Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Mesafe

imagesParlak bir güneş altında, Ankara üzerinden hala bembeyaz örtüsünü atmış değil..

Haftasonumuz bütün kar ve soğuğa karşın hiç olmadığı kadar Aikido doluydu. Ayhan Sensei İstanbul’dan gelip silah eğitimi semineri verdi. Öğretici diye özetlemek oldukça zayıf kalacak; boyut ve bakış açısını değiştirdi diyebilirim.

Kalabalık bir seminerdi. Özellikle yeni insanları ve tarzlarını öğrenmek istediğimden farklı arkadaşlara yöneldim. Yine de az çok yapabildiğimi düşündüğüm hareketlerdeydi bu seçim.. Tıpkı insanın ailesine sığınması gibi anlamadığım bir teknikte minderin diğer tarafındaki dojoma koşuyordum.. Aslında Ayhan Sensei yeni hareketler gösterdiğinden bir çoğumuz benzer şaşkınlığı yaşıyorduk. Her öğretide olduğu gibi ne kadar çok bildiğini düşünürsen o kadar yavaş ilerlersin. Belki de en az bilenlerimiz o yüzden en çok zorlananlar ama seminerden en çok kazananlardı.

Çocukken hepimiz hafıza oyunu oynamışızdır; renklerle, sayılarla, isimlerle, sıfatlarla.. Sırası gelen listeye baştan başlar ve bir tane daha ekler. Liste uzadıkça en sonunda biri elbet karıştıracaktır. Ayhan Sensei ağır ağır rahatça tekrarlayabileceğimiz hareketleri üst üste ekliyordu.. Danstaki yardımcı müzik yoktu; içimizdeki ritm yetersizdi; nasıl bir anımsama yolu yaratılabilir ki derken, zihinsel sorumuzu duydu. Karşısına rakip alarak hangi noktalara atak yaptığını gösterdi. Artık kolumuzu, bokkeni, joyu değil gözümüzün önündeki hayali rakiplerin omzunu, başını düşünmeye başladık. İşin aslı iyi ki bu düşler bilgisayar ortamında canlandırılmıyor; olasılıkla çocuklarıma izletemezdim bile. Senseimizin harakiri yaptığına ve onurlu bir biçimde Ayhan Sensei tarafından başının kesildiğine dahi şahit olduk.

Silahlarla çalışırken mesafe kavramı ayrı bir önem kazanıyor. Bokken’in son on santim kadarının keskin olduğu düşünülüyor ve ona göre yön ve başlangıç noktası belirleniyor. Teknikleri yavaş çalışmamızın nedeni açık; zarar verme olasılığımız oldukça yüksek. Gerek bokken gerek jo hiçbir keskinliği olmasa bile en az 1-2 kg ağırlığında karşımızdakinin bazen yüzüne dahi savurduğumuz ahşap silahlar. Bu yüzden “Ma’ai” öğrenmemiz gereken bir beden dili. Karşımızdaki saldırganın duruşundan yani tehlikenin niteliğinden güvenli mesafenin ne kadar olduğunu saptamamız gerek. Uke’yi yani saldırganı algılama gücü arttıkça uzaklık daha iyi ayarlanıyor. Uzaklığı ayarlamak tabi ki kaçmak da değil; kontrolde ve tetikte olabilmek.. Doğada bir Ma’ai ustası var; kelebek..  Kelebeğin gücü de yoktur silahı da; ama hemen uzaklaşmaz.. Sakindir, bekler.. Enerjisini harcamaz.. Gerektiği anda gerektiği mesafededir. İki çalı öteye konuverir.

Aikido’ya refleks, zeka ve genel olarak bedensel ve ruhsal denge gelişimim için yöneldim. Ama alt hikayesi ve nedenselliği ne olursa olsun her sosyal ortamda olduğu gibi kimlerle paylaştığının belirleyiciliği yüksek. Ayhan Sensei’yi tanımadan devam etseydik yalnızca küçük bir grupta Oğuzhan Sensei ve Mert Sensei’nin aynalarında yansıyan bir düş dünyasında mı yaşıyoruz yoksa gerçekten bir yol var mı bilemezdik. Birebir olumlu enerjiyi algılamak ve güven veren uyumla bütünleşmek bir rahatlama duygusu yarattı. Mert Sensei’ye en az iki ay deneyeceğime söz vermiştim; üçüncü aya yaklaşırken değil en ufak huzursuzluk tam tersine daha da bütünleşme isteği çoğaldı. Yine de her dojoda ve her Sensei organizasyonunda bu etki yaratılabilir miydi emin değilim.. Yeğenim ODTÜ GV okulunda okurken Aikido deneyimi olmuş ve kısa sürede bırakmıştı. Tekrar veli olarak kursların başlatılması için başvuruyorum. Çocuklara Aikidoyu sevdireceğine sınırsız güvendiğim bir ekibin üyesiyim.

Teşekkürler..

17 Ocak 2012

Bir yorum bırakın

0/100

Total
0
Share