Dışa bakan rüyadadır, içe bakan uyanışta…Daha önce de yazmıştım bunu buralarda. Hangi öğretinin penceresinden bakarsanız bakın, pek çok şeyi açıklayabilecek basit bir cümle. Dışarıdaki renkli ve çekici dünyanın vadettiği şeylerin peşine düşmek sadece daha fazla tatminsizlik yaratırken, durup, derin bir nefes alıp kendini incelemek, içeriye derinlemesine bakmak, aradığın şeyi hem içeride hem dışarıda bulmanı sağlar. Belki daha basit; kişinin birine çok kızgınsın, kafanda bombalar patlıyor, en ağır sözlerle rencide etmenin hayallerini kuruyorsun. Bir türlü geçmiyor bu his. Geçse de bir şekilde yine böyle adamlar hep seni buluyor. Belki de içeride eksik kalan bir şey vardır, belki de o adamların hep seni bulmasının sebebi sende saklıdır…Başka bir bakış açısı; belki de ne kadar muhteşem bir hocanın öğrencisi olduğumun bir önemi yoktur, esas olan baktığımda ne gördüğüm, gördüğümden ne anladığımdır. Öğrendiğim ise, yıllarca, itinayla karakter diye, alışkanlık diye, ben böyle düşünüyorum/inanıyorum diye biriktirdiğim ve sonunda “ben” diye tanımlamaya başladığım, aslında arka arkaya dizilmiş süzgeçlerden oluşan duvarı geçip de içeriye ulaşmayı başarandır.
Pek ilginç bir giriş oldu galiba. Aslında mesele gayet basit. Bir süredir kafamda çevirmekte olduğum bazı sorular vardı. Sonra 19-21 mayıs tarihlerinde Hiroshi İkeda Shihan ile düzenlediğimiz ve İsao Yoshikawa Sensei’nin de misafir olduğu seminerimiz geldi çattı. Haliyle bu, sorularımı sormak için iyi bir fırsattı. Lakin dersler ve sonrasındaki keyifli sohbetler öyle ilerledi ki sanki alt metni yazıp vermişim de sonucu alıyormuşum gibi hissettim. Anlaşılan evrene gönderdiğim pozitif mesajları kimse yememiş bu sefer…
Hiroshi İkeda Shihan:
Konuya girmeden kimdir ona bakalım. İkeda Shihan (7.Dan Aikikai), Amerika’da Boulder Aikikai organizasyonun kurucusu ve baş eğitmenidir. Köprü ve Dostluk Semineri adı altında, farklı Aikido okullarının eğitmenleriyle birlikte dersler vererek muhtemelen gitmediği ülke kalmamıştır. Dünyada en çok seminer veren sensei olması muhtemeldir. Keza seminer programı yüzünden bir zaman, yılın sadece iki hafta sonunu evde geçirdiğini kendisinden duymuşluğum var. Diğer taraftan İkeda Shihan adeta Aikido’nun Barış Manço’sudur. Tavrıyla, ustalığıyla, iletişimiyle ve hep gülen yüzüyle, köprü ve dostluk kavramının sadece isim olarak kalmamasını ve mindere de yansıyarak birleştirici bir ortam yaratması sağlar.
İkeda Shihan’ın seminerlerini izlediğinizde ortada bir kurmacanın olduğundan emin olursunuz. Çünkü gördüğünüz şey minderde elini uzatıp dolaşan bir adam ve dokunur dokunmaz -o el görünürde hiçbir şey yapmıyor olmasına rağmen- yere düşen insanlardır. Hatta yıllardır Aikido çalışan biri olarak ilk katıldığım seminerinde, Shihan’a olan saygımdan dolayı kendimi bıraktığıma, bir şekilde anlamsızca yere düştüğüme emin olmuştum. Sonra karşısına geçip var gücümle direnmeye karar verdiğimde, beni nazikçe yere oturtup elini omzuma koydu ve ayağa kalkmamı söyledi. O an her şey açıklığa kavuştu. Keza kalkmayı her denediğimde nazik bir dokunuşla dengemi bozup diğer tarafa düşmeme sebep oluyordu. Ne kadar zorlasam da tek yaptığım omzumdaki elin altında sağa sola yuvarlanmak oldu. Evet kesinlikle ikna oldum.
Bu son seminer, İkeda Shihan ile 5. çalışmam oldu ve her şey giderek daha açık hale gelmeye başladı. Shihan’ın anlatımıyla; bir yelpaze düşünün. Yelpazenin dairesel olan kenarına yakın bir yerde durduğunuzda görüş alanınız dairesel hattın yalnızca sizin önünüze düşen kısmıdır. Hattın uçlarını görmek için çok fazla hareket etmeniz, sağa sola dönmeniz gerekir. (Temel tekniği çok fazla çalışmanız gerekir). Ama zaman içerisinde ustalaştıkça yelpazeyi tuttuğunuz noktaya doğru yaklaşırsınız. O zaman dairesel kenarın tamamını görmeniz için sadece başınızı çevirmeniz ve hatta bir süre sonra sadece gözlerinizi oynatmanız yeterli olur. ( Shihan’ın aikido seviyesi işte bu noktada devreye giriyor). Başka bir deyişle bir futbol sahasının ortasında durduğunuzu ve stadın tamamını görmek için ne kadar hareket etmeniz gerektiğini düşünün. Sonra da aynı stadyuma 500 mt yukarıdan bir helikopterden baktığınızı düşünün. Tüm şehri bir bakışta görebilirsiniz, stadyum ise ufak bir detay olmuştur.
Aynen Aikido temel tekniği gibi. Önceleri büyük dönüşler, adımlar, atışlar kullanırız. Zaman içerinde teknikler giderek küçülür. Ancak etkisi artar. Sadece küçük bir temasla ve kendi ağırlık merkezinizin doğru kullanımıyla, rakibin dengesi bozulabilir ve tüm gücü etkisiz hale gelebilir. O zaman işte İkeda Shihan’ın bize jedi master gibi görünmesine sebep olan Aikido ortaya çıkar.
Ama şu bir gerçek ki; eğer böyle bir arayışınız yoksa, temel tekniğin ötesinde ne olduğunu merak etmiyorsanız ya da derslerde sürekli teknik yapmayı başardığınız insanlarla çalışıyorsanız, böyle bir ilerlemeyi beklememelisiniz. Ama egonuzu kıracağını, zihninizi zorlayacağını bile bile, tekniği yapamadığınız kişilerle çalışıp neden yapamadığınızı sorgulamaya başlarsanız, işte o zaman Aikido’nun nasıl bir derya deniz olduğunu görürsünüz. Yine Shihan’ın sözleriyle; “İriminage, shihonage, kotegashi, yani kihon waza (temel teknikler) önemli, güzel. Bunları iyi çalışmanız lazım. Kalp ve beden sağlığınız iyi. Ama daha fazlası değil.”
Daha fazlası için, teknikleri çalışarak oluşturduğumuz boş kapları, Aikido’nun temel prensipleri ve aynı zamanda en ileri seviye hali olan denge, nefes, odak ile doldurmamız gerekiyor. Bunun içinse önce kaplarımızın sağlam ve düzgün olması gerek. Daha sonra da onları doldurabilecek biriyle deneyimlememiz şart. Yoksa biliyorum ki ben ne yazarsam yazayım, sizi parmak ucunun dokunmasıyla dengenizi kaybedeceğinize inandırmam mümkün değil.
İsao Yoshikawa Sensei :
Sanırım seminere katılan herkesin, bu satırı okurken yüzü gülmüştür. Keza Yoshikawa Sensei’nin enerjisi ve neşesi herkesi etkileyecek güçteydi. Diğer taraftan minderde, duruşu, çalışma tarzıyla, kısaca her hareketi bir “Bushido” dersiydi adeta. Çoğunlukla çocuklarla çalıştığı için, seminerde de aynı dersi yaptı. Aynen çocuklara öğrettiği gibi tertemiz ve net bir temel teknik dersi. Aynı zamanda en zor ve gerçek derslerden biri.
Alışkanlıktan olsa gerek, boş kaldığım anlarda seminere benimle beraber gelen öğrencilerime göz atıyorum. Daha sonra da arada minderin geneline bakıyorum. Kendimde gözlemlediğim zorluğu yaşayan bir çok insan oluyor çoğu zaman. Yoshikawa Sensei bir tekniğin en basit yorumunu en temiz şekliyle gösteriyor ve çoğumuz aynı tekniğin alışkın olduğumuz ya da kendimizce uygun/doğru bulduğumuz bir yorumunu çalışıyoruz. O yaparken izliyoruz ama muhtemelen gözlerimizden girenle beynimize ulaşan aynı olmuyor. Kendi bildiğimizi görüyoruz. Belki de bunu biliyorum zaten diye düşünüp daha karışık bir cevap arzuluyoruz. Sanırım ustalaşma yoluna girmek isteyen her öğrencinin farkında olması gereken tuzaklardan biri bu.
Yoshikawa Sensei çocuklara “bushido” ruhunu öğretirken aikido’nun yanında başka araçlarda kullanıyor. Çocuklarla birlikte orman yürüyüşlerine çıkıyor, hep beraber dojonun çevresinde toprakla uğraşıp birşeyler ekiyorlar. Sensei ayrıca matematik ve yüzme gibi dersler de veriyor. Bunların dışında sık sık farklı faaliyetler yapıyorlar. Yaşamla uyumun yolunu, birçok şekilde aktarıyor şanslı küçük öğrencilerine.
Ayhan Kaya Sensei :
Aslında bu başlık yakında apayrı bir yazı konusu olacak. Öncesinde kısaca bakalım. Ayhan Sensei (5.Dan Aikikai), İstanbul Aikikai organizasyonun kurucusu ve baş eğitmenidir. Bu ve bunun gibi bir çok seminerin ev sahibi olmasından öte, yıllar önce Saotome Shihan ile başlayan yolcuğunda adım adım ilerleyerek İkeda Shihan gibi daha bir çok üstadı İstanbul’da ağırlamamızı sağlamıştır. Aynı zamanda organizasyonu, Hombu Dojo Aikikai tarafından resmi olarak tanınmış ve kendisi her yıl Fransa, Amerika, Hollanda ve Japonya başta olmak üzere bir çok ülkede seminerler vermektedir. Sensei’m olması bir yana, halen kendi tekniğinin inceliklerini araştırmakta olmasıyla, bugüne kadar tanıştığım (kendim dahil) en iyi öğrencidir.
Ayhan Sensei seminerde verdiği tek derste, tanto’ya (ahşap bıçak) karşı tantoyla yapılacak teknikler çalıştırdı. Ama aslında bu kadar basit değil tabi ki. Keza yaptığı şey Yoshikawa Sensei’nin çocuk dersindeki kadar temiz, net ve güçlü temel adımlar ve duruşların üzerine, İkeda Shihan’ın denge ve zihin prensiplerini koymaktı. Tam olarak o derin çalışmanın kullanımıyla neler elde edilebileceğine dair ufuk açıcı bir çalışmaydı. Sanırım Ayhan Sensei’nin gittiği her ülkede ders vermesi için teklifler almasının ve uluslararası bir eğitmen haline gelmiş olmasının en önemli sebeplerinden biri de bu zaten. Her hangi birinden alabileceği en ufak bir parça varsa gider onu alır ve kendi sanatında parçaları birleştirerek ortaya bambaşka bir bakış açısı koyar.
Köprü ve Dostluk Semineri:
Şöyle yelpazenin kenarından geri çekilip ucuna doğru yaklaştığımızda ve seminere genel bir bakış attığımızda uyumun sadece teknikle sınırlı kalmadığını, insanların birbirlerini nasıl tamamladıklarını görmek mümkün. İstanbul’dan taşınan minderlerin elden ele yeniden kamyona yüklenmesinden tutun da akşam yemeklerinde yapılan keyifli sohbetlere kadar her şey eğitimin bir parçası aslında. Seminerin her anında öğrenilecek bir detay, alınacak bir ders var. Tabi ki bakışları temiz tutup, süzgeçleri kaldırıp, olanı olduğu gibi görmeye çabaladığımız sürece. Çok felsefi değil. Sadece çok tekrarla, çok çalışmayla elde edilebiliyor. Sakin olalım ve çalışmaya devam edelim.
Bu arada Sapanca’da düzenlenen bu seminerin mutfağında, sensei’lerin yurt dışından gelmesinden tutun da konaklamalara, minderlere, ne zaman nerede ne yenileceğine kadar organizasyonun her aşamasını başarıyla planlayan ve kotaran harika bir senpailer ekibi var. Bu güzel insanları unutmak olmaz. Onlar kendilerini biliyorlar…Saygılarım ve teşekkürlerimle…