İçeriğe geç

Kendini Yakalama Oyunları -2-

Kendimize dair, varlığımızı anlamlandıracak yapabileceğimiz eylemlerin neler olduğuna dair binlerce ipucuyla karşılaşırız. Bazen fark ederiz bunları ama derinleştiremeyiz, bazen ciddiye alamayız, bazen korkarız, korktuğumuzu bile fark etmeyiz. Tuhaf bir şekilde çok sevdiklerimizden, bizi çok heyecanlandıran şeylerden kaçmaya meyilliyiz. Nedense.. Kendimizi o denli sevgi dolulukla bağdaştıramamaktan mı, bize öğretilenlerden mi, güvenli alanımızdan kopmamayı, hissiz yaşamaya tercih ettiğimizden mi? Belki de duygularımızı anlamıyoruz ya da yansıtamıyoruz. Bazı duyguları giyinmekten bile kaçıyoruz. Toplumda kabul görenler genellikle acı çekenler, mazlumlar olunca diye belki de, o tür duygularda çok iyiyiz hemen tüm melankolik duygulara sarılıveriyoruz. Onlar tanıdık ve güvenli.

Kendini Yakalama Oyunları -1-

Kaygılarla, sorunlarla, belirsizliklerle dolduğumuz bugünlerde, kendimizi daha çok mercek altına tutup inceleme alanı, zamanı bulduk. Bu yakından incelemelerde daha önce çok da farkına varmadığımız, belki de hiç dikkate almadığımız duygularımızla baş başa kaldık ve çoğu zaman ne yapacağımızı bilemedik. Aşina olmadığımız bir konu bu. Duygular hoş olsun, olmasın onlarla birlikte kalmak bir çoğumuz için çok zor.

Bütün Varlıklar Mutlu Olsun

Metta (sevgi dolu şefkat) kendimizi dünyadaki herkesle ve her şeyle bağlantı halinde hissettiğimizde gelen açıklık hissidir. Bazı açılardan, mindfulness çalışmasının ve hayatımızdaki mutluluğun doğal bir sonucudur. Buda sevgi dolu şefkatten bahsettiğinde, kuşkusuz genel “sevgi” tabirimizden farklı bir şeye işaret eder. Aslında, onun öğretileri sevgide seçiciliğin doğurduğu sorunlara, bunun nasıl bağlılık yarattığına ve işler değiştiğinde sonuçta nasıl acı çekmemize yol açtığına dikkat çeker. Metta Sutta, onlar hakkında ne düşünürsek düşünelim, ne hissedersek hissedelim sevgimizi dünyadaki herkese yaymamızı söyler bize. Koşulsuz sevgidir bu, beklenti taşımayan ya da karşılık beklemeyen sevgi. Sevgi dolu şefkat üzerine çalışırken, bağlılıklarımızla, yargılarımızla ve sevgimizdeki seçicilikle yüzleşiriz. Sevmekten bahsettiğimizde bunu pek çok şarta bağladığımızı fark ederiz: “Beni sevdiğin sürece” ya da “istediğimi bana verdiğin sürece seni seveceğim”. Dahası, en yakınlarımıza duyduğumuz sevginin bizi derin üzüntülere ve kayıplara karşı savunmasız bıraktığını anlarız.