Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Vipassana: Zihin ve Arka Plan Uygulamaları

Yakın zamanda yeni bir bilgisayar ya da telefon aldınız mı? Yeni model meraklısı değilseniz ve benim gibi elinizdeki teknolojiyi son damlasına kadar sıkıp kullanmadan yenisine niyet etmiyorsanız o duyguyu bilirsiniz. Önceki bilgisayarımı açmaya niyet ettikten sonra kendisine biraz zaman veriyordum. Düşünüp, taşınıp çalışmaya hazır olduğuna ya da bazen olmadığına karar veriyordu. Süreçten olumlu karar çıksa bile, yapmasını rica ettiğim her bir işlemi değerlendirmesi için zamana ihtiyacı oluyordu. Severdim kendisini.

Sonra yeni bir teknolojiye terfi ettim. Şu an kendimi dünyayı ele geçirme makinası yapabilirmişim gibi hissediyorum. Ben ne diyorsam, ne zaman diyorsam yeni dostum sorgusuz sualsiz anında yapıyor. Oh, bu ne şahane bir duyum böyle.

Ancak biliyoruz ki hayatta her şey böyle tıkırında gitmiyor. Ne kadar temiz tutsam, iyi baksam da bir noktadan sonra bu teknoloji benden sıkılmaya, söz dinlememeye başlayacak. Kafası dolacak, sıkıntıları olacak, rahat bırakılmak isteyecek.

Keza biliyoruz ki yapılan her bir işlem arkasında bir iz bırakacak. O küçük izler zamanla birikecek, dağ gibi olacak. Nihayetinde bilgisayarımın kendine has bir karakteri olmaya başlayacak. Bana afra tafra yapacak, kendi evine çıkmak isteyecek. Bak bak…

Hadi ona bir ev bulduk gönderdik diyelim, bu kafamın içindeki bilgisayarı ne yapacağız peki? Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Şu kısacık ömrümüzde birbirimize yarenlik etmek zorundayız. Üstelik şimdiden bizimki öyle böyle karakter sahibi değil. Kendi kararları, inatları, korkuları, bağlılıkları var. Her şeye de söyleyecek bir sözü var zibidinin.

Geçtiğimiz günlerde, uzun zamandır hasret kaldığımız Vipassana meditasyon kursları yeniden başladı. Benim de işte bu zibidinin tüm parçalarını tek tek söküp, içeride neler olduğuna, nerelerde ne pisliklerin biriktiğine bakma şansım oldu. Dikkatle çalışarak, adım adım ilerledik içeriye doğru. Önce söküm işini düzgün yapabilmek için kullanacağımız aletleri temizledik, keskinleştirdik. Sonra başladık parçalara ayırmaya ve tek tek temizlemeye.

Böyle zorlu bir işe girişirken elimizdeki yegane alet nefesimiz. Hep alıp verdiğimiz ama üzerine pek de kafa yormadığımız – nasıl olsa kendi başının çaresine bakıyor kendisi – nefesimiz, biraz ilgi gösterdiğimizde en keskin neşterden daha keskin bir alete dönüşebiliyor. Böylelikle bir samurayın kılıcını ustalıkla kullanması gibi, nefes neşterimizle zihin makinamız üzerine yapışan kiri pası kesip almaya başlıyoruz. Küçük vidaları söküyoruz, altından daha küçükleri çıkıyor. Bir kapağı kaldırıyoruz, altından bir kaç kapak daha çıkıyor. Her işlemden sonra bir süre nefes neşterimizi temizlemeye ayırıyoruz ki sonraki hamlemiz düzgün oluversin.

Bu ince çalışmanın bir noktasında öyle bir yere ulaşıyoruz ki karşımıza bir garip alan çıkıyor. Bu garip alanda, zihnin arka planında, yıllar önce açılmış, kullanılmış ve belki de çok işe yaramış bazı yazılımların hala çalışmakta olduğunu görüyoruz. İşleri bitince yapmaları gerektiği gibi kendilerini kapatıp kaynağa dönmek yerine, o trene binip bu garip alana gelmişler ve ittire kaktıra tutunmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de epeyce bir enerjiyi boşa yakıyorlar, olmamaları gereken yerlere girip işleri karıştırıyorlar, gereksiz kararlar ve olmadık çıkışlarla motoru boşuna ısıtıp duruyorlar. Kim bilir ne kadar zamandır oradalar? Kim bilir ne kadar eskiler? Düşününce merak ediyorum acaba ben böyle düşünüyorum, ben böyle hissediyorum, ben şöyle biriyim dediğim her seferinde, bu arka planda unutulmuş küçük yazılımlar ne kadar karıştılar işe?

Eh, kendileriyle şahane bir 10 gün geçirip itina ile çalıştıktan sonra, bazılarını kapattım, bazıların da sesini biraz kısmayı başardım sanırım. Keza toplamda bir enerji geri kazanımı oldu. Demek ki bu temizlik işe yaramış. Gacır gucur öten parçalar şimdi rahat dönüyor, kolayca çalışıyorlar.

Ama tabi ki iş burada bitmiyor. 3-5 parçayı temizleyip en arka plana ulaşırım diyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Orası öyle derin bir kuyuymuş ki gittikçe gidiyor. Hala yapılacak çok iş, temizlenecek, silinip atılacak çok parça var. Ama bu motivasyonumuzu bozmasın. Keza minicik bir kapağın bile altındaki tozu aldığımızda sistem anında ödülünü veriyor. Öyle yıllar sonra ya da öteki dünyada falan değil yani. Hemen şimdi burada, arka plan uygulamaları üzerinde çalışarak geçirdiğiniz her anın ödülünü alıveriyorsunuz. Doğa kanunu öyle bir işliyor ki bunu fark ettiğinizde her gün düzenli temizlik yapmak ve giderek daha derine inmek için cesaretiniz an be an artıyor.

Öyleyse ne yapıyoruz? Her sabah ve her akşam nefes neşterini alıyoruz elimize. İtina ile çalışmaya başlıyoruz. Israrla her gün yapıyoruz bu işi. Her gün küçük dostumuzun parçaları parlamaya, çarkları tıkır tıkır dönmeye başlıyor. Kendisi biraz zibidi olsa da nankör değildir, hiç bekletmeden hediyelerini verir ve hayat giderek kolaylaşır.

Israrla, inatla ve sabırla her gün yeniden başla…

Oğuzhan Yılmaz
23 Nisan 2024
Kapak Fotoğrafı: Pexels / Tima Miroshnichenko

Bir yorum bırakın

Total
0
Share