Sevgi arzu değildir. Bunu kendi kendine keşfetmek harika bir şeydir. Eğer sevgi arzu değilse, o zaman nedir? Sevgi yalnızca bebeğinize bağlanmak değildir. Sevgi herhangi bir biçimde bağlanmak değildir. Kıskançlık, hırs, tatmin ya da oluş değildir, arzu ya da zevk değildir. Haz olan arzunun yerine getirilmesi sevgi değildir. Böylece sevginin ne olduğunu buldum. Bunların hiçbiri değildir. Bu unsurları anladım mı ve onlardan özgür müyüm? Yoksa sadece ‘Entelektüel olarak anlıyorum, sözel olarak anlıyorum ama daha derine inmeme yardım et’ mi diyorum? Yapamam; bunu kendiniz yapmak zorundasınız.
Krishnamurti / Saanen 1979, Tartışma 2
Sevmediğiniz Gerçeğiyle Yüzleşmek
SORU: Tüm dinlerin altında yatan en güçlü emir, hemcinslerinizi sevmektir. Bu basit gerçeği uygulamak neden bu kadar zor?
KRISHNAMURTI: Neden sevmekten aciziz? Hemcinsini sevmek ne anlama gelir? Bu bir emir midir, yoksa ben seni sevmezsem ve sen de beni sevmezsen, sadece nefret, şiddet ve yıkım olabileceği basit bir gerçek midir? Bu dünyanın bizim olduğu, milliyetler ve sınırlar tarafından bölünmemiş, üzerinde mutlu, üretken, zevkle, şefkatle ve merhametle yaşayacağımız bu yeryüzünün senin ve benim olduğu basit gerçeğini görmemizi engelleyen nedir? Neden bunu göremiyoruz? Ben size pek çok açıklama getirebilirim, siz de bana pek çok açıklama getirebilirsiniz. Ancak sadece açıklamalar komşumuzu sevmediğimiz gerçeğini asla ortadan kaldırmayacaktır. Aksine, sürekli olarak açıklamalar ve nedenler sunduğumuz için gerçekle yüzleşmiyoruz. Siz bir neden sunuyorsunuz, ben başka bir neden sunuyorum. Nedenler ve açıklamalar üzerine kavga ediyoruz. Hindular, Budistler, Hıristiyanlar, şunlar ya da bunlar olarak bölünmüş durumdayız. Sosyal koşullar yüzünden ya da karmamız yüzünden ya da birinin çok parası varken bizim çok az paramız olduğu için sevmediğimizi söylüyoruz. Sayısız açıklama, bir sürü sözcük sunarız ve sözcüklerin ağına yakalanırız. Gerçek şu ki, komşumuzu sevmiyoruz ve bu gerçekle yüzleşmekten korkuyoruz. Bu yüzden de açıklamalara, kelimelere ve nedenlerin tarifine dalıyoruz; Basit gerçekle yüzleşmekten kaçınmak için Gita’dan, İncil’den, Kuran’dan, her şeyden alıntı yapıyoruz.
Bu gerçekle yüzleştiğimizde farklı bir nitelik ortaya çıkar ve dünyayı kurtaran da bu niteliktir. Gerçekle yüzleştiğinizde ve komşunuzu ya da oğlunuzu sevmediğinizi bildiğinizde ne olur? Eğer oğlunuzu sevseydiniz, onu tamamen farklı bir şekilde eğitirdiniz. Onu bu çürümüş topluma uyum sağlaması için değil, kendi kendine yetebilmesi, zeki olması, etrafını saran, içinde boğulduğu ve özgür olmasına asla izin vermeyen tüm etkilerin farkında olması için eğitirdiniz. Aynı zamanda komşunuz olan oğlunuzu sevseydiniz, savaşlar olmazdı çünkü malınızı, küçük inancınızı, banka hesabınızı, çirkin ülkenizi ya da dar ideolojinizi değil, onu korumak isterdiniz. Yani sevmiyorsunuz ve bu bir gerçek.
İncil, Gita ya da Kuran size komşunuzu sevmenizi söyleyebilir ama gerçek şu ki siz sevmiyorsunuz. Şimdi, bu gerçekle yüzleştiğinizde ne olur? Sevmediğinizin farkında olduğunuzda ve bu gerçeğin farkında olarak, neden sevmediğinize dair açıklamalar yapmadığınızda ya da nedenler sunmadığınızda ne olur? Bu çok açıktır. Sevmediğiniz, şefkat hissetmediğiniz çıplak gerçeğiyle baş başa kalırsınız. Başkalarıyla küçümseyici bir şekilde konuşmanız, patronunuza gösterdiğiniz saygı, gurunuzu derin bir saygıyla selamlamanız, güç peşinde koşmanız, bir ülkeyle özdeşleşmeniz, arayışınız – tüm bunlar sevmediğinizi gösterir. Eğer buradan başlarsanız bir şeyler yapabilirsiniz. Eğer körseniz ve bunu gerçekten biliyorsanız, görebildiğinizi hayal etmiyorsanız, ne olur? Yavaşça hareket edersiniz, dokunursunuz, hissedersiniz; yeni bir duyarlılık ortaya çıkar. Benzer şekilde, sevgim olmadığını bildiğimde ve seviyormuş gibi yapmadığımda, şefkatim olmadığı gerçeğinin farkında olduğumda ve idealin peşinden gitmediğimde, bu gerçekle yüzleşmekle birlikte farklı bir nitelik ortaya çıkar; ve dünyayı kurtaran bu niteliktir, organize din veya akıllı bir ideoloji değil. Kalp boş olduğunda, zihnin şeyleri onu doldurur ve zihnin şeyleri bu boşluğun açıklamalarıdır, nedenlerini tanımlayan kelimelerdir.
Dolayısıyla, savaşları gerçekten durdurmak istiyorsanız, toplum içindeki bu çatışmaya gerçekten bir son vermek istiyorsanız, sevmediğiniz gerçeğiyle yüzleşmelisiniz. Bir tapınağa gidip taştan bir imgeye çiçekler sunabilirsiniz ama bu, kalbe yalnızca zihin sessiz olduğunda, açgözlü ya da kıskanç olmadığında ortaya çıkan bu olağanüstü şefkat ve sevgi niteliğini vermeyecektir. Sevginizin olmadığı gerçeğinin farkında olduğunuzda ve bunu açıklamaya ya da nedenini bulmaya çalışarak bundan kaçmadığınızda, o zaman bu farkındalık bir şeyler yapmaya başlar. Nezaket ve şefkat duygusu getirir. O zaman şu anda yaşam dediğimiz bu kaotik ve acımasız varoluştan tamamen farklı bir dünya yaratma olasılığı vardır.
Krishnamurti / Bombay 1961, Tartışma
Ses kaydı: Sevginin Ne Olduğunu Bilmek
Kalplerimiz Aklın Şeyleriyle Dolu
İlişki, eğer izin verirsek, bir kendini açığa çıkarma süreci olabilir. Ancak buna izin vermediğimiz için, ilişki yalnızca haz verici bir faaliyet haline gelir. Zihin ilişkiyi yalnızca kendi güvenliği için kullandığı sürece, bu ilişki karışıklık ve düşmanlık yaratmaya mahkumdur. Talep, istek veya haz fikri olmadan ilişki içinde yaşamak mümkün müdür? Yani, zihnin müdahalesi olmadan sevmek mümkün müdür? Zihinle severiz, kalplerimiz zihnin şeyleriyle doludur ama zihnin uydurmaları sevgi olamaz. Sevgi hakkında düşünemezsiniz. Sevdiğiniz kişi hakkında düşünebilirsiniz ama bu düşünce sevgi değildir ve böylece yavaş yavaş düşünce sevginin yerini alır. Zihin yüce, her şeyden önemli hale geldiğinde, tabii ki sevgi olamaz. Kalplerimizi zihnin şeyleriyle doldurduk ve zihnin şeyleri esasen fikirlerdir – ne olmalı ve ne olmamalı. Ortaklık bir fikre dayalı olabilir mi? Eğer öyleyse, bu kendini kapatan bir faaliyet ve dolayısıyla çekişme, kavga ve sefalet olması kaçınılmaz değil midir? Ancak zihin müdahale etmezse, bir bariyer kurmaz, kendini bastırarak veya yücelterek disipline etmez. Bu son derece zordur çünkü zihnin müdahale etmekten vazgeçmesi kararlılıkla, pratikle ya da disiplinle mümkün değildir. Zihin ancak kendi sürecini tam olarak kavradığında müdahale etmekten vazgeçecektir. Ancak o zaman hem tek olanla hem de çok olanla çekişme ve uyumsuzluktan uzak, doğru bir ilişki kurmak mümkün olur.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Krishnamurti / Ojai 1949, Konuşma 2
Video: Sevgi Bir Zaman ve Düşünce Hareketi midir?
Devamı yakında!
Kaynak: Krishnamurti Derneği
Çeviri: Yağmur Kutlar / 13 Şubat 2024