Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

“O-Sensei Gerçekten Modern Aikido’nun Babası mı?”

Stanley Pranin
Aikido Journal #109, 1996
Uzun yıllar (Çn: 1962’de başlayarak) Aikido çalışıp, araştırmalar yaptıktan sonra genel inanca ve Aikido’nun kurucusu Morihei Ueshiba’nın öğrencisi olan pek çok shihan’ın ifadelerine ters düşen bir hipotez geliştirdim. Yıllar içersinde ABD’de Japon hocalar tarafından verilen pek çok seminere katıldım ve üzerine Japonya’da tanınan pek çok hoca ile Aikido çalıştım. Teorim basitti; bugün bildiğimiz Aikido, O-Sensei’nin çalıştığı ve öğrettiği sanattan öte onun altında nispeten kısa süreler çalışmış kilit bazı öğrencilerin geliştirdiği türev formlarından ibaretti. Bu teori “modern” formlar arasındaki ciddi farklılıkların, göreceli olarak daha az öğretilen tekniklerin ve öğretide Oomoto benzeri dinsel bir bakış açısının yokluğunu açıklamaktaydı. Bu tespit modern formların eleştirisi değil, daha ziyade tarihsel araştırmalar üzerine ortaya çıkan ancak genel algıya ters düşen gözlemlerden ibaretti.

1977 Ağustos’unda Japonya’ya temelli yerleştikten sonra, Iwama’da Morihiro Saito Sensei ile çalışmaya karar verdim. Beni nihai olarak Iwama’ya çeken şey, tekniğin pekliğine ve kesinliğine verilen önem ile ders içeriğinde aiki-ken ve aiki-jo eğitimlerine yer verilmesiydi. Bunlara ek olarak, Iwama’daki eğitimin O-Sensei’nin şahsi dojosunda verilmesi ve Aiki Shrine’a yakın olması da kararıma etki eden gerekçelerdendi.

Bu arada Saito Sensei’nin tekniğinin Kurucu’nun Aikido’sunun sadık bir devamı olduğunu düşünmediğimi, daha çok kendi çapında bir usta olduğuna inandığımı da sözlerime eklemek isterim.

Geriye baktığımda, Saito Sensei’yi de tanınmış hocalar Koichi Tohei, Shoji Nishio, Seigo Yamaguchi ve benzerleri ile aynı kategoriye koyuyorum. Bu hocaların hepsi ne kadar en başta Morihei Uesiba’dan esinlenmiş olsalar da zaman içerisinde kendilerine has geliştirdikleri stilleri ile farklı yönlere evrilen yetenekli kişilerdi.

Japoncam o zamanlar yetersiz olsa da Saito Sensei’ye, Aikido’sunun, Kurucu’nun Aikido’su ile aynı olduğuna dair duyduğum kuşkuyu ve bu konu ile ilgili genel düşüncelerimi ilettiğimi çok net hatırlıyorum. Bu duruşumun arkasında yatan en büyük neden Saito Sensei’nin tekniklerinin Kurucu’nun video kayıtlarında görünen Aikido’dan çok farklı olmasıydı. Öğrencisi olmama rağmen gösterdiğim arsızlık ve kuşkuculuk onu eğlendirmiş olmalı ki sabırla bana kafa karışıklılığımın, çoğu videonun Kurucu’nun sadece halka teşhir amaçlı çekilen kayıtlarından ibaret olmasından ileri geldiğini izah etti. Saito Sensei, kayıtlarda yer alan tekniklerin Kurucu’nun Iwama’daki dojosunda öğrettiği tekniklerden ciddi farklar sergilediğini ifade ederken, görevinin Kurucu’nun Aikido’sunun sadık bir devamını yaratmak olduğunu ve ısrarla amacının bir “Saito-ryu” Aikido geliştirmek olmadığını savundu.

Saito-Sensei

Morihiro Saito Sensei - Iwama Dojo

Saito Sensei’nin tekniklerine sorgusuz sualsiz hayranlık duysam da yine de konu ile ilgili kuşkularım devam etti; ta ki Japonya’ya gelişiminden yıllar sonra bir gün Zenzaburo Akazawa ile bir röportaj yapana kadar. Akazawa, Savaştan önce Kobukan Dojo döneminde Morihei Ueshiba’nın bir öğrencisiydi (Uchideshi). Röportaj esnasında bana daha önce hiç rastlamadığım 1938 yılından kalma, Budo başlıklı bir kılavuz gösterdi. Kılavuzun içerisinde, Kurucu’nun kendisinin yer aldığı ve sunduğu elliye yakın teknik yer alıyordu. Sayfaları çevirirken ikkyo, iriminage ve shihonage gibi bazı temel tekniklerin Iwama’da Saito Sensei’den öğrendiğim tekniklere ne kadar yakın olduğunu hayretle fark ettim. İşte Kurucu o güne kadar benim “Iwama” stili olarak addettiğim teknikleri bizzat kendi tekniği olarak sunuyordu! Akazawa bana kılavuzu ödünç verdi ve onu göstermek için koşarak Saito Sensei’nin yanına gittim.

Sensei’nin kapısını çaldığım anı hiç unutmayacağım. Ona yeni keşfimi göstermek için sabırsızdım. Şaşkınlığıma, bir de Sensei’nin kılavuzu daha önce hiç görmemiş ve hatta var olduğununa dair herhangi bir duyum almamış olması eklendi. Sayfaları dikkatle çevirdi ve okuma gözlüklerinin arkasından her teknik sunumunu dikkatle inceledi. O an Kurucu’nun tekniklerine sadık bir devamlılık sağlamaya yönelik tüm içten çabalarına karşı duyduğum şüpheden ötürü özür dilemekten kendimi alamadım. Saito Sensei güldü ve büyük bir zevkle “Gördün mü? Sana söylemiştim!” diye gürledi. O zamandan beri (1981) bugün bile Saito Sensei gittiği tüm Aikido seminerlerinde gösterdiği tekniklerin Kurucu’nun öğretilerinden kaynaklandığının kanıtı olarak Budo’nun bir kopyasını yanında bulundurur.

Netice olarak Kurucu’nun orijinal öğretilerine bağlı kalarak Aikido’yu yaymaya çalışan en azından bir hoca olduğunu kabul etmeliydim. Peki bu, günümüzde genel olarak çalışılan Aikido stillerinin Kurucu’nun sanatında yer verdiği teknik ve felsefeyle uzak yakın alakası olmadığı yönündeki teorimi çürütüyor muydu? Soruyu şu şekilde ele alalım. Bugün önde gelen hocalardan birinin dojosunu ziyaret etseniz, öğrencilerinin hareketlerinin hocalarına çok benzediğini fark edersiniz. Kabul edelim ki bu beklenen bir durum, keza öğrenciler hocalarına öykünmek için çaba sarf etmezlerse başarısız olurlardı. Zaten geniş katılımlı etkinliklerde bu sayede hangi öğrencinin hangi hoca ile çalıştığını çıkartmak çoğu zaman mümkündür. Peki tüm Shihan’lar Kurucu ile doğrudan çalışmışlarsa neden önde gelen Aikido stilleri arasında bu kadar büyük farklar var?

Kimileri Kurucu’nun sanatının yıllar içerisinde büyük değişiklik gösterdiğini ve dolayısıyla farklı zaman dilimlerinde onunla çalışmış öğrencilerin tekniklerinin de farklılaşmış olduğunu söyler. Kimileri de O-Sensei’nin farklı öğrencilere karakterleri ve kabiliyetleri oranında farklı şeyler öğrettiğini ileri sürer. Ben bu iki savı da hiçbir zaman inandırıcı bulmadım. Aslında yıllar önce 1935 yılına ait Asahi Gazetesi video kaydını bulduğumda Kurucu’nun sanatının o erken dönemde bile ne kadar “modern” olduğunu gördüğüme şaşırmıştım. Dahası Kurucu genellikle derslerini bireysel bazda değil öğrenci grupları şeklinde vermekteydi ki bu da öğretme yöntemini bireye özel yapılandırdığı savına ters düşmektedir.

Hayır, stiller arasındaki bu ıraksamanın arkasında çok daha farklı bir neden olduğuna inanıyorum. Sanırım bu durum, sadece birkaçı dışında hiçbir öğrencisinin O-Sensei’nin yanında yeteri kadar uzun süre kalamamasından kaynaklanıyor.

Ueshiba’nın yeğeni Yoichiro (Noriaki) Inoue, Yoshinkan Aikido’nun kurucusu Gozo Shioda ile Tsutomu Yukawa haricinde O-Sensei nin savaş öncesi öğrencilerinin (uchideshi) Kurucu ile çalışma süreleri azami beş seneydi. Bu süre sanatta kabiliyet kazanmak için yeterli olsa da Aiki Budo’nun engin teknik dağarcında ve inceliklerinde ustalaşmak için değildi.

Söz konusu çalışkan genç adamların çoğunun savaş sanatı eğitimleri silah altına alınmalarından dolayı vaktinden önce kesintiye uğradı. Dahası, sadece bir avuç öğrenci savaştan sonra çalışmalarına devam etti.

Aynı durum savaş sonrası dönemde de geçerliliğini korudu. O dönemde başlayan öğrenciler içerisinde Sadateru Arikawa, Hiroshi Tada, Seigo Yamaguchi, Shoji Nishio, Nobuyoshi Tamura, Yasuo Kobayashi, sonrasında Yoshimitsu Yamada, Mitsunari Kanai, Kazuo Chiba, Seiichi Sugano, Mitsugi Saotome ve diğer önde gelen figürler yer alıyordu. Bunlar içerisinde Shigenobu Okumura, Koichi Tohei, ve Kisaburo Osawa, savaş öncesi eğitimlerine başlayan ve savaş sonrası ustalık seviyesine ulaşanlar olarak özel bir grubu teşkil ediyorlardı. Bu hocaların hiçbiri doğrudan O-Sensei ile yeteri kadar uzun süre çalışmadılar. Bu şok edici bir önerme ama gelin arkasındaki tarihsel gerçeklere hep beraber bakalım.

Savaştan önce, Morihei Ueshiba Kobukan Dojo’yu merkez olarak kullanıyordu ama Kansai bölgesinde de oldukça faaldi. Hatta bir ara Osaka’da bir evi bile vardı. Seneler içerisinde eski topraklardan duyduğum kadarıyla Kurucu çok sık seyahat ediyordu ve ayda belki bir iki hafta Kobukan Dojo dışında zaman geçiriyordu. Şunu da unutmamak gerekiyor ki o zamanlar sanata olan ilgi hızla büyüyordu ve Ueshiba’nın liderlik ettiği Budo Senyokai (Savaş Sanatlarını Destekleme Derneği) faaliyetleri giderek artıyordu. Buna karşılık ilk devre öğrenciler (uchideshi) eğitmen olarak devreye alınmıştı. Bu erken devre eğitmenler nispeten kısa süre Aikido çalışmış, Kurucu’nun yoğun programı dolayısıyla kendisi ile yeteri kadar birlikte olamamış ve çoğu zaman kendilerini eğitim verme göreviyle merkezin dışında bulan öğrencilerdi.

Savaş süresince ve sonrasında kısa bir dönem O-Sensei Iwama bölgesinde yerleşikti. 1950’lerin ortasından başlayarak Tokyo ve Kansai bölgesini sık sık ziyaret eden Kurucu, 1950’lerin sonlarında o kadar çok seyahat ediyordu ki kimse ne zaman nerede olacağını bilmiyor gibiydi. Zamanını Iwama, Tokyo ve Kansai bölgesindeki favori noktaları Tokyo, Kameoka ve Ayabe, yerlisi olduğu Tanabe ve Shingu arasında bölmüştü. Hatta öyle ki kendisi uzaktaki Kanshu Sunadomari’yi bile ziyaret etmişti. Michio Hikitsuchi Sensei’nin, O-Sensei’nin Shingu’yu savaştan sonra atmış kezden daha fazla ziyaret ettiğini söylediğini hatırlıyorum. Bu zaman dilimin 12 ila 15 yıl arası bir dönemi temsil ettiğini hesaba katacak olursak Kurucu’nun senede ortalama dört ile altı kez Kansai’nin dışında bulunduğunu söyleyebiliriz.

Sanırım kıvrak okuyucular bununla nereye varmaya çalıştığımı anlamışlardır.

Savaştan sonra O-Sensei Tokyo’da düzenli dersler vermiyordu. Mindere çıktığı zamanlarda ise çoğu zaman dersin büyük bölümünü öğrencilerin algısının ötesinde kalan ezoterik konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Savaş sonrası dönemde Hombu Dojo’nun esas hocaları Koichi Tohei ve şimdiki Doshu, Kisshomaru Ueshiba’ydı. (1996)

 

Sensei-Gercekten-Modern-Aikidonun-Babasi-mi

Kisshomaru Ueshiba – Morihei Ueshiba – Koichi Tohei / Kaynak: Aikido Sangenkai

Tohei ve Doshu’ya, Okumura, Osawa, Arikawa, Tada, Tamura ve takip eden uchideshi jenerasyonu yardımcı oluyordu. Savaştan önce olduğu gibi, savaş sonrasında da uchideshi’ler göreceli olarak kısa süreli bir çıraklık dönemini tamamladıktan sonra Hombu Dojo dışında üniversite ve kulüplerde ders veriyorlardı. Bu dönemin özelliği bir “dan enflasyonuydu”. Bu genç eğitmenlerin çoğu neredeyse yılda bir dan alıyorlardı. Bazı durumlarda “derece atlamalar” da olmuyor değildi ama bu başka bir makale konusudur!

Peki tüm bunlar ne anlama mı geliyor? Anlaşılıyor ki savaş sonrası Aikido’nun, Kurucu’nun doğrudan himayesi altında yayılmasına ilişkin genel kanı pek de doğru değil. Burada aslan payı Tohei ve şimdiki Doshu’nundur, Kurucu’nun değil. Dahası, bu O-Sensei Morihei Ueshiba’nın savaş sonrası dönemde Aikido’nun öğretilmesi ve idare edilmesi konularında ciddi bir katılım sergilemediği anlamına gelmektedir. Kurucu o dönemde artık emekli olmuştu ve kişisel eğitimine, ruhani gelişimine, seyahate ve sosyal aktivitelere eğilmekteydi.

Unutulmamalı ki O-Sensei ne kadar efendi ve nazik yaşlı bir adam görüntüsü sergilese de aynı zamanda insanı delip geçen gözlere ve efsanevi bir sinire sahipti. İğneleyici sözleri ve sert çıkışlarından ötürü de varlığı Hombu Dojo’da her zaman aranmazdı.

Tüm bunlar gerçeğin özüdür ve pek çok birinci elden şahit tarafından teyit edilmiştir. Geçmişte bunları ima ederken yakın zamandan beri açık açık dile getirmem için gereken güveni Kurucu’ya yakın sayısız kaynaktan edindiğim kanıtlar üzerine biriktirdim. Tespitlerimin Aikido’ya gönül vermiş kişilerin eğitimlerine destek olacağını ya da onları hedeflerine taşıyacağını söyleyemem. Yine de bu önemli konu üzerine gerçeklere ışık tutarak, onların kanaatlerini derin bir kavrayış üzerine şekillendirmelerine imkan tanıyacağımı ümit ediyorum. Son olarak, son yıllarda kızağa çekilen ve göz ardı edilen Koichi Tohei’nin hakkının da teslim edilmesini temenni ediyorum.

Stanley Pranin
Aikido Journal #109, 1996

Kaynak: Is O-Sensei Really the Father of Modern Aikido? Stanley Pranin – Aikido Journal
Kapak Fotoğrafı: Aikido Sangenkai
Çeviren: Oğuzhan Yılmaz

Leave a comment

Total
0
Share