Yer “Osaka Daitō-ryu Aiki Jujutsu Kobukan” dojosu. Kawabe Takeshi Shihan, eski samuray dönemlerindeki popülerliğini yitirmiş bir savaş sanatını gelecek kuşaklara aktarma çabasıyla dojosunda eğitim vermektedir. Kariyerinin ilk yıllarında Aikido çalışmasına karşın yaklaşık 40 senedir kendini Daitō-ryu çalışmalarına adamıştır.
Aikido’daki Nidan derecesini direkt olarak Ueshiba Sensei’den, Daitō-ryu’daki Nidan derecesini ise Tokimune Takeda Soke’den (Daitō-ryu’nun kurucusu Sokaku Takeda’nın oğlu) almıştır. Şu anda ise 8.dan olarak Daitō-ryu alanında eğitim vermeye devam etmektedir. Kawabe Sensei her hafta Japonya’daki farklı dojolarda eğitim vermekle kalmayıp düzenli olarak uluslararası seyahatlere çıkıyor, Finlandiya, ABD ve Avustralyadaki dojoları ziyaret edip Takumakai Daitō-ryu’nun teknik gelişmelerini teyit ediyor. Kawabe Sensei zamanını ve emeğini Daitō-ryu Aikijujutsu savaş sanatının tekniklerini sürdürmeye ve korumaya, bu sanatı açıklamaya ve aktarmaya adamış bir eğitmen.
Kawabe Sensei ile yollarımız 2017 yılı başlarında yol arkadaşım Erdem Temel ile birlikte başladığımız Asya seyahati sırasında Japonya’ya uğramamızla kesişti. O sıralar Aiki-jujutsunun varlığından bihaber Aikido dersleri için bakınırken bu dojoyu keşfetmemle değerli savaş sanatçısı Morihei Ueshiba’nın önceki dönemlerinde uzun yıllar çalıştığı ve eğitimini verdiği “Daitō-ryu aikijujutsu” disipliniyle tanışmış oldum.
Kawabe Sensei yalnızca Japonca konuşabildiği için aramızda oluşan dil bariyeri dersler sırasında ortadan kalkıyordu. Özellikle dersleri sırasında gösterdiği ki’yi hara’da yoğunlaştırma ve yönlendirme, kar yürüyüşü adı verilen tatami üzerinde ayak tabanlarını yerde sürüyerek ağır yürüyüş stili gibi teknikler, odak ve ki kontrolü sağlayacak meditasyon çalışmaları, Japonya topraklarında bulunup Japonların bu hareketlere verdiği anlamı ve bu sanatın enerji yönünü gözlemlemek konusunda bize oldukça etkileyici zamanlar yaşattı.
Kawabe Sensei’yle çalıştığım günlerden birinde ders sonunda içinde teknikleri gösteren fotoğrafların olduğu bir kitabı çıkarıp teknikler üzerine öğrencileriyle fikir alışverişi yapmaya başladı. Merak edip kitaptan temin edip edemeyeceğimi sorduğumda, bu kitabı sadece ileri düzey eğitmenlerin elinde bulundurabileceği söylendi. Daha sonra araştırdığımda, 500’den fazla tekniği gösteren 1500 üzeri fotoğrafın olduğu bu kıymetli kaynağa Soden denildiğini ve Kawabe Sensei’nin de söylediği gibi çok az insanın bu kitaba ulaşabildiğini öğrendim. Kitap, Kawabe Senseinin bağlı bulunduğu Takuma Hisa stili (Daitō-ryu’nun ikinci büyük okulu, diğer adı Takumakai) öğrencileri tarafından hazırlanmış bir kaynak. Takuma Hisa ise Ueshiba Sensei’den eğitim almış ve kendi Daitō-ryu sistemini kurmuş bir eğitmendir. Takumakai öğrencilerinin Osaka’daki Asahi Gazetesi dojosunda çekilmiş ve önce Morihei Ueshiba (1934-1936 yılları arası) daha sonra Takeda Sokaku tarafından kendilerine öğretilen Daitō-ryu tekniklerini kaydettikleri geniş bir film ve fotoğraf arşivleri bulunmaktaymış. Söylentilere göre Ueshiba Sensei’nin olduğu fotoğraflardaki tekniklerin açıklama kısmında o dönemde yeni yeni kurulan Aikido’nun ismi ilk defa geçmekteymiş. Takuma Hisa’nın bu şekilde öğretmenine saygısını gösterdiği düşünülüyor. Kitapta Ueshiba Sensei tarafından gösterilen teknikler, büyük ustanın Aikido’ya geçiş dönemini anlamak bakımından Aikidoka’lar için de özel önem taşımaktadır. Böyle önemli bir kaynağı gün yüzüyle görebildiğim için çok şanslıydım.
Kawabe Takeshi Shihan
Peki nedir bu Daitō-ryu Aikijujutsu ve Ueshiba Sensei’nin hayatındaki yeri? “Daito-ryu Aikijujutsu” 1200 yıllık bir samuray savaş sanatıdır ve bir zamanlar gizli olarak Takeda klanı aracılığıyla nesilden nesile aktarılmıştır. 19. yüzyıl sonlarında ise yine Takeda ailesinden Takeda Sokaku tarafından yeniden canlandırıldı. Ueshiba Sensei gençlik yıllarında Takeda Sokaku’yla Hokkaido’da bir tarım projesi için bulunduğu sırada tanıştı. Ueshiba, Takeda’nın dövüş stilinden derinden etkilenerek Hokkaido’daki çalışmalarını bırakıp Takeda’nın jujutsu tekniğine zaman ayırmaya başladı. Evinde bir dojo inşa ederek yeni eğitmenini kalıcı ev misafiri olmaya davet etti. 1922’de Ayabe’de Takeda’dan Kyouju Dairi yani eğitmen sertifikasını aldı. Takeda ayrıca ona bir Yagyū Shinkage-ryu kılıç eğitim parşömeni verdi. Ueshiba daha sonra Daitō-ryu’nun bir temsilcisi oldu, Takeda ile eğitmen asistanı olarak gezdi ve sistemi başkalarına öğretti. Ancak Ueshiba ve Takeda arasındaki ilişki biraz karmaşık. Ueshiba son derece özverili bir öğrenci olarak görevine bağlı bir şekilde öğretmeninin ihtiyaçlarına cevap veriyor ve büyük saygı gösteriyordu. Fakat gerek Ueshiba’nın savaş sanatlarındaki ilk yıllarında Takeda tarafından gölgede bırakılarak Aikido tarihine Takeda problemi olarak yansıması, gerek Ueshiba Sensei’nin Oomoto inancına adanarak kendini ruhani bir yaşama verişi, Takeda Sensei ile bir takım ayrılıklar yaşamasına neden olmuştur. Yine de tarihi kayıtlar Morihei Ueshiba’nın yirmi yıl kadar Daitō-ryu uyguladığını gösteriyor. Ueshiba Sensei zamanla Daitō-ryu tekniklerini yavaş yavaş değiştirip sonunda şimdi Aikido olarak bilinen kendi sistemini formüle etti. Aikido felsefesinin ve tekniklerinin oluşmasında Ueshiba Sensei’nin Daitō-ryu Aikijujutsu çalışmalarının etkisinin diğer çalıştığı tekniklere nazaran birinci sırada olduğu söyleniyor.
Daitō-ryu Aikijujutsu ve Aikido savaş sanatları üzerine, özellikle kendi deneyimlerime dayanarak gözlemlediğim ve ilgimi çeken konu, hem benzerliklerine hem farklılıklarına yol açan “aiki” kavramına yaklaşımlarıdır. Aiki bir Budo (japon savaş sanatları) terimidir ve rakibin gücünün sönümlendirilmesi veya yönlendirilmesi ilkesidir, ancak özellikle ismini bundan alan Aikido ve Daitō-ryu Aikijujutsu sistemleri içerisinde ise yeri başkadır.
Aiki kelimesi Japonca ai 合 (katılma) ve ki 氣 (ruh, enerji) kanjilerinden oluşur. Bu şekilde bakıldığında aikinin anlamı enerjiye katılmak, ona uymak/uydurmak veya onunla birleşmektir.
Daitō-ryu’nun kurucusu Takeda Sokaku Aiki’yi şu şekilde tanımlamıştır:
- “Aiki’nin sırrı, bir bakışta rakibi zihinsel olarak yenmek ve savaşmadan kazanmaktır.”“Aiki, itildiğinde çekmek, çekildiğinde itmektir. Yavaşlık ve hızın, hareketinizi rakibinizin ki’siyle uyumlu hale getirmenin ruhudur. Bunun tersi olan kiai, sınırı zorlamak iken aiki asla direnmez.
- Aiki terimi eski zamanlardan beri kullanılmaktadır ve Daitō-ryu’ya özgü değildir. Aiki’deki ki, bir saldırıya yanıt vermek anlamına gelen ‘go no sen’dir.
- Daito-ryu’da her şey ’go no sen’ hakkındadır — önce rakibinizin saldırısından kaçarsınız, sonra ona saldırır veya onu kontrol edersiniz. Aynı şekilde, İttō-ryu’da esasen ‘go no sen’dir. Bir rakip size saldırdığı için saldırırsınız. Bu, rakibinizi kesmemek anlamına gelir. Buna katsujinken (hayat veren kılıç) denir. Bunun karşıtına setsuninken (ölüm saçan kılıç) denir.
- Aiki, sen sen’in zaferinden farklıdır ve bir rakibin size saldırması gibi go no sen durumlarında uygulanır. Katsujinken ve setsuninken’in özü burada yatar. Bir rakip yaklaştığında saldırıyı engellersiniz; ikinci saldırısında kılıcını kırar ve hayatını bağışlarsınız. Bu katsujinken’dir. Bir rakip size vurduğunda ve kılıcınız midesini parçalara ayırdığında bu setsuninken’dir. Bu iki kavram kılıcın özüdür.”
Bütün bu sözler ve ardındaki felsefe Aikido’ya gönül vermiş Aikidoka’lara da tanıdık gelecektir. Takeda, Aikiyi daha teknik bir yaklaşımla ele almıştır. Daitō-ryu’nun samuray köklerine uygun olarak savaşçının savaş alanındaki durumlarında ve zihinsel hazırlıklarında Aiki’nin önemini vurgulamıştır. Ueshiba Sensei ise bu kavramı aynı noktadan alıp biraz daha manevi bir zemin üzerinde temellendirmiştir. Onun kendi ifadesiyle Aiki kavramına bakacak olursak: - “Aiki kelimesi eski bir kelime olmasına rağmen, “uyum” ve “sevgi” kelimeleri ai olarak telaffuz edilebildiği için, eşsiz Budo (savaş sanatı) Aikido adını vermeye karar verdim. Geçmişte savaşçılar tarafından kullanılan bu kelime, temelde benimkinden farklıdır.”
- “Aikido’nun sırrı, kendimizi evrenin hareketiyle uyumlu hale getirmek ve kendimizi evrenin kendisiyle uyumlu hale getirmektir. Aikido dirençsizliktir. Dirençli olmadığı için her zaman galip gelir. Çarpık bir akla, ihtilaflı bir akla sahip olanlar, baştan mağlup olmuşlardır.
- “Savaş sanatı”nın, rakiplere ve düşmanlara sahip olmak, güçlü olmak ve onları yenmek anlamına geldiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Savaş sanatlarının gerçek ruhu, evrenle bir olmak ve düşmanları olmamaktır. Savaş sanatlarının özü, evrendeki tüm varlıkların sevgiyle korunması ruhudur.”
Kawabe Sensei’yle başlayan Daitō-ryu Aikijujutsu deneyimiyle, Ueshiba Sensei’nin kurduğu sanata giden yolda geçtiği duraklardan birine ilk defa temas etmiş, Aikido’ya farklı bir pencereden bakabilmemi sağlayan güzel bir deneyim geçirmiştim. O’Sensei’nin hayatını derinden etkileyen bir diğer durak ise bir süre sonra karşımıza çıkacaktı. Oomoto inancı ve Kyoto bölgesindeki Ayabe Oomoto merkezine ziyaret…
Melike Bozkurt.