Birçok dövüş sporu ve savaş sanatı üzerine çalışma şansım oldu. Sayısız defa farklı sensei’lerin “savaşçı iradeni koru” dediklerini duydum. Tüm sanatlar ve sporlar güvenli bir şekilde uygulanacak şekilde tasarlanmıştır. Bu yüzden öğretmenlerimiz uyguladığımız şeyin çok ciddi bir tarafı olduğunu vurgularlar ve eğer beklentilerimiz yüksekse eğitimimizin daha yıkıcı bir etki için kullanabileceğimizi aklımızda tutmamız gerektiğini hatırlatırlar.
“Savaşçı İradesi” belki tam da düşündüğünüz anlama gelmiyor olabilir.
Çok uzun zamandır bu hatırlatmanın, eğitimim sırasında hayal gücümü korkutucu biçimde kullanmak anlamına geldiğini düşünürdüm. Vuruş yaparken, hedefimi yok etmeyi düşünmeliydim (“bir yumruk, bir ölüm”). Özellikle bana direnebilecek kadar güçlü veya yetenekli birisine karşı bir teknik uygularken, direnç gösteremeyecek fiziksel hedefler aramalıydım – omurga, gözler, soluk borusu, kulak zarı, baskı noktaları, eklemler, gibi. Eğitimlerine bir “tehlike” bileşeni eklemeye çalışan çoğu insanın zihninde buna benzer şeyler vardır ve tehlikeli olmayı seven herhangi bir dövüşçü, bir saldırganı yok etmenin yollarını hızla listeleyebilir. – eski “Seni öldürmenin 100 yolunu biliyorum” rutini. Bilmiyorum, belki de bu her durumda tüm dövüşçülerin üzerinde çalışması gereken bir aşamadır.
Ancak, bir savaş sanatçısı olarak daha fazla deneyim kazandıkça, kendimi kanıtlama ihtiyacım azaldıkça ve bir öğretmen olarak sorumluluklarım arttıkça, bu tutum benim için değişti. Sanırım “savaşçı iradesinin” gerçekte ne olduğuna dair daha derin bir anlayış kazandım.
Çoğumuz uçurumun kenarına ne kadar yakın durduğumuza dikkat etmiyoruz.
Dürüst olmak gerekirse, takip ettiğim çeşitli savaş sanatlarında pratik yapmanın (istatistiksel olarak konuşursak) gerçekten oldukça güvenli olduğuna inanıyorum – Katıldığım lise sporlarında (tenis, voleybol, vb.), görünüşte yaralanmaya neden olacak şekilde tasarlanmış savaş sanatlarından daha fazla yıkıcı yaralanma gördüğümden eminim. Her zaman güvenli ve vicdanlı bir çalışma arkadaşı olduğumu, başkalarında çok az yaralanmaya neden olduğumu ve kalıcı yaralanmaları önlemek adına çok iyi bir iş yaptığımı düşünmekten hoşlanıyorum. Bununla birlikte, 37 yıldır antrenman yapıyorum. Her zaman yüksek düzeyde ciddiyet ve enerji ile antrenman yaptım ve sonuç olarak hastaneye kaldırılmayla sonuçlanan birçok yıkıcı yaralanmanın yakınında bulundum. Bu yaralanmaların her biri, “güvenli teknik” uygulamaya çalışan, ancak yanlış zamanda dikkati dağılan iyi niyetli çalışma arkadaşları arasında meydana geldi. Sadece gerçekten odaklanmış, iyi eğitimli ve şanslı olmanın ölüm veya sakatlanmayı engellediği düzinelerce yakın dövüşe şahsen katıldım – yine de yara almadan kurtulamadım. İşte her zaman hafızamda ilk anda beliren birkaç örnek:
- Deneyimli bir üst kuşağın, başka bir öğrenciye kalçadan fırlatma (koshinage) çalışmasında yardım ederken kalıcı, kişilik değiştirici bir beyin hasarı aldığını gördüm.
- Yeni bir öğrenciye (kohai) yavaş ve temel bacak süpürmesinin nasıl yapıldığını gösterirken, öğrenci dengesini kaybetti ve üzerime düştü. Ondan 40 kilo daha ağır olmama rağmen dizim lastik bant gibi açıldı ve dizimin tamamen iyileşmesi için 10 yıl fizik tedavi ve eski haline gelmesi için bir 10 yıl daha harcadım.
- Antrenman sırasında – bir rakip olmadan – baskı altında basit yürüme ve hareket etme çalışmasında yaklaşık 4 farklı durumda dizlerin ve ayak bileklerinin yana veya geriye doğru bükülmesiyle ön çapraz bağ doku hasarları, çoklu ameliyatlar, onlarca yıl süren yorucu terapi ve iyileşme ve kalıcı fonksiyon kaybı olan vakalar gördüm.
- Görece yavaş ve hafif yapılan kol ve dirsek teknikleriyle (hiji nage, shiho nage) – kazara- bir yıl kadar ortopedik destekleyici kullanmak zorunda kaldım.
- Silahlar ve yumruklarla gözlerimden kontak lenslerim düştü (ve çalışma arkadaşımın gözlerinden de). İnan bana bu ayılmanı sağlıyor, garanti ederim.
- Silahlı saldırıya karşı savunmalarım sırasında karşımdaki kişilerin kendilerini yanlışlıkla, tarif edebileceğimden daha yaratıcı şekillerde bıçakladığı sahneler oldu. Gözümün üzerinde küçük bir yara izi var. Bir seferinde ciddi biçimde saldıran üst kuşak bir öğrencinin elinden çalışma bıçağını alırken
- gerçekten harika bir iş çıkarmıştım ve bıçak beklediğimizden çok daha fazla enerjiyle rastgele sekmişti.
- Yüksek hızlı silah talimi sırasında bir üst kuşak öğrenciyi öldürmeye ya da sakatlamaya o kadar yaklaştım ki bu beni bütün gece titreyerek uyanık bıraktı. Mesafesini yanlış hesaplamış ve yapması gereken bir bloğu tam da en yanlış zamanda iptal etmişti. Şakağına yapılan bir öldürme saldırısını, kılıçtan gelen nazik bir “okşamaya” dönüştüren yalnızca benim eğitimim ve odaklanmamdı (ve kuşkusuz o anın şansıydı).
- Hayal edebileceğiniz en temel ve nazik teknikleri uygularken çalışma arkadaşlarımın omuzlarını ve diz kapaklarını yerinden çıkardığım oldu. Hatta bazılarında ben onlara dokunmuyordum bile. Sadece onların tutuşlarına karşı hareket etmiştim.
- Basit yuvarlanmalardan ve yavaş kol tekniklerinden dolayı parçalanmış omuzlar, kırık köprücük kemikleri ve çıkıklar gördüm.
- Eğitimli bir kickboksçunun, çok daha küçük bir kişinin uyguladığı nispeten yumuşak bir ura nage (geriye atış) ile boynunun üzerine düşerek spazmlara girdiğini gördüm. – evet, güvende olmak için tek yapmanız gereken oturmak olan teknik.
- İnsanların dişlerini şaşırtıcı derecede kolay kaybettiklerini gördüm. Kırık burunlara, “fışkırmalara” ya da dikişlere ve acil servise ziyaretlere neden olan kafa derisi ve yüz kesiklerine hiç girmeyeceğim.
- Sayamayacağım kadar çok kırık kaburga ve kırık kemiğim oldu. Hem de her zaman düzenli ve “güvenli” keiko’lar sırasında…Hiç abartmadan boynumun kırılmasına düşünmek istediğimden çok daha fazla yaklaştım.
Bu gibi durumlara daha önce dâhil olduysanız, onları nasıl yeniden yaratacağınızın size öğretilmesine gerek olmadığını bilirsiniz . “Nasıl yapılır” zaten hafızanızda kazınmıştır. Bu kısa listeyi yazarken bile, muhtemelen yakınımda eğitim almanın gerçekten riskli olduğu izlenimini veriyorum. Ancak kendiniz uzun bir süre eğitim aldıysanız, muhtemelen listeyi okurken ve “sıfır noktasında” olduğunuz, yakın çağrışımlar gördüğünüz veya yaşadığınız benzer deneyimleri düşünürken başınızı salladınız.
“Savaşçı İradesi” uyanıklık, şefkat ve sorumluluk almak anlamına gelir
Zamanla, sadece yakınımda, başka öğrenciler arasında gerçekleşmiş olsalar bile, o anlardaki sorumluluğumun farkındalığı arttı. Gerektiğinde tekniklerimi daha tehlikeli hale getirmek için ne yapabileceğimi düşünmeyi bıraktım ve yerde yatan bir arkadaşımın ya da öğrencinin sesini hatırlamaya başladım. Hayatı değiştiren bir yaralanmadan kaynaklanan acı dolu ve tuhaf bir çığlığı kafanızdan kolay kolay atamazsınız. Mide bulandırıcı sesleri farklı kategorilerde tanımaya başladım; kırılmalar, çıtırtılar, sızlanmalar. Gerçekleştiğini gördüğüm anılar arasında aylar ve aylar süren iyileşme süreçlerine, desteklere ve doktor ziyaretlerine daha fazla dikkat etmeye ve hatırlamaya başladım. Bu zaman içinde, insanların inanılmaz derecede kırılgan olduğunu ve eğitimimin amacının yaralanmaya sebep olmak değil önlemek olduğunu düşündüm.
Birini kolaylıkla incitebilen sert bir insan olmaktan memnunsanız, kendiniz gibi biriyle uğraşmak ya da iyi bir arkadaşınızla bir ambulansta ya da acil serviste oturmak zorunda kalmamışsınızdır. Bunu yaşadıktan sonra başka bir insana kasıtlı olarak zarar vermek konusunda hala istekliyseniz sizde çok dengesiz bir şey vardır.
Bana göre “savaşçı iradesi” nasıl daha öldürücü olunacağına dair bir farkındalık anlamına gelmez. Aksine uyanıklık ve insanların kırılganlığının farkındalığı anlamına gelir. Bir öğretmen ve eğitim arkadaşı olarak her zaman farkında olmak ve onların güvenlik açıklarını korumak benim görevim. Tüm deneyimlerimden biliyorum ki, daha riskli bir durumda ölümcül olmak için tek yapmam gereken, çalışma arkadaşımı korumak için gösterdiğim özeni ve tedbiri almaktan vazgeçmektir. Bu ego değildir, bu sadece hepimizin çok, çok kırılgan şeyler olduğunun farkına varmaktır.
Bazen bana derse nasıl hazırlandığımı, tekniklerimi ve derslerimi nasıl seçip plan yaptığımı soruyorlar. Genelde verdiğim cevap bu değil ama kafamın içinde kendime söylediğim ilk şey “bugün kimsenin hastaneye gitmediğinden emin olacağım” oluyor. Öğretmen olarak dikkatimin dağıldığı tek bir ders, hayatım boyunca pişmanlık duyacağım bir gece olabilir.
“Nasıl böyle yaşayabilirsin?” diye sorabilirsiniz herhalde. “Antrenman sırasında birilerini incitmekten nasıl her zaman korkabilirsin?”. “Bu senin eğitimini sekteye uğratmaz mı?”. Benim için korku yok, sadece sorumluluk ve uyanıklık var. Çalışma arkadaşlarımı geride durarak ya da daha azını yaparak değil, daha odaklanmış ve daha farkında olarak koruyorum , asla uyumayarak ve her zaman tüm varlığımla odaklanarak. Eğitimin getirdiği potansiyel tehlikelerin farkında olmak eğitimin güzelliğinden, neşesinden veya yoğunluğundan bir şey eksiltmez. Eğitimin ve sanatın amacına ve insanların yaşamları üzerinde yarattığım etkiye derinden inanıyorum. Sürekli yaralanma tehdidinin farkında olmak, bundan korkmak anlamına gelmez. Daha ziyade, daha büyük bir hedefin peşinden giderken varlığını soğuk bir şekilde kabul etmeyi ve kişisel sorumluluğa bağlılığı gerektirir.
Tetikte olmak Dojo ile bitmiyor
Sizi bu ayrımın önemli olduğuna ikna edemediysem, belki bir sonraki konu bunu yapabilir. Aikido’yu bir yaşama sanatı olarak uyguluyor ve öğretiyorum. Bu, dojodaki sorunlarla başa çıkma yollarımızın dojo dışındaki sorunlarla nasıl başa çıkacağımızı gösterdiği anlamına gelir.
Dojo dışında, en çok sevdiğimiz insanlar -arkadaşlarımız, ailemiz, eşlerimiz gibi- bize en çok zarar verebilecek kişilerdir. Evliliğinizi, gerekirse eşinizin duygularını gerçekten incitmek için neler yapabileceğinizi düşünerek kurduğunuzu hayal edin…. ne korkunç bir ilişki olurdu! 20 yıldır evliyim ve yaklaşık 25 yıldır aynı partnerle birlikteyim. Bu ilişki sırasında, düşüncesizlik ve dikkatsizlikten dolayı geçici olarak ilişkimizi bozan birçok sağduyu hatası yaptım. Söylediğim veya yaptığım yanlış şeylerle ilişkiyi acil servise getirdiğim anlar oldu. Anlaşılan, ilişkimiz iyileşmek için yeterince güçlüydü. Elbette sıkı bir çalışma ve bakım süreci gerekti ve sanırım birkaç yara izi oluştu. Tetikte olma konusunda çok daha iyi hale geldiğimi ve partnerimin savunmasızlıklarının her zaman farkında olduğumu düşünmekten hoşlanıyorum. Odağımı kaybettiğim zaman, eylemlerim karıma acı vermekten ve evliliğimize zarar vermekten sorumlu olabilir. Elbette hayatımı diken üstünde parmak uçlarımda durarak yaşamıyorum. Evliliğim aşk, mizah ve güzellikle dolu; ama evliliğin dikkatsizlikle bozulabilecek veya incitilebilecek bir şey olduğunun farkındayım ve buna karşı tetikte olma sorumluluğum var.
Bir savaş sanatçısı olarak bütünlüğe ulaşmak için kişi, her zaman var olan zayıf noktaların farkında olmalı ve onları koruma konusundaki sorumluluğunu geliştirmelidir. İster kendi zayıf noktalarımız olsun, ister başka birinin.
Dakota Noel, Barry Engh, Matt Stephen ve Alan Abelson’a bu konuyla ilgili ders sonrası sohbetleri için teşekkür ederim. Düşüncelerimi toparlamam için beni motive etti
Guy Hagen Sensei
6.Dan Aikikai
Aikido Chuseikan, Tampa Bay, Florida
Guy Hagen Sensei’nin, çevirisini yaptığımız diğer yazılarını burada bulabilirsiniz.
Yazar Hakkında: Guy Hagen Sensei, 1980 yılında savaş sanatları çalışmaya başlamıştır, Aikido Chuseikan’ın Kurucusu ve baş eğitmenidir. Şu anda Aikikai Hombu Dojo (Dünya Aikido Genel Merkezi) tarafından Godan rütbesine (5. dan siyah kuşak) sahibidir. 2013 yılında Mitsugi Saotome Shihan tarafından Ueshiba Juku ünvanı ile ödüllendirilmiştir. Bu ünvan kelimenin tam anlamıyla “Kurucunun Akademisi”, anlamına gelir ve Saotome Sensei’nin onu kişisel bir öğrencisi ve öğretilerinin mirasçısı olarak tanıdığını gösterir. Bu atama aynı zamanda O Sensei’nin vizyonuna olan bağlılığını, aynı zamanda O Sensei’den kaynaklanan ve gerçek bir Uchi Deshi (Saotome Shihan) tarafında onaylanan bir öğretmenler zincirinin parçası olduğunu ifade eder. Daha fazla bilgi için tıklayın.
Kaynak: Martial Intent” Probably Doesn’t Mean What You Think It Does, Aikido Chuseikan
Çeviri : Serdar Sağlamtunç
Kapak Görseli: Couleur Pixabay