Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Sensei mi Olmak ?

Selamlar efendim, yine sizlere ulvi bir takım bilgiler vermek üzere karşınızdayım. Belki de ulvi cevaplara gitme ihtimali olan bir takım sorular sormak da demeliyiz buna. İtiraf ediyorum cevaplarımdan pek de emin değilim zaten. Neyse, iç sesimi size yansıttıktan sonra konumuza dönebiliriz.

Zamanında bir arkadaşım “Sensei” olmanın neden zor olduğuna dair bir yazı yazmış ve bunun insana nasıl sorumluluklar yüklediğinden bahsetmişti. ( Boşuna aramayın, Boş Ayna’da değil. ) Aradan uzun yıllar geçti. Hepimiz bir çok deneyim biriktirdik. Çalıştık, ter döktük, sınavlara girdik, siyah kuşaklar, kara kuşaklar aldık. Peki efendim “Sensei” olabildik mi? Yok olamadık, yani sanırım olamadık, belki de biraz bir şeyler olmuşuzdur. Asıl soru da bu değil mi zaten?

Neden böyle diyorum? Vay efendim ben çok mütevazı bir Aikido öğrencisiyim, o yüzden kibarlık yapıyorum, şu kadar dan sahibiyim ama kendimi böyle tanımlıyorum diye değil. Kendimi eksik ya da küçük de görmüyorum. İyi yaptığım şeyler var elbet ve yapamadığım, eksik olduğum şeyler var. Neyse, şimdi şuraya uzanıp çocukluğuma dönmeyeceğim. Biraz daha makul bir açıklama yapayım iyisi mi?

Efendim, yol arkadaşım diyebileceğim Türk Aikido Dergisi’nin sözlüğüne göre “Sensei” kelimesi şu manaya gelir:

Sensei: ( 先生 ) 先 (sen[2]) “ileri, önce, önce olma, inisiyatif” + 生 (sei[2]) “doğum, yaşam”. Önce doğmuş, önce varmış olan. Tecrübe olarak ileride olan. Usta.

sen[1]: ( 線 ) Hat, çizgi.
sen[2]: ( 先 ) İleri, önce, önce olma, inisiyatif.

sei[1]: ( 正 ) Düz, direkt, doğru, düzgün.
sei[2]: ( 生 )Doğum, yaşam.

Gördüğünüz gibi -sen ve -sei kelimelerinin birden çok anlamı var. Dolayısıyla “sensei” kelimesinin kanji yazılışına bakarak hangi anlamları kullandığımızı anlayabiliyoruz. Böylece yukarıdaki “önce doğmuş, önce varmış olan, tecrübe olarak ileride olan” anlamları gayet makul geliyor. Peki ya ustalık? İşte burası biraz karışık.

Elbette Japonya’da kadim zamanlardan beri bir takım sanatları gelecek nesillere aktaran ustalara “sensei” deniyor. Buna bir itirazım yok. O zaman öyle miydi ya da başka bir kelime var mıydı bilmiyorum ama bugün tüm okullardaki tüm öğretmenlere “sensei” deniyor. Bu da tamam. Ben biraz daha bizim alanımızı, savaş sanatları içersinde bunun anlamını merak ediyorum.

Gerçekten usta dediğimiz kişi kimdir? Şimdi bir an için vurdu kırdıyı, ak sakallı karizmatik ustaları bir kenara bırakın. İnşaattaki demirciyi, duvarcıyı düşünün, ahşap oymacıyı düşünün, müzisyeni, cerrahı, kamyon şoförünü, oyuncuyu, sanatçıyı düşünün. Bu insanların bazıları gerçekten alanlarının ustasıdırlar. O iş için o kişiyi bulmaya çabalarsınız. Hatta bazen bir tane usta bulamamaktan şikayet edersiniz. Çünkü evinize gelen elektrikçi yaptığından çok yarım yamalak kalmış yeni işler çıkarır size. Peki gerçekten ustası olan ne yapar? İşini bir sanat eseri gibi işler, tam anlamıyla tamamlar. Bu arada sizin görmediğiniz sorunları bile tespit eder ve ortadan kaldırır. Bazı alanlarda ustalar, siz derdinizi anlatamıyor olsanız da sizi öyle iyi anlar ve öyle bir iş çıkarır ki sonunda usta sanki aklımı okudu dersiniz. Özetle bu insanlar, birilerine bir şey öğrettikleri için değil, işlerini çok iyi yaptıkları için ustalardır. İşlerini çok iyi yapmalarının en önemli sebeplerinden biri de sürekli o işi yapmaya devam ediyor oluşlarıdır.

Gelelim bizim küçük çemberimize. Farklı sanatlarda önceden belirlenmiş unvansal sistemler var elbette. Mesela 5.Dan ve üzerine “sensei” denir diyebilirsiniz. Ama biraz daha derinine bakmayalım mı beraber?

Bir kişiye önce doğmuş, önce varmış, tecrübe sahibi anlamına gelen bir unvanı nasıl ve neye göre verebiliriz? Bir “sensei” kime göre önceliklidir, kime göre deneyimlidir? Elbette öğrencilerine göre daha deneyimlidir. Bu kolay bir cevaptı. Peki bir “sensei’yi hiç kimsenin yaşamadığı, hiç kimsenin geçmediği bir dağın tepesine bıraksak ve ömrünün kalanını orada geçirmek zorunda olsa yine de sensei olur mu? O zaman kime göre önce doğmuş ya da tecrübeli olacak? Hiçbir kulağın olmadığı ormanda devrilen bir ağaç ses çıkarır mı?

Tamam tamam, buraya kadar iyi idare ettin. Şimdi vazgeçme. Kendimi daha açık ifade ediyorum şimdi. Demem o ki “sensei” aslında sanatını hiç durmadan icra eden, uygulayan, geliştiren ve yol almaya devam eden kişidir. Yolda ilerleyen ve tüm dikkatini yola veren kişidir. O yolda ilerlerken, dere kenarında yayılmış üç beş arkadaş bu ilerleyişi görürler, etkilenirler ve sensei’nin yolundan gitmeye karar verirler. Arkasına takılırlar. O nereye yürüse peşinden giderler, hangi taşa bassa basarlar, hangi hendekten atlasa onlar da atlarlar. Böylece sensei ilerledikçe izdeşleri onunla birlikte yol alırlar. Aralarında sensei’nin ne muhteşem bir insan olduğundan bahsederler. Ama sensei’nin sırtı onlara dönüktür, duymaz ve ilerledikçe ilerler. Peşindekiler büyük bir kalabalık haline gelse de ya da terk edip gitse de sensei yoluna devam eder. Keza aslında kendisi yolun bir öğrencisidir. İşi, öğrenmek ve uygulamaktır. Öğretmek değil.

Hani genelde filmlerde çok görürüz ya, mesleği doktorluk olan birine bey/bay diye hitap edildiğinde, Doktor! diye düzeltir. Ona Doktor Ahmet, Doktor Strange demek gerekir. Yıllarca okumuş ve bu unvanı hak etmiştir keza. Orası öyledir ama bizim sensei’nin durumu bundan biraz farklıdır. Bu adanmış öğrencinin takipçisi olmaya karar veren kişiler ona “Sensei” derler. Çünkü önlerinde ilerlemektedir. O kendisine ben sensei oldum demez. Bunu düşünecek vakti bile yoktur. Öğrenmesi gereken bir sürü şey, alması gereken çok yol vardır. Eh sensei olmayı düşünmeye, bunun keyfine varmaya başladığı anda zaten yüzünü arkasından gelenlere döner ve onların yüzündeki hayranlık ve saygı ifadesiyle mutlu olur, huzur bulur. Acı verici zorlu yol artık arkasında kalmıştır. Önünde ise hayranların konfor alanı vardır. Bu durumda geri geri yürüyemeyeceği için dere kenarına oturup hikayeler anlatmaya başlar. Kendisi durduğu yerde dururken, onunla beraber duran bir grup için sensei olmaya devam eder.

Devamı haftaya… (uzun uzun yazınca okumuyorsunuz zaten)
Oğuzhan Yılmaz
3 Mayıs 2024
Kapak Fotoğrafı: Pexels Gantas Vaičiulėnas

1 Comment

  • Mert
    Posted 4 Mayıs 2024 at 15:49

    Sensei’in yolculuğunu takipteyiz

Leave a comment

Total
0
Share