Bir Aikido buluşması sırasında yeni başlayan biri, kendisine “Ki” gibi gelen bir deneyim yaşadığından bahsetmiş ve “Nedir bu “Ki” dediğiniz? Gerçekten var mı yoksa kandırmaca mı?” diye sormuştu. Nihayetinde sadece “tekniklere odaklanmasını” öğütleyen bolca kafa karıştırıcı cevap almıştı. Elbette ben de dahil olmadan duramadım. Ona “Ki”nin kadim bir kavram olduğunu ve bunu ancak gerçekten iyi bir öğretmenden hissederek, deneyimleyerek, öğrenilebileceğini söyledim. Bunun üzerine bana şöyle dedi.
“Yani bu bir kavram, soyut veya genelleştirilmiş bir fikir. Ama aynı zamanda hissedilen bir anlayış olduğunu söylüyorsunuz. Öyleyse, bu “Ki” nedir?”
İkisi birdir!
“Ki” ve onun eşdeğerleri olan “Qi”, “Prana” vb. binlerce yıllık edebiyatta yer almıştır. Bir kavram olarak derinlemesine tartışılmıştır. Aynı zamanda günümüzde hâlâ kullanılan sağlık sistemlerinin temelini oluşturmuştur.
Bu, sorgulanmadığı veya tartışılmadığı anlamına gelmez. Vitalizm (yaşam gücü teorisi) ile Atomizm/Mekanizm tartışması, antik Yunan ve Hindistan’da yüzyıllardır sürmektedir. Ancak her iki teori de yalnızca birer modeldir. Tutarlılığı olan ve varlığını “kanıtlamak” için deliller sunan modeller.
Japonya’ya savaş sonrası danışmanlık yapan W. Edwards Deming‘in dediği gibi,
“Tüm modeller doğru değildir; ama bazıları diğerlerinden daha kullanışlıdır.”
Koichi Tohei, Ki’nin Aikido’yu anlamak ve mükemmel şekilde uygulamak için çok yararlı bir model olduğunu öğretirdi. ( Kendisi de son derece yetenekli bir uygulayıcıydı). Üstelik Ki’nin öz-ustalık (kendini bilme) ve kişisel dönüşüm için de değerli bir temel olduğuna inanıyordu. Tohei, muhtemelen Aikido’nun kurucusu Morihei Ueshiba’nın öğretilerini Ki açısından ifade eden ve Ki’yi öğrenmek ve pratik etmek için bir sistem geliştiren ilk kişiydi.
1961 tarihli Aikido: The Co-ordination of Mind and Body for Self-Defense (“Morihei Ueshiba tarafından denetlenmiştir”) adlı kitabında Tohei, Ki’nin o dönemde Ueshiba’nın dojosunda en sık kullanılan kelimelerden biri olduğunu belirtir: ki wo neru (ki’yi eğitmek), ki wo totonoeru (ki’yi hazırlamak), ki wo dasu (ki’yi ortaya koymak) gibi ifadelerle.
Bu nedenle, Morihei Ueshiba’nın ölümünden sonra oğlu Kisshomaru ve diğer eğitmenlerin Ki konusunda âdeta bir inkâr içine girip, 10. dan baş eğitmen Tohei’nin ayrılmasına izin vermeleri şaşırtıcıdır. Sanırım o sıralar Japonya, Batı’nın mekanistik felsefesini ve yöntemlerini (yani Bilim ve Teknoloji’yi) benimseyerek büyük bir gelişme yaşıyordu. Bu yüzden Aikido’nun “ezoterik” yönünü bir kenara bırakıp ilerlemenin doğru tarafında görünmek istediler.
Ki’yi anlamanın en iyi yolu – aslında tek yolu – hissederek deneyimlemektir. Benim deneyimime göre, Ki’nin farkındalığıyla yapılan Aikido niteliksel olarak farklıdır. Hareketler daha akıcı ve neredeyse zahmetsiz hale gelir. Kişi farklı bir güç moduna erişir.
Bir gün ufak tefek bir öğrencim, bileğini çok sıkı tutan iri yarı bir yeni başlayanla nasıl başa çıkacağını sordu. Ona beni tutmasını söyledim. Gerçekten de sıkı tutuyordu, hareket ettirmek neredeyse imkansızdı. Rahatlayıp Ki’yi kullanmaya karar verdim. Kalçalarımı hafifçe oynattım ve adam dört ayak üzerine düştü. Aslında ben de onun kadar şaşırmıştım!
Bu tür deneyimler, Ki’nin Aikido’daki etkinliğini doğrulamamızı sağlar. Tohei buna zihin-beden koordinasyonu der. Ki, zihin ve beden arasındaki arayüzdür ve onları, bütünün parçaların toplamından daha büyük olacağı şekilde birleştiren araçtır.
Uke (saldırgan) açısından bakarsak, hocam tarafından fırlatıldığımda asla bir güç veya direnç hissettiğimi hatırlamıyorum. Dolayısıyla direnecek bir şey yoktu. Saldırımın emiliyor, dağıtılıyor veya yönlendiriliyordu. Rahat ve isteyerek hareket ediyordum ve her seferinde mindere düştüğümde fırlatmanın gücünü fark ediyordum.
Ki’nin farkındalığıyla geliştirilen hassasiyet, bir saldırıya anında tepki vermek için çok önemlidir. Bize, bir saldırganla karşılaştığımızda – aslında günlük hayatta her zaman – Ki’mizi yaymamız öğretilir. Böylece rakibin Ki’sini – saldırı niyetini – fiziksel olarak harekete geçmeden önce bile algılayabiliriz. Aikido’ya mekanistik bir yaklaşımınız varsa, “Eğer kişi, rakibinin elinin veya ayağının hareket ettiğini gördükten sonra tepki verirse, çok geç kalmış olur.” (Maruyama, Aikido with Ki, 1984)
Bu nedenle Ueshiba şöyle demiştir:
“Karşısında beni görünce, düşman saldırır. Ama o zaman ben çoktan arkasında güvende duruyorum.”
İddiam şu ki, Aikido kurucusu tarafından bir kişisel dönüşüm ve bireyleşme aracı olarak tasarlanmıştır. Bu, bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bedeni, zihni ve enerjiyi (Ki) bütünleştiren bir yaklaşım. Kişinin kendini bazen belirsiz, bazen ulaşılmaz görünen, ama bazen de çok net ve somut olan bir düşünme, hissetme ve pratik etme biçimine açmasını gerektirir.
Ki’yi kavramak kolay değildir, zaman alır ve entelektüel analizden çok bir “bırakma” hissi gerektirir. Aikido’ya mekanistik, indirgemeci bir yaklaşım, onu yalnızca fiziksel tekniklere indirger. İşte bu yüzden birçok insan Aikidoyu “kendini savunma” bağlamında yanlış anlar ve günümüzde Aikido’nun geçerliliği konusunda bu kadar kafa karışıklığı vardır.
Gerald Lopez
11 Ağustos 2020
Kaynak: Mind Body Aikido
Çeviri: Oğuzhan Yılmaz