Belki siz de bunu deneyimlemiş olabilirsiniz. Enerji dolu bir derste, iyice ter attıktan sonra soyunma odasına gittiniz, günlük kıyafetinizi giydiniz ve kemerinizi, hakamanızı ve gi’nizi çantanıza koydunuz. Ayrılmaya hazırlanırken, ekipman çantasını almak için aşağıya uzanıyorsunuz ve o da ne; sanki 100 kilo ağırlığında gibi görünüyor! Bu dogi aniden o kadar ağırlaşmak için ne halt etmiş olabilir ki?
Bu deneyim, Saotome Sensei’nin “giyim ilkesi” veya “dogi prensibi” dediği şeydir. Üniformanız üzerinizdeyken, ter ile ağırlaşmış olsa bile, vücudunuza dağıtıldığı, merkezinizle temasta olduğu, hatta neredeyse cildinizin bir parçası haline geldiği için ağırlığını fark etmezsiniz. Ama çıkardığınızda ve artık bir parçanız olmadığında, doginin asıl ağırlığı ve sizin gücünüze karşı direnci ortaya çıkar. Bu “dogi prensibi’nin” eğitimlerimiz için oldukça ilginç, fiziksel ve ruhsal/zihinsel etkileri vardır.
Fiziksel Prensip:
Prensibin fiziksel yönü çok basittir. Fiziksel gücümüz, fiziksel merkezimizde (“hara”) yoğunlaşmıştır ve merkezden ne kadar uzaklaşırsak, gücümüz o kadar zayıflar. Doğrusal hareket yaparken (doğrudan denge merkezinden itmek veya çekmek gibi), bu hareketi “merkez” gücümüze bağlayabiliriz; bu nedenle yumruklar oldukça güçlü olabilir. Bununla birlikte, herhangi bir yanal güç kullanmaya çalışırsak, (kolunuzu yana doğru uzatarak ağırlık kaldırmak gibi) gücümüz azalır ve kaldıraç yasası bize karşı iş görür.
Bir saldırganla uğraşırken, bu etki artar. Çünkü kendi güç merkezimizin dışına uzanmak ve rakibin merkezine ulaşmak zorunda kalırız. Bu nedenle, rakibimize yapmaya çalıştığımız her tekniğin kendine has bir dezavantajı vardır; güçlü olduğu noktada uke’nin gücünün üstesinden gelmeliyiz.
Tabii ki, o gücü devreden çıkarmak için uygulayabileceğimiz birçok Aikido yöntemi vardır – kuzushi (denge bozma), atemi, de-ai / sen-sen-no-sen (zamanlama ilkeleri) vs. Fakat dogi ilkesinin gösterdiği gibi, kendi merkezimizi elimizde tutabilir ve rakibimizi bu güçlü bölgenin içine çekebilirsek, güçlerini geride bırakmak ve en güçlü olduğumuz noktada bizimle uğraşmak zorunda kalırlar.
En basit ifadeyle, bu ilke, Aikido tekniklerinin, -rakip ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun- zahmetsiz ve güce ihitiyaç duymadan yapılabileceğini anlatır. Tabi eğer rakiple ilk temas noktasını merkezimize getirebilir ya da başka bir deyişle uke’nin ağırlığını tüm bedene dağıtıp, onu adeta bir “dogi gibi üzerimize giyersek”. Uzun süre eğitim alan herkes, yanlış uygulanan bir koshinage (kalça atışı) ile uke’nin, koşita (hakama arkasındaki arka plaka) üzerine düzgün yüklendiği bir koshinage arasındaki farkı hissetmiştir. Biri gerginlik ve mücadele dolu iken, diğeri zahmetsizdir.
Ruhsal / Zihinsel Prensip:
Konunun manevi / zihinsel yönü çok daha zordur. Niyet, güvenlik ve güç gibi kavramlara dokunmayı gerektirir. Ruhsal olarak merkezleşmek, güçlü bir merkeze sahip olmak için korkuyla hareket etmemelisiniz, zarar vermeye istekli olmamalısınız ve hatta bir tekniği gerçekleştirme arzusuna dahi sahip olmamalısınız. Uke’nin size zarar veremeyeceğine inancınız tam olmalı ve bunu kemiklerinize dek hissetmek için yeterli güce ve tecrübeye sahip olmalısınız. Eğer bunları aşikar hale getirebilirsek, saldırganı bir parçamız yapabilir ve daha sonra kendimizi değiştirebiliriz. İşte o zaman Aiki, tekniğe (başka birini değiştirmeye) değil, kendimizi değiştirmeye yöneliktir.
Bir rakibin bize zarar verebileceğine dair az da olsa korktuğumuz sürece, merkezimize bir korku tohumu ekeriz. Bu, saldırganı belli bir mesafede tutmamıza ve daha savunmacı bir hale gelmemize sebep olur. Eğer ebeveynseniz ve küçük çocuğunuz serseri bir tavırla size saldırıyorsa, onu savuşturmak veya aynı şekilde saldırmak gibi bir motivasyonunuz olmaz. Bunun yerine bambaşka bir perspektif, güç ve kendine inançla ona sarılırsınız. Bunu herhangi bir yetişkin saldırgana yapacak kadar güçlü olduğunuzu düşünün!
“Rakibininiz asla size boyun eğmeyecektir. Uke’yi değiştiremezsiniz. Yalnızca kendinizi değiştirebilirsiniz. Liderliğin anlamı budur.”
M.Saotome Sensei
Maalesef, egonun bizi merkezimizden uzaklaştıran bir çok silahı vardır. Sabırsızlık, güvensizlik, bitkinlik, başkalarını etkileme isteği vs…Mükemmel ilerleyen bir randoriye ya da iyi bir tekniğe, hiçbir şey, seyirciler için güçlü bir fırlatma tekniği yapma arzusundan daha fazla zarar veremez. Odağımız ve niyetimiz, içsel niteliklerimizi ve sakinliğimizi korumaktan, ukeye bir şeyler yapma gücüne kaydığı anda, kendi gerçeğimizden uzaklaşır ve uke’nin gücüne kapılırız.
Bizler insanız. Bunun anlamı şudur ki, güçlü bir ruhsal merkeziyet kazanmak için kendi merkezimize odaklanmak, sonra dikkatimizin dağılması ve sonra yeniden odaklanmak bizim için bitmeyen bir çalışma olacak. Neyse ki, dojomuz bize farkındalığı ve dikkatliliği geliştirmek için, duygusal tepkilerimizi, tetikleyicilerimizi, değişimlerimizi incelemek için ve ruhsal dengeliliğimizi güçlendirmek için sonsuz fırsatlar sunar.
“Rakibinizin gözlerine bakma; seni büyüleyecektir. Bakışını kılıcına sabitleme; seni korkutabilir. Rakibine hiç odaklanma; enerjini emebilir. Eğitimin özü, rakibinizi tamamen kendi alanınıza getirmektir. Sonra nerede istersen durabilirsin.
…En güçlü insan bile sınırlı bir güç alanına sahiptir. Onu o alanın dışına çıkarın ve kendi alanınızın içine çekin; gücü dağıtacaktır. “
O’Sensei Morihei Ueshiba
Sadece Aiki
Dogi ilkesi, uke ve nage arasındaki enerjilerin birleşiminin bir tezahürü olarak, Aiki’nin somut bir ifadesidir. Tabii ki, aiki aynı zamanda hem fiziksel, hem de manevidir ve sanatımız, başkalarından gelen saldırganlıkla, merhamet ve kabullenme ile baş etmeyi öğrenmek üzerine kuruludur. Ukenin saldırısını korkusuzca kabul ederek, en büyük gücümüze dokunabiliriz.
Bu yazı, Saotome Sensei’nin ASU Eğitmenler Kampı’nda (2015 Shobukan Dojo / Washington D.C.) ve Aikido Chuseikan Dojo’da haziran 2014’de verdiği seminerinde anlattıklarından ve kendisiyle 2014’de Aiki Corral’da yapılan röportajlardan derlenmiştir.
Guy Hagen Sensei
Aikido Chuseikan of Tampa Bay
Bu yazı, Saotome Sensei’nin ASU Eğitmenler Kampı’nda (2015 Shobukan Dojo / Washington D.C.) ve Aikido Chuseikan Dojo’da haziran 2014’de verdiği seminerinde anlattıklarından ve kendisiyle 2014’de Aiki Corral’da yapılan röportajlardan derlenmiştir.
Kaynak : Tampa Aikido – http://tampaaikido.com/articles/saotome-sensei-the-dogi-principle/
Çeviri : Oğuzhan Yılmaz
1 Yorum
Ünver Kaynak
Bu yazıya dikkatimizi çektiği için ve ayrıca çok başarılı tercüme için Oğuzhan Sensei’ye teşekkür ederim. Guy Sensei’nin web sitesinde de biz Türklerle ilgili güzel bir cevap yazdım. Bu yazı benim kendime bakmamı ve zayıf noktalarımı bir daha keşfetmeme yardımcı oldu. Bilhassa, ukemi 3-4 minder fırlatma arzusunun nereden geldiğini çok iyi anladım.