Sürekli siber güvenlik hakkında bir şeyler karalayıp duruyorum, belki de olaya en temelden girmek farklı fikirler üretmemize faydalı olabilir. Savunmayı öğrenmek için savaşı anlamalı ve kabul etmeli. Bunu yapabilmek için gerekli olan Savaş Sanatı ve Savaş Sanatları hakkında bir şeyler öğrenmeliyiz diye düşünüyorum. Bir kaç yazıdan oluşacak olan serinin ilk yazısını umarım keyifle okursunuz.
Savaş, ağızdan çıktığında anda akla şiddeti, ölümü, acıyı, korkuyu ve üzüntüyü getiren, her zaman lanetlenen olumsuz kelimeler arasında belki de en meşhuru. Sanat ise insanın doğaya belki de en çok yakınlaştığı, yaratım sürecinin en rafine hali, farklı kültürlerden insanları bir araya getirebilen ve aklımıza her zaman olumlu düşünceler getiren bir başka kavram. Doğal olarak, Savaş Sanatı dediğinizde hemen insanların aklına “savaşın sanatı mı olur?” sorusu geliyor. Bu sorunun insanları tatmin eden kısa bir cevabı aslında yok. Problem yine kavramların hatalı kullanılmasından ve yanlış çeviriden kaynaklanıyor. O yüzden önce kavramları tanımlayıp yanlış anlamaları ortadan kaldırmaya çalışalım.
Savaş Sanatı
Bu kavram büyük bir ihtimalle dilimize İngilizce’den, Fransızca’dan ya da İtalyanca’dan direkt olarak çevrilerek giriyor. Araştırdığım kadarıyla bu tanım (ya da başlık) ilk defa yazılı olarak Machiavelli’nin Dell’arte Della Guerra yani Savaş Sanatı kitabında geçiyor. O tarihlerde sanat kelimesi ilim, bilim, zanaat, iş, meslek kavramlarının karşılığı olarak kullanılıyor. Mesela kara büyü vb. işlere Dark Arts (karanlık sanatlar) deniyor. Büyük ihtimalle o zamanlarda Şavaş Sanatı deyimine bu sebeple çok fazla itiraz gelmiyor, tabi okur-yazar sayısının da burada bir etkisi olabilir
Sonrasında Sun Tzu’nun meşhur kitabı farklı kişiler tarafından önce Fransızca’ya sonrasında da İngilizceye çevriliyor. Sun Tzu’nun 1772 de yapılan Fransızca çevirisi (Machiavelli’nin Savaş Sanatı kitabının popülerliğini kullanmak için olsa gerek) Savaş Sanatı olarak isimlendiriliyor. Kitabın gerçek adı aslında “Sun Tzu Bing Fa.” İngilizce çevirisi ise “Master Sun’s Competitive Methods”, yani Sun Ustanın Karşılaştırmalı Yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor. Velhasıl kelam İngilizce’ye belki bilerek, belki bilmeden yanlış çevriliyor ve doğal olarak bütün dünyada aynı yanlış devam ettiriliyor.
Savaş Sanatı yerine, Harp Disiplini, Harp Prensipleri, Harp Stratejileri, Harp Yöntemleri vb. olarak çevrilseymiş çok daha açıklayıcı olurmuş. Kısacası Savaşın Sanatı olur mu sorusunun cevabı olmasa da aslında kavramın yanlış anlaşıldığı, söylenmek istenenin savaş prensipleri, stratejileri, disiplini veya yöntemleri olduğunu bilmemiz sanırım yeterli olacaktır.
Gelelim Savaş Sanatlarına
Bu tanım da büyük bir ihtimalle Türkçe’ye İngilizce Martial Arts teriminden direkt çeviri olarak giriyor. Martial Arts terimi Japonca Bujutsu kelimesinin İngilizce çevirisidir. Bujutsu, iki kelimeden oluşuyor; bu ve jutsu. Bu, askeri savaş, jutsu ise teknik, beceri, büyü, yöntem ve sanat (yine karşımıza çıktı) olarak geçiyor. Martial kelimesi Savaş Tanrısı Mars’dan geliyor ve savaşı imgelemek için kullanılıyor. Art yani sanat ise yukarıda açıklamış olduğum ilim, bilim zanaat, iş, meslek şeklindeki kullanımından dolayı yerleşiyor. Buna da şükür demek gerekiyor zira Savaş Sanatı dilimize Marslı Sanatı diye de çevrilebilirdi. : )
Savaş Sanatları terimi ile anlatılmak istenen aslında, kullanılan tekniklerin ve prensiplerin bireysel veya takım halinde, belirli bir disiplin içerisinde, bir yönteme göre, bir usta veya öğretmen gözetiminde çalışılmasıdır. Bu teknikler ve prensipler: duruşlar, adımlar, hamleler, kesişler, tutuşlar, atışlar, kırışlar, kaçışlar, çıplak elle veya silahla, bir veya birden fazla hasma karşı kendini veya bir grubu korumak maksadı ile çalışılır. Sanırım sorunun cevabı artık açıklık kazanmıştır.
Günümüzde, Savaş Sanatları Kung-fu, Karate, Wing-Chun, Aikido, Jui-jitsu, Kapoera, Krav Maga, Muay Tai, Systema vb. disiplinleri anlatmak için kullanılan bir terimdir. Söylenene göre Kung-fu dan doğuyor ve tüm dünyaya yayılıyor, detaylarına girmek istemiyorum zira yazı bambaşka bir yöne gidecek.
Savaşan her millet savaş sırasında kullanmış olduğu bilgi ve becerileri ustadan çırağa bir şekilde aktarsa da bu çalışmaların bir disiplin içerisinde, bir yönteme göre aktarılması ilk orduların kurulması ile başlıyor. Bu noktada askerlere ve askerleri yönetecek komutanlara Savaş Sanatı ve sahadaki uygulaması olan Savaş Sanatları eğitimleri veriliyor. Böylece Savaş Sanatları ve Savaş Sanatı birbirinden ayrılmaz iki olgu haline geliyor, biri olmadan diğerinin olması veya anlaşılması imkansız hale geliyor.
Günümüzde ise askeri kullanım alanı dışında Savaş Sanatı ekonominden, politikaya hayatın her alanında kullanılan popüler bir olgu haline gelmiştir. Benzer şekilde Savaş Sanatları da siviller tarafından kendini korumak, form tutmak ve sosyalleşmek amacıyla dünyanın her yerinde çalışılmaktadır.