Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Uykuya dalar gibi

Bir nevi meditasyon günlüğü -4-

Havalar (sonunda) soğudu ve mevsim geçişini uzatmalı yaşayan bünyeler yoruldu. Her gün bir boğaz ağrısı, hapşırık, öksürük eşliğinde derken sabahın karanlığından gecenin karanlığına gün içinde kaç tane işin peşinden koştuğuma biraz daha şaşırır oldum. Bulaşık yıkarken kahve yapmak benim işimdir, bilen bilir. Aynı sırada 2-3 yeni proje geliştirir ve o gün yetiştireceğim işleri de aklımdan geçirebilirim. Evet; bunları yapabilmenin bir meziyet olarak görüldüğü dönemde yaşıyoruz, hayır; ben artık bu kadar çok şeyi sırtlanmış Cevat Kelle olarak bilinmek istemiyorum.

Sabah gün doğmadan önce uyanıp epeyce açık bir zihinle hayata başlayıp da meditasyona her oturduğumda zihnimin bu çoklu çalışma hali beni son günlerde uyuyacakmışım gibi bir hale çekmeye başladı. Kısa devre yapmışçasına nefesime odaklandığım anda ışıklar sönüyor, perde kapanıyor ve oyun bitiyor. Zihnim oyunbaz şekilde bir sürü şeyi çekmecelerden önüme atarken, ben biraz inat biraz da sabırla nefesime geri dönüyorum, hoop yine uyku bastırıyor. Ne uykum var, ne de yorgunum. Sadece alışık olduğum çoklu işlemciyi kullanmamayı tercih ediyorum ve o da buna bir çeşit fizyolojik reaksiyon gösteriyor.

Güneş seven bitkiyi gölgeye taşırsanız bir süre mutsuz olabilir, solar, küser, güneşi arar ve nihayetinde ışığa doğru yönelir ve mevcut ortama uyum sağlayarak hayata tutunur. Yüzyıllarca susuz tarım yapılabilen coğrafyamızın şu an susuzlukla başa çıkamadığı gibi, zamanla o tohumlar da susuzluğa alışır ve evrilir. Ben de şu an o uykuya dalacak hallerde yeniden ışığı içerde arıyorum. Sürekli tetikte ve aktif olmaya alışmış zihnim bu durağanlıkta bayılıveriyor hatta belki sıkılıveriyor. Bazen nefesimi izlerken kaybolduğum düşünceleri arıyorum ve hoop tek bir kural var, nefese geri dönmek, ne olursa olsun.

Yağmur Kutlar
Kasım 2023

Dizinin tüm yazıları.

Bir yorum bırakın

Total
0
Share