Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Yoshimitsu Yamada:Aikido’nun Geleceği ve O’Sensei

Yoshimitsu Yamada, 1955 yılında 18 yaşındayken Hombu Dojo uchi deshi programına (yatılı öğrenci) kabul edildi. Doğrudan O’Sensei Morihei Ueshiba’nın yanı sıra Kissomaru Ueshiba, Koichi Tohei, Kisaburo Osawa ve diğer büyük ustaların yanında çalıştı. 1964 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne gelen ve Aikido sanatının en önemli elçilerinden biri olan Yamada Shihan (8. Dan), New York Aikikai’nin kurucusu ve ABD’nin en büyük Aikido organizasyonu olan Birleşik Devletler Aikido Federasyonu’nun baş eğitmeniydi.

Josh Gold: Bugün bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz, Sensei.

Yoshimitsu Yamada: Benim için bir zevktir, Josh.

Öncelikle Morihei Ueshiba hakkında bir kaç soru sormak istiyorum. Günümüzde Aikido’nun kurucusu ile doğrudan temas etmiş çok fazla insan yok. Onun tarafından fırlatılmak nasıl bir şeydi? 

Her şeyden önce, çok fazla insan Ueshiba Sensei’nin uke’si olma şansına sahip değildi ve benim için de bu oldukça nadirdi. Ama siz… -saldırı kelimesini kullanmaktan hoşlanmıyorum açıkcası- onu yakalamaya çalışmak ya da her neyse, havayı ya da dumanı yakalamaya çalışmak gibiydi. Sanki orada değilmiş gibi hissediyordunuz ve sonra ne olduğunu anlamadan yere düşüyordunuz. Bunu tarif etmek çok zor. Hareketleri çok doğaldı ama anlaşılması çok zordu.

Bu ilginç bir tanımlama. Ueshiba Sensei’nin fiziksel olarak çok güçlü olduğu, bir tank gibi inşa edildiği sık sık söylenir. Sanırım boyu 150 cm civarındaydı ama ağırlığı 80 kg’dan fazlaydı.

Bana söylenen de buydu ve gençken çekilmiş fotoğraflarına bakarsanız bunu görebilirsiniz. Çok kaslıydı. Ama ben onu tanıdığımda 20 yaşında bir çocuktum. Şimdiki yaşımdan daha genç olmasına rağmen bana yaşlı bir adam gibi görünüyordu (gülüyor). Genelde çok yumuşak huyluydu ama bazen ani parlamalar yaşardı.

 

“Bazı insanların O’Sensei’yi bir tür tanrı ya da aziz olarak görmesinden hoşlanmıyorum. Ben onu bir insan olarak görmeyi tercih ederim.”

Nasıl yani? 

Amcam, Tadashi Abe ve diğerleri sık sık Ueshiba Sensei hakkında konuşurlardı ve bazı tasvirler gerçekten korkutucuydu. Ama çoğu zaman O’Sensei’nin yakınında olduğumda, gördüğüm gerçekten iyi bir mizah anlayışı olan hoş bir yaşlı adamdı. Bununla birlikte, bazen, arada bir, oldukça aşırı bir şekilde öfkelenirdi. Aslında işte bu gerçekten korkutucu olabiliyordu.

Çok nazik ve şefkatli bir insandı ve bu kadar saygı görmesinin nedenlerinden biri de buydu. Ama bazen kendini kaybederdi. Ve bu aslında iyi birşeydi. Bu bana onun da hepimiz gibi bir insan olduğunu fark ettirdi. Bazı insanların O’Sensei’yi bir tür tanrı ya da aziz gibi görmesinden hoşlanmıyorum. Ben onu bir insan olarak görmeyi tercih ederim. Bazen kızgın, bazen üzgün, bazen mutlu. Onu bir tanrı gibi görmek istemiyorum.

Bence bu harika bir bakış açısı. Bazı insanlar onu tanrılaştırıyor gibi görünüyor, bunun da Aikido dünyasında sağlıksız kültürel dinamikler yarattığına inanıyorum. Ayrıca, onun beceri ve anlayış seviyesine asla ulaşılamayacağına inanmaya başladıkları için bazı insanları psikolojik olarak sınırladığını düşünüyorum – hepimiz kurucunun sulandırılmış veya daha düşük versiyonları olmaya mahkumuz. 

Aynı fikirdeyim. Ben O’Sensei değilim ama kimsenin beni bir tanrı ya da özel bir varlık olarak görmesini de istemem. Hadi ama, beni rahat bırakın. Ben de bir insanım. Kızarım, ağlarım, hatalar yaparım. Morihei Ueshiba dahil herkes gibi benim de kusurlarım var.

Konuyu biraz değiştirelim ve ABD’de Aikido topluluğu oluşturma çalışmalarınızdan bahsedelim. ABD’ye geldiğinizde Aikido neredeyse hiç yoktu, değil mi? 

Neredeyse hiç yoktu. Bu 55 yıl önce sadece Hawaii’de ve biraz da Batı Yakası’nda Aikido vardı. Doğu yakasında neredeyse hiç yoktu.

Yıllar içinde sadık bir takipçi kitlesi ve aslında ABD’deki en büyük organizasyonu oluşturdunuz. Bunu nasıl inşa ettiniz, farkındalığı nasıl arttırdınız ve insanları Aikido konusunda nasıl heyecanlandırdınız?

Elbette sadece ben değildim. Koichi Tohei’ye gerçekten çok fazla katkısı olduğunu söylemem gerekiyor. Onunla aramızda ne olursa olsun; o benim öğretmenimdi ve ben de onun öğrencisiydim. Ona çok şey borçluyuz. O zamanlar internet yoktu, video yoktu, hiçbir şey yoktu. İnsanların Aikido hakkında bilgi edinmesinin ana yollarından biri onun kitaplarıydı. Çok karizmatik, fiziksel olarak çok güçlü ve zihinsel olarak çok güçlüydü. Elbette herkes gibi onun da kötü yanları vardı ama Aikido’nun yayılmasına yaptığı büyük katkıyı asla unutmamalıyız ve saygımızı asla kaybetmemeliyiz.

Size katılıyorum Sensei, ama siz kendiniz de büyük katkılarda bulundunuz….

Şey, bilemiyorum. Bence çoğu şey iyi bir zamanlama sayesinde oldu. O dönemde tüm Japon savaş sanatlarının popülaritesinde bir artış yaşanıyordu. Özellikle Karate’ye çok şey borçluyuz. Gerçekten biz de onların büyüme dalgasına katıldık.

O zamanlar Karate oldukça popülerdi ve neredeyse her ay turnuvalar düzenleniyordu. Ne zaman bir turnuva olsa, bana gelip gösteri yapmak isteyip istemediğimi soruyorlardı. Herkes Karate turnuvasına katılırdı ve Karate’yi sevseniz bile iki saat boyunca aynı şeyi izlemekten biraz sıkılabilirsiniz. Ara verildiğinde çıkıp bir Aikido gösterisi yapardım. On dakika boyunca Karate’den çok farklı görünen ve insanları şaşırtan bir şey gösterirdim. Sonra da ortadan kaybolurdum. “Bu da neydi?” diye merak ederdi ve er ya da geç bizi aramaya başlardı.

O zamanlar ilgi çekmek için iyi bir yoldu. Bizi bulma konusunda endişelenmelerine, düşünmelerine ve ne yaptığımızı merak etmelerine izin veriyordum. Bu gösteriler sırasında Aikido hakkında hiçbir şey açıklamadım. Sadece başkalarının etkinliklerinden yararlanarak yüksek etkili demolar gerçekleştirdim.  Bir bakıma, bu gerçekten iyiydi.

 

“Temeller ortak olduğu sürece, herkes kendi Aikido ifadesine ve kendi uygulama yöntemlerine sahip olmalıdır. Ortak bir temel yapı olduğu sürece, bunun üzerinden farklı bir şey yapabilirsiniz. Farklı olmak zorundasınız.”

Duyarlı kitlelere ulaşmanın akıllıca bir yolu gibi görünüyor. 

Evet, belki de kişiliğimden dolayı Karate camiası beni gerçekten sevdi ve bana bu fırsatı verdikleri için mutlu oldular. Ama strateji açısından gerçekten özel bir şey değildi. Başlangıçta herşey çok zordu. Gittiğim yerlerde kimsenin parası yoktu. Her yere Greyhound otobüsleriyle gitmek zorundaydım. Florida’ya ve başka yerlere seyahat ediyordum ve gerçekten çok zor zamanlardı. Para yoktu. Durum buydu işte. O zamanlar Aikido topluluğu küçüktü ve kimse seminerler ve eğitimler için fazla para ödemek istemiyordu. Ama o zamanlar tek yol buydu.

O zamanlar, Aikido öğrenmeye gelen insanların diğer savaş sanatlarında deneyimi var mıydı? 

Tabii ki vardı. Bir sürü Karate ve Judo öğrencisi vardı. Gerçekten güzeldi. Sanırım Aikido Judo çalışan insanların düşünme tarzına biraz daha uygun. Ama Aikido’ya başka geçmiş altyapıları olan insanların gelmesi harikaydı.

İlgili bir not olarak, diğer savaş sanatlarında çapraz eğitim alan Aikido eğitmenleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu iyi bir fikir mi? Örneğin, bazı Aikido eğitmenlerinin Judo, Boks veya diğer sanatlardan temel kavramları ve teknikleri öğrenmesi sizce iyi olur mu? Ve diğer sanatlardaki eğitmenlerle etkileşime girip onlardan kendi Aikido’ları hakkında geri bildirim alabilmeleri? 

Elbette. Bence bu gerçekten kişiye bağlı. Öğrenmenize ve büyümenize yardımcı olabilecek her şey iyidir. Örneğin ben öğrencilerimden sık sık bir şeyler öğreniyorum. Alçakgönüllü olmalı ve açık fikirli olmalısınız. Kendinizi geliştirmek için kendi yolunuzu bulun.

Geçen yıl Bruce Bookman Sensei ile biraz zaman geçirdim ve NY Aikikai’de neyi olağanüstü bulduğunu anlattı. Dojonuzda pek çok farklı türden insanın birlikte pratik yapmasına izin verme konusunda ne kadar başarılı olduğunuzdan bahsetti ve buna çok saygı duyuyor. Farklı kültürler, farklı geçmişler, farklı teknik yaklaşımlar…

Oh, Bruce tabiki. Henüz bir çocukken başlamıştı. Farklı türden insanlar ve uygulamalar konusu gelirsek… Açıkcası umurumda değil. İnsanları belli bir kategoriye sokmak istemiyorum. Bireyselliğe saygı duyuyorum. Temeller ortak olduğu sürece, herkes kendi Aikido ifadesine ve kendi uygulama yöntemlerine sahip olmalıdır. Ortak bir temel yapı olduğu sürece, bunun üzerinden farklı bir şey yapabilirsiniz. Farklı olmak zorundasınız. Bireyselliğe saygı duyuyorum ve hatta neredeyse talep ediyorum. İnsanların beni taklit etmesinden ya da benim kopyam olmaya çalışmasından hoşlanmıyorum.

Bir gün Dan Inosanto’nun akademisindeki derslerinden birini izliyordum ve o da çok benzer bir şey söyledi. İki öğrencisinden sınıfın önünde ayağa kalkmalarını ve aynı tekniği göstermelerini istedi. Biri iri yarı bir adam, diğeri ise ufak tefek bir kadındı. Tekniği oldukça farklı uyguladılar. Guro (Sensei) Dan buna dikkat çekmiş ve “Aynı kıyafetleri giymeyecekler, öyleyse neden tekniği aynı şekilde yapsınlar?” demişti.

Kesinlikle.

Uzun zamandır Aikido çalışıyorsunuz. Kariyerinizde en yüksek ve en düşük noktalarda neler vardı?

Evet, bunu çok uzun zamandır yapıyorum. İnsanlar bırakmama izin vermiyor (kahkahalar). İnişler ve çıkışlar açısından bu biraz hassas bir konu.

Aikido’nun bu kadar çabuk popüler olmasından dolayı çok mutluyum. Ama bir şekilde bir şeylerin ters gittiğini hissediyorum. Çünkü şu anda belki de olması gerekenden çok daha fazla insan Aikido öğretiyor. Bazı kıdemli kişilerin, şu anda Aikido öğreten insanların belki de %60-80’inin öğretmemesi gerektiğini söylediklerini duydum. Bir açıdan, ben de aynı şekilde hissediyorum.

Aikido’nun iyi taraflarından çoğu, aynı zamanda kötü noktalardır. Bu yüzden şu anda bu kadar zor bir durumdayız. Çünkü Aikido herkese çok açık, herkes kendi yöntemiyle yapabiliyor ve isterseniz çok az kalite kontrolüyle neredeyse hemen öğretmeye başlayabiliyorsunuz. Çok hızlı bir şekilde çok fazla eğitmene sahip olduk ve bu da Aikido topluluğunda yaptığımız şeyin kalitesini etkiledi. Aikido’da rekabet olmadığı için, insanların becerilerini ölçmeleri veya çeşitli teknik yaklaşımların kalitesini test etmeleri oldukça zor. Bu da sorunlardan biri.

Sıklıkla Aikido’nun en güzel yanlarından birinin rekabetin olmaması olduğunu düşünürüm, ama bu aynı zamanda bazı açılardan en kötü yanlarından biridir. 

Doğru. Bu Aikido hakkında iyi bir şey, ama aynı zamanda sorun da yaratıyor. Kötü eğitmenler öğrenci bulabiliyor ve bu sanat için iyi değil. Diğer sanatlarda, hem teknik olarak kimin daha iyi olduğunu hem de kimin daha iyi öğrenciler yetiştirebilecek kadar iyi bir öğretmen olduğunu bulmak için birlikte test edilebilir ve yarışabilirsiniz. Ama Aikido farklıdır. Aslında biz bunu yapamıyoruz. İnsanlar sadece “Benim Aikido’m farklı” diyorlar ama öğretme becerisini ve teknik beceriyi ölçmenin güvenilir bir yolu yok.

Aikido derece sisteminin eğitmen olabilmeyi veya teknik beceriyi temsil etmek için güvenilir bir yol olduğuna inanıyor musunuz? 

Bu da başka bir derin konu, Aikido derece sistemi. Ben buna inanmıyorum. O’Sensei de buna inanmazdı. Hiçbir zaman bir sistemi olmadı. Bence bir kez siyah kuşak aldınız mı, bu yeterlidir. Dan numaralarına gerek olduğunu sanmıyorum. Sayılar yerine Hanshi, Kyoshi gibi unvanlar kullanabilirsiniz.

Ben bu numaralandırma sistemine katılmıyorum. İnsanların rütbelerinin kalite seviyeleriyle çok az ilgisi var. Hesapta Aikido’da rekabet olmaması gerekiyor, ama sıralama sistemi büyük rekabet dinamikleri yaratıyor.

Ticari nedenlerden dolayı siyah kuşak önemlidir, ancak siyah kuşağa ulaştığınızda bu iş bitmelidir. Bu sadece benim görüşüm, ancak birçok kişi benimle aynı fikirde olabilir. Yine de hassas bir konu, belki de bu yüzden insanlar bu konuda konuşmuyor.

Aikido’nun geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Birçok kişi bana bunu soruyor ve ben de sık sık “Kusura bakmayın ama maalesef şu anda gelecek hakkında çok olumsuz düşünüyorum” diyorum. Durum böyle olunca, pek de iyimser değilim.

Bu konuyu tartışmaya açık olmanızı takdir ediyorum. Geleceği düşünerek gidişatı değiştirmek için bu konuda konuşabilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. 

Aikido nüfusunun azaldığını duydum, bu doğru mu?

Oldukça fazla veriye erişimimiz var. Buradan bakınca ilgi seviyeleri dramatik bir şekilde düşmüş ve yeni insanların sayısı önemli ölçüde azalmış gibi görünüyor. Eski dojolar henüz bunun etkisini tam olarak hissetmiyorlar. Çünkü eski toprak öğrenciler hala oradalar. Ancak giderek daha az sayıda yeni insan geliyor. Bu yüzden sadece nüfusun yavaşça yaşlanmasını ve küçülmesini görüyorlar. Ancak mevcut deneyimli ustalar nesli artık ortalıkta olmadığında, çok büyük bir boşlukla karşı karşıya kalabiliriz. Panik yapmamız gerektiğini ve yarın herşeyin uçurumdan yuvarlanacağını düşünmüyorum. Ancak gelecek nesil için Aikido’nun anlamlı bir şekilde var olmasını istiyorsak farklı bir şeyler yapmaya başlamalıyız. 

 

“”Eğitmenlere, oturup rahatlamamalarını şiddetle tavsiye ediyorum… Lütfen kendinizi geliştirin, kendiniz için değil, öğrencileriniz ve Aikido sanatı için. Bu sizin sorumluluğunuz. Bunu ciddiye alın.”

Bu konuda bilgi toplamanız iyi bir şey çünkü başka kimsenin topladığını sanmıyorum.  Küçülmemiz iyi mi kötü mü bilmiyorum. Ancak kesin olan bir şey var ki, kurucu ile doğrudan deneyimi olan çok fazla insan kalmadı. Umarım insanlar hepimiz gitmeden önce bizden bilgi alma fırsatını en iyi şekilde değerlendirirler.

Aikido’yu mümkün olan en iyi geleceğe taşımak için neler yapabiliriz? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bunu çok düşündüm ama gerçekten bir çözümüm yok. Burada 55 yıldır Aikido topluluğunu inşa ediyorum. Belki de artık bunu çözmek sizin kuşağınıza kalmıştır.

İyimser olmak gerekirse, bu zorluğun üstesinden gelmeye hazır çok sayıda insan olduğunu düşünüyorum. Sizin gibi harika mentorlara erişimi olan ve aynı zamanda tutku, fikir ve fark yaratma becerisine sahip insanlar. Sohbetimizi biraz rahatlatmak için paylaşabileceğiniz neşeli bir hikayeniz var mı? 

Bir keresinde O’Sensei ile ilgili bir rüya görmüştüm. Ona “Sensei, neden tüm arkadaşlarımı yanına alıp cennete gittin?” diye sordum. Cennette Aikido öğretmekle çok meşgul olduğunu ve biraz yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu yüzden tüm akranlarımı yanına aldı.“Peki ya ben? Beni neden geride bıraktın?” diye sordum. Dedi ki, “Asla olmaz. Dünyadaki görevini henüz bitirmedin. Devam et.”

Teşekkürler, Sensei. Hikaye beni gülümsetti. Aikido topluluğu ile paylaşmak istediğiniz son bir düşünceniz veya mesajınız var mı? 

Tüm uygulayıcılar için Aikido’nun eşsiz bir savaş sanatı olduğunu söylemek isterim ve umarım çalışmaktan keyif alırsınız. Ama asıl mesajım eğitmenler için. Eğitmenlere, oturup rahatlamamalarını şiddetle tavsiye ediyorum. Siz hala yolunuzdasınız. Aikido ölene kadar bitmeyen bir çalışmadır. Lütfen kendinizi geliştirin. Kendiniz için değil, öğrencileriniz ve Aikido sanatı için. Bu sizin sorumluluğunuzdur. Bunu ciddiye alın.

Scottsdale Aikido dojo-cho’su Glenn Brooks’a, Mart 2019’da Yoshimitsu Yamada ve Skip Chapman ile verdiği seminer sırasında bu röportaja ev sahipliği yaptığı için özel olarak teşekkür ederiz. 


Kaynak : Aikido Journal – ‘I’d rather see him as a human being’: Yoshimitsu Yamada on O-Sensei and the Future of Aikido
Çeviri : Oğuzhan Yılmaz
Fotoğraflar : Aikido Journal – Metnin asıl kaynağından alınmıştır.

Leave a comment

0/100

Total
0
Share