapmak istiyorsun? – Bu soruya şu an veya bugün itibariyle yapmak istediklerini yaz. Marketten elma almak istiyorsun diyelim. Golden elma seviyorum. A Market’te yok, B Market’e gideyim. B Market’ten sevdiğim elmalardan almak istiyorum diye yaz.

İhtiyaç duydukların soyut, yapmak istediklerin somut bir liste olsun. Bu “Self Help” sorularını kafanı her karışık hissettiğinde uygulayabilirsin. Kağıt kalem veya bilgisayar da kullanabilirsin.

Hayatta var oldukça; isteklerimizin, beklentilerimizin olması kadar olağan bir şey yok. Fakat hayat bize istediklerimizi vermeyebilir ve biz de kendimizi başarısız ve yetersiz hissederiz. Swami Dayananda, Bhagavat Gita Öğretisi yorumunda diyor ki: Hayat, istemek ve yetersizlik gerilimi arasında yaşanır. Başka birisinin birçok rahatlığa ve kolaylığa sahip olduğunu görünce onun mutlu olduğunu düşünebilirsiniz. Bu durum, sizin onu sahip olduklarıyla değerlendiriyor olmanızdan kaynaklanır. Hiç kimse aslında gerçekten mutlu değildir. “Sahip olmak” ve “sahip olmamak” arasındaki tek fark “sahip olanlar” bu nesneler ile mutsuz ve “sahip olmayanların ise” bu nesnelersiz mutsuz olmalarıdır. Herkes, sadece var olduğu halinden farklı olmayı istemektedir. Bu durum, her insanda mevcut, ortak bir sorundur.

Bu meseleyi çözmek hayatın amacıdır. Kişi bu soruna duyarsız kalamaz. Hayattaki deneyimler bize “İstediklerim bunlar değildi, ben kendimle barışık olmak istiyorum. Bunu nasıl keşfederim?” diye düşündürür. Sorun teşhis edildiğinde ise, kişi nereye bakması gerektiğini bilir ve hayat anlam bulur. İşte o zaman, hayat yaşamaya değerdir.[1]

Kendisiyle barışık olma keşfine, kişi önce kendisiyle tanışarak başlar. Kendinizi incelemeye alarak yaptığınız tarafsız gözlemlerdeki verileri hiçbir zaman kullanmayabilirsiniz ama o verileri toplayan gözlemcinin bakışları zamanla yumuşar, aynı küçük çocuğa bakar gibi sarılan gözlerle bakmaya başlar. Burada bir sihirden bahsetmiyorum. Yaptığın bu gözlemleri bir saygı duruşu gibi düşünebilirsin. Kendine ayırdığın bu zamanlar; kendine, zamanımı seninle ilgilenmeye adıyorum deyişindir. 

Kendilik keşfi için biraz daha keyifli yollardan da bahsedeceğim. Ben bunlara kendini yakalama oyunları diyorum.

  • HAYALİ YAŞAMLAR OYUNU

Eğer yaşayacak beş başka yaşamınız olsaydı her birinde neler yapardınız? 

Ben yazar, sürdürülebir yaşam için çalışan bir aktivist, multidisipliner eğitim veren bir okulun kurucu üyesi olan bir eğitimci, rehber, film eleştirmeni olurdum. 

(Her listelediğimde değişen bir listedir. Filozof vardı bir ara listemde. Bir daha mı koysam :))

Siz dalgıç, çocuk kitapları yazarı, futbolcu, dansçı, ressam, oyuncu, tarih öğretmeni, YouTuber, bilim adamı, doktor, araştırmacı, heykeltraş, avukat, hacker, film yıldızı, şarkıcı, müzisyen olmak isteyebilirsiniz. Aklınıza ne geliyorsa not edin. Üzerinde fazla düşünmeyin.

Bu yaşamların amacı, o yaşamlarda şimdi olduğundan daha fazla eğlenmektir. Listenize bakın ve birini seçin. Sonra bu hafta onu yapın.

Örneğin, eğer müzisyen olmayı seçtiyseniz gitar çalmaya başlayabilir misiniz?
Çiftlik sahibi olmayı düşlüyorsanız ata binmeye ne dersiniz? Ya da köpek alabilirsiniz, çoban köpeği..

Sizi eğlendiren, sevdiğiniz şeyleri yapmak önce bakış açısını değiştirir. Burada amaç bir hedef belirlemek değil. Şimdiki işinizi bırakıp başka bir yola girmeniz için cesaretlendirmek de değil. Ruhunuzun kimlikleriyle yeniden karşılaşmak. Zihin esnetmek. 

Böyle böyle, tozlu raflarda, kendinizden de sakladığınız mahzenlerdeki duygularda izleri olan size dair bilgileri açığa çıkarmak için işinize yarayabilir. Genelde geçmiş kötü anılarımızı hatırlarız. Oralarda bizi cesaretlendiren iyi anılar da vardır. Hatırlamaktan korkmayın. [2] Geçmişin bizi getirdiği noktadan nerelere gidelim? Sorusunun cevabına büyük resmin en ince detaylarıyla bakarak karar verebiliriz.

  • YAPMAYI SEVDİĞİNİZ ŞEYLER LİSTESİ OLUŞTURMA OYUNU

Yapmayı sevdiğiniz yirmi şeyi listeleyin (dağa tırmanmak, paten kaymak, pasta yapmak, çorba yapmak, sevişmek, yeniden sevişmek, bisiklete binmek, ata binmek, kovalamaca oynamak, basketbol oynamak, koşmak, şiir okumak, vb). 

Bunlardan herhangi birini en son ne zaman yaptınız? Her maddenin yanına tarihi yazın. Bazı sevdiğiniz şeyleri yapmayalı yıllar geçmiş olabilir. Şaşırmayın.

Listeden son zamanlarda yapmadığınız en sevdiğiniz iki şeyi seçin ve onları bu hafta yapmayı hedefleyin. 

Bu hedefler küçük olabilir: Fotoğraf makinası alın ve fotoğraf çekin. 

Yalnızca sizin olacak zaman aralıkları bulun ve bunları küçük yaratıcı etkinlikler için kullanın. Öğle saatinde on beş dakikalığına bile olsa bir müzik dükkanına gidin. Özgür olacağınız büyük zaman aralıkları aramaktan vazgeçin. Kısa anları kollayın.

İlk 20 Listem

  • Müzik dinlemek\müzik listesi yapmak (müzik her gün dinliyorum-listeyi en son 2 hafta önce yaptım)
  • Blog yazısı yazmak (1 hafta önce)
  • Bisiklet sürmek (Dün)
  • Yüzmek (Geçen yaz, İzmir’de)
  • Felsefe okumak\dinlemek (20 Şubat 2021- Bora Ercan ile Lojong: Zihin eğitiminin yedi kuralı)
  • Yoga yapmak (Bugün)
  • Kampçılık (Yıllar oldu)
  • Doğada olmak (Hatırlayamıyorum :( )
  • Film izlemek (Bugün)
  • Farklı ülkelerde gezmek (Ağustos 2017)
  • Film festivallerine katılmak (Online olanları saymayayım. 2019 :( )
  • Kahve içmek (Bugün)
  • Kalamar-bira (2019)
  • Şarap, peynir, film (Yılbaşı)
  • Gün batımını seyretmek (Hatırlayamadım)
  • Yemek yapmak (Bugün)
  • Eğitmenlik yapmak (yoga etc.) (Geçen salı)
  • Yoga akışı hazırlamak ve müzikle senkronlamak (Bugün)
  • İlgimi çeken konularda akademik araştırmalar yapmak (2 hafta önce)
  • Lokum’un gözlerinin içine bakmak (Her gün)

Uzun zamandır gün batımını izlememişim. Bu hafta mutlaka, hatta belki şarabımı, peynirimi de alıp deniz kenarında güneşi batıracağım.. En son ne zaman yaptığınıza bakmak motive edebiliyor. Sevdiğim şeylere uzaktan baktığımda, yemek, içmek, gezmek dışındaki eylemlerim öğrenmek, eğitim vermek ve sanatla ilgili. Bana dair, işe yarar olduğunu düşündüğüm bilgiler. Hayata faydasının dokunacağı eylemlerimin, bu başlıklarla ilişkili olmasını beklerim.

Bizi mutlu eden varlığımıza yüklediğimiz anlamdır. Eylemlerimizin bir nedeni olması; eylemlerimizin ve kararlarımızın değerini arttırır. 

Yolumuza en büyük taşları koyan biz olabiliyoruz. Kendimize doğru yol alabilmek için, bunu fark etmek çok önemli. En tehlikeli ihtimallerden birisi; iyi olandan daha çok korkuyor olmamız. Kazara kendimizi, başımıza güzel şeyler geleceğine inandırıp hayal kırıklığına uğrartırız diye kendimizi iyi olanlara kapayıp harekete geçmemekten atalette boğulmamız. Bu atıl bölgeyi güvenli alan addederiz. Deve kuşu gibi başımızı yanılgıların içine gömeriz böyle senaryolarda.

Aslolan şudur; başımıza her şey gelebilir. İyi de kötü de. Sen eylemlerini seçebilensin ama üzgünüm sonuçları senin zekana, başarına, niyetine vs göre şekillenmez.  Aklına gelmeyecek bin türlü hikayeyle karşılaşırsın. Karşılaştın ve karşılaşacaksın. Önce başını o kumdan çıkarmalısın. Zor durumdasın, iyi değilsin gör bunu. Bu haline bakmaktan da korkma. Çünkü bu bir hal ve geçecek. Hatırla; güldüğün, neşeli olduğun günleri; o da sensin. 

Her şeyden evveli, gerçek olandır. İnsan sürekli yanılır, bunu da unutma. Bir çok güzelliği yaşatmaya da muktedirdir aynı zamanda. Eylemlerini ne yöne sunmak istersin? Önce halini gör. Sonra da seçimini yap. Başarısızlıktan da korkma. Bu güneş batacak diye korkmaya benzer. Kendinle, güzele emek veren olabilirsin. Sevdiklerinle sürdürebilirsin yolunu. Bunu seçme şansın var. Başlangıcın da kendinle bir oyun olabilir. Neden olmasın?

Sevgi Sözügeçer


Kaynaklar:
[1] Bhagavat Gita Öğretisi, Swami Dayananda, Çeviri: Damla Dönmez, Okyanus Yayıncılık, 2018.
[2] Julia Cameron, Sanatçının Yolu, Butik Yayıncılık,  2012.

Kapak foto: https://ali-stegert.com/2017/08/15/three-important-insights-from-the-artists-way/

Sevgi Sözügeçer

2015 yılından bu yana yoga ve meditasyonla ilgili çalışıyor; okumak ve uygulamak bazında, eğitmenliği yeni. 2010 yılından beri blog yazarı. Bursa doğumlu. Fahri Beytepeli. Ankara eğitimli. Şimdi İstanbul’da Biyomedikal Üretici Firmalarına kimyacı olarak danışmanlık yapıyor. Yaşama sanatı ile ilgili yazılar yazarken kendisini Yaşama Sanatı Dergisi Boş Ayna’da buldu. Yazdıklarını paylaşıyor.

Leave a comment

0/100

Total
0
Share