10 senelik bir aradan sonra sessiz bir dostla buluşmaya giderken biraz hüzün, biraz korku taşıyordum. Oturmaya başladığım gibi gelen geçenlerin haddi hesabı yapılamayacak kadar çok ve bir o kadar da yoktu.
Bu bir Vipassana dünlüğüdür. Tamamen kendi deneyimlerim ve gözlemlerimi demleyip paylaşma halidir. Öğretiye ve kurslara dair bilgilere tr.dhamma.org sitesinden ulaşabilirsiniz.
Hava bahara dönerken sessiz bir yolculukla yine Edremit’ten Kuşadası’na, erken bir yaz mevsimine giriş yaptık. Kuşadası her yazlık ilçe gibi boş, yerleşik turistlerin sandalete geçip de denize girdiği, bizim hırka-pantolon ile gezindiği bir yerdi. 8 sene önce buraya dostlarla gelmiştim, 3 günlük oturum yapıp geri dönmüştüm hayatıma ve pratiğe. Bu sefer belirsizliklerle dolu yolculuklar arasında 2. kez 10 günlük Vipassana kursuma geliyordum.
Özlediğim bir sessizlik içinde iç seslerle kalabilmek için yıllardır beklenen gün gelmişti. Gong çalıp da sessizlik başlasın diye heyecanlıydım ve yolda başlamıştı içimde bu süreç.
10 sene öncesinden bugüne aralar versem de sürdürmeye devam ettiğim Vipassana pratiğini öğrenmeye ve yeniden başlamaya gelmiştim.
Hafif loş meditasyon salonunda gözlerimi kapatıp da çalışmaya başladığım anda sesler peyzajı içerde ve dışarda işlemeye ve işlenmeye başlamıştı. Günler geçtikçe ayak sesleri, öksürükler, geniz temizlemeleri ve kapının açılışından ismi olmasa da herkesi az çok tanımaya başlamıştım. Dışarda olandan yeniden içeriye dönüp de kendim parçalarımı gördükçe esas tanışma burda başladı. Bazen “bu da nesi” denilecek hallerle karşılaşmak sarstı ama öyle ya da böyle geçti. İçerde de deneysel diziler çekmekte olan zihnimin derinliklerine şaşırmakta ve durmaktaydım. Olsa olsa kısa film olacak içeriklerle gün be gün daha durağan, daha da olanla kalabilir bir yerlere geliyordum. Sabah 4:00’te hatta daha erken kendiliğimden uyanıp hafif serinlikte minderime oturduktan sonra ertesi sabah yeniden uyanana kadar çalışıyordum. Nerdeyse hiç ara vermeden içerde kabaran, yüzeye çıkan hikayeler, kurgular gırla gelip geçerken durdum.
Meditasyon salonunda durdukça birinin öksürüğünden diğerinin salondan ayrılışına dikkatim kayarken kendi hayatımda hiç hatırlamadığım anlar yüzeye çıkıyor, düşünceler kara düzen akıyorken bedenim özenle bunu işlemeye devam ediyor. Giderek dışardaki seslere yorum yapmaktan onları bir ses peyzajı olarak almaya başladım. Bir ses mühendisi olsa buradan neler çıkarırdı. Deneysel kısa filmlerime bir de ses tasarımı ekleyip günler birbirini kovaladı.
İçerde biriken malzemenin koca bir araziye moloz olarak dökülse tepeler oluşturabileceğini gördüm. Bu kadar incelikli bir kıyı-köşe temizliği yapılmamış, kullanılıp atılmış, biriktirilmiş düşünce ve duygular öbeğinde oturup da baktım. Şimdi her köşeden rastgele çıkıveren yığınlar, tozlar, kırık parçalar bitip tükenecek gibi değildi. Gözünüzü korkutmasın, bir ömür de çalışsak bitmezse de bir yerden başlamak önemliydi. 10 gün boyunca sessizliğin içinde, olanla kalmak, istifleri görmek, yatak altına kaçıvermiş parçalarla karşılaşmak her seferinde başka bir sayfa açıyor hayatta. Ve bu sayfalara özenle işlemeye devam etmek de gündelik pratikle diri kalıyor ve süreç devam ediyor.
10. gün gelip de sessizliğin bozulup dışarıya açılmaya hazırlık günü geldiğinde artık kendi sesimi duymaya hazırım sandım. İlk konuştuğum anda sesim titriyordu ve kendimi tanıdığım hallere bir de kendi sesim eklenmişti. Eski dostlar, 10 gün boyunca tam arkamda oturuşumu ve çalışmamı destekleyen yeni bir insan derken az çok birileriyle konuştukça yeniden gong bekler olmuştum. Keşke kalsak bu sessizlikte ve dursak öylece.
Yapmak istediğim, gitmek istediğim, kavuşmak ve coşmak istediğim her şey biraz durulmuş ve içimdeki kaosa daha dengeli bir bakış atabiliyordum.
Nasıl geçti diye soranlara diyebildiğim, “her an çalıştım ve iyi oturdum”. En nihayetinde geçti gitti ve bana kalan gündelik hayatta disiplinle, adanmışlıkla ve kendi halimde oturmaya devam etmek o sessizliği, boşluğu hatırlayarak dengeli bir hayat yaşamak.
Sadakat ve adanmışlık, bunları sırtıma atıp hayatın içinde yürümeye devam.
Bhavatu Sabba Mangalam
(Herkes mutlu ve huzurlu olsun)
7 Nisan 2024 / Yağmur Kutlar