Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Aikido, Aikijujutsu ve Aiki’nin Anlamı (I)

Aikido dünyanın en çok tanınan savaş sanatlarından biri olsa da “Aiki” kelimesinin anlamı yeterince açık değil. Aiki’nin barış, sevgi ve anlayışla nasıl bir ilgisi var ?

Bugün Aikido çalışan insanların çoğu Morihei Ueshiba’nın ünlü yorumuna aşinadır; evrensel sevgi ve uyum. Bununla birlikte klasik Japon savaş sanatlarında aiki’nin biraz daha farklı ve kesinlikle daha savaşçı bir anlamı vardır. Ueshiba Sensei’nin jujitsu hocası olan Sogaku Takeda, aiki’yi düşmanı tek bir bakışla yenme kabiliyeti olarak açıklar.

Öyleyse hangisi daha doğru?

Koryu Bujutsu ve Aiki

Japon koryu bujutsu’sunda ya da geleneksel savaş sanatlarında da bulunan aiki kavramının, aikido’ya özel bir şey olduğunu düşünmek hata olur.  Ancak kelimenin yorumu Aikido’nun imzasıyla değişmiştir.

Koryu Bujutsu, 15.yy’dan başlayıp 19.yy’ın sonlarına doğru biten  feodal Japonya’da geçerli olan savaş sanatıdır. Sivil halktan ziyade profesyonel askeri birlikler tarafından çalışılan ve jujitsu ve kenjutsu gibi sanatları içeren bir disiplindir. Karate-do, judo, aikido ve kendo gibi sanatları içeren modern budo ise, çatışmaya aynı derinlikle odaklanmaz. Modern budo, dövüşme konusunda ciddi yetenekler geliştirmeyi, daha çok ruhsal ve  kişisel gelişim için bir araç olarak görür.

Koryu sanatları ve  modern sistemler arasındaki farklar üzerine daha kapsamlı bir okuma için Donn F. Draeger’ın üç bölümden oluşan eseri Classical Budo’yu tavsiye ederiz

“Aiki” kelimesi tam olarak enerji ile bütünleşme anlamına gelir. Ruhun odaklanması anlamına gelen “kiai” ile aralarında bir hece oyunu olması tabi ki tesadüf değildir. Aralarındaki ayrım ise oldukça bulanıktır.

Koryu sanatlarında aiki’nin uygulaması ilk ortaya kenjutsu okullarında görülür ve savaşçılar arasında bir irade yarışmasını  tetikler.(Fumiaki Shishida ve Tetsuro Nariyama’nın Aikido: Tradition and Competitive Edge kitabına göz atın) Bazı yorumlar ise bir inisiyatifi kazanma kabiliyetininden, fiziksel ve psikolojik teknikleri rakibi dengesiz hale getirmek için kullanmaktan söz eder. Zamanla bir Jedi şövalyesine yakışır daha batıni anlamlar ortaya çıkar. Karanlıkta görme, yürüyen bir adamı durdurma ya da zihin okuma gibi şeyler işin içine girer.  ( The Fighting Spirit Of Japan, E.J. Harrison)

Bir çok farklı jujutsu ve judo okulu da aiki kavramını öğretir. Ama resmi olarak bunu içeren ilk okul isminden de anlaşılacağı üzere daito-ryu aikijujutsu’dur.

Dikkat Çekici İki Adam

imagesDaito-ryu ustası Sogaku Takeda hiç de Tom Cruise gibi görünmüyor olabilir ama onu gerçekten son samuray olarak tanımlamak uygun olur. Takeda 1859’da Aizu, Japonya!da doğar ve feodal çağın ve samuray sınıfının sonu olan Meiji yenilenmesine kadar yaşar.

Çocukluğundan itibaren Aizu klanında ono-ha itto ryu tekniği ve aile sanatı olan daito-ryu aikijujutsu da dahil olmak üzere çeşitli bujutsu sanatlarında eğitim görür. Efsaneye göre aikijujutsu 1100 yılları civarında oluşturulmuştur ve gizlice Takeda  ailesi için nesilden nesile aktarılmıştır. Sumo güreşi ve silahsız kılıç vuruşlarının karışımından oluştuğu söylenir ve Daito (büyük doğu),  sanatın yaratıcısı oduğu söylenen Yoshimitsu Minamoto’nun yaşadığı bölgenin adıdır.

Boyu sadece 1,50 m civarında olmasına rağmen Takeda heybetli bir savaşçıdır ve yeteneklerini ölüm kalım karşılaşmalarında defalarca test etmiştir. En bilinen hikayesine göre Takeda, 20’li yaşlarının başlarında Fukushima’da işçilerden oluşan bir çeteye karşı savaşmıştır. Kendisine silahlar ve aletlerle saldıran çeteden yedi kişiyi kılıcıyla öldürmüştür.

Yaşamı boyunca Takeda binlerce insanı eğittir. Şüphesiz en ünlü öğrencisi Aikido’nun kurucusu Morihei Ueshiba’dır.

Ueshiba, Takeda ile 1915’de Japonya’nın en kuzeyde kalan adası Hokkaido’da tanışır. Ueshiba hali hazırda diğer jujitsu yöntemlerinde eğitilmiş güçlü bir savaşçıdır ama Takeda’nın kendisi için güçlü bir rakip olduğunu düşünür. Bu nedenle tüm çalışmalarını bırakıp Takeda ile çalışmaya başlar. Çoğu aikidoka’nın inancının tersine Ueshiba, uzun süre daito-ryu çalışır. Takeda’nın titiz kayıtları bu sürenin 20 yıldan fazla olduğunu gösterir.

images (1)Ueshiba daha sonra öğrendiği daito-ryu teknikleri ile Omoto-kyo dininin ruhsal öğretilerini bir araya getirerek, bizim şimdi Aikido adıyla tanıdığımız yöntemi ortaya çıkarır. Kayda değer hayatının ilerleyen yıllarında, “sevgi” anlamına gelen “ai” karakterinin anlamı ve aynı şekilde “aiki”nin karşılığı üzerinde çalışır.  “Aiki, sevginin tezahürüdür” ifadesi ile,  Aikido’nun çatışmaya yönelik bujutsu köklerinden, çatışmadan uzak duran uzlaştırıcı bir budo sistemine dönüşümüne imzasını atar. Muhtemen bu, bugün bir çok aikidoka’nın aşina olduğu ve benimsediği vizyonun yükselişini sağlamıştır.

Yine de tüm aikido eğitmenleri bunun izlenecek en iyi ya da en gerçekçi yol olduğu konusunda hem fikir değil. Bir ingiliz aikido eğitmeni ve hapishane görevlisi olan Dave Humm, barışçıllığın, başka bir deyişle şiddet kullanmadan çatışma çözümlemesinin yüksek bir ideal olduğunu ve bunun üzerinde gereğinden fazla durulduğunu düşünüyor.  Her ne kadar esasında sanatın barışçıl felsefesi ile aynı fikirde olsa da, çoğu aikido okulunun öğrencilerini fiziksel şiddetle yüzleşebilmek için yeterince donatmadığına inanıyor. Dave’e göre, yıllarca çalışarak fiziksel şiddeti kontrol altına almayı öğrenmek, Ueshiba’nın yüksek ideolojisine giden yolda gerekli  adımlardan bir tanesi.

Karıyerinin ilk yıllarında Ueshiba’nın aiki açıklamasının daha az insancıl olduğu düşünüldüğünde bu, öyle çok da radikal bir fikir ayrılığı gibi görünmüyor. “Dueling with O-Sensei” kitabında, koryu ve aikido eğitmeni olan Ellis Amdur Ueshiba’nın şöyle söylediğini yazıyor; “aiki başka biriyle uyum sağlama yöntemidir, böylece o kişinin, senin istediğini yapmasını sağlayabilirsin.”

Aynı kitapta Amdur, Ueshiba’nın savaş döneminde Nakano Casus Okulu’nda çatışma teknikleri öğrettiğini ve bu öldürücü teknikleri gösterirken “işlerini böyle bitirirsiniz” dediğini yazıyor. Okulun doğasına, üyelerinin eylemlerine ve içinde bulunulan döneme bakıldığında Ueshiba’nın orada insanları sevmeyi öğretmediğini söylemek zor olmaz.

Dr. Nick Hallale  23 Ocak 2015

Yazar hakkında bilgi ve yazının orjinali için burayı tıklayınız.

Çeviri : Oğuzhan Yılmaz

Bir yorum bırakın

0/100

Total
0
Share