Bana göre değil bu işler dediğiniz herhangi bir şeyi denediniz mi? Uzun zamandır içimde dalga dalga yükselen konuları kaleme alıp biraz ortamı dağıtmaya niyetliyim. Siz de buyurun gelin bir dağılalım.
10 küsur senedir hareket ve hareket içindeki durağanlık ile akıcılık arasındaki araştırmaların sonunun gelmeyeceğini anladım. Bu araştırmalarla birlikte “iyi olma” hâline bağımlılığı da fark etmemek imkânsızdı. Bu bağımlılık ilk motivasyonu sağlayan ve ne olursa olsun sürdürmemi sağlayan şeylerin başında geliyordu. Öyle ya da böyle yoga pratiği ve meditasyon ile tanıştıktan sonra huzur, sakinlik, esneklik vb. şeyler de pakete dâhil geldi (ya da gelmesi beklendi). Bu beklentiyi kimi zaman çevremden duydum ya da kendi içimde buldum. Evden ya da işten çıkıp küçük yoga “mağarama” sığınıyordum ki geri kalan kaosun içinde kalabileyim. Şehirden kaçmanın yollarını ararken yoga ve meditasyon pratiği bana güvenli bir alan ve ortam sunmuştu. Bu cazip ve “faydacı motivasyon” kaynakları beni bugüne getirdi. Akşam koşar adım derse gitmek, gidemediğimde aklımda kalan kadarını evde yapmak bana “iyi hissettiriyordu”.
Bu iyilik hâli fazla uzun sürmedi. Meditasyonlar uzadıkça içim sıkışmaya, bazen nefesim kesilmeye başlıyordu. Kimse bana bu rahatsızlıkla kalmak zorunda değilsin demedi, iyi ki dememiş. Oturmaya ve nefesimi -olduğu hâliyle- izlemeye devam ettim ve bir süre sonra bunun da değiştiğini gördüm. O zamanlar rahatsızlıkla oturmam sayesinde gündelik pratiğimi zor zamanlarda da kısa-uzun fark etmez sürdürmeye zorladım, kimseye de kolay olacağını söylemedim.
Ve buralarda bir yerlerde “meditasyon ve yoga yapan” kişi olarak kendimi tanımlamaya da başladım. Uzman veya öğretmen değildim ama hoş bir şeydi bunu yapan kişi olmak. Plan-program yaparken “spiritüel” aktivitelerimi belirtmeye başladım.
Burada spiritüel kavramını biraz açayım isterim. Yoga ve meditasyon ile tanıştığım günden beri hatta daha öncesinden de “ruhsal” şeylerden korkar ve uzak dururum. Bu yazı boyunca kimi zaman bu kavramı ünlemli kullanacağım, işte o bana gerçek gelmeyen, korktuğum tarafın temsili. Burada spiritüel derken içsel çalışma anlamında kullanıyorum ki bu da ulvi bir şey değil. Kendime aynada bakmak, kendime ve iletişimde olduğum kişilere dürüst olmak kadar basit, gündelik olarak farkında olmadan yaptığım bir içsel çalışma. Yoga yapmak beni daha iyi bir insan yapmıyordu ama işte gel gör ki yapınca hele bir de bunu anlatınca içerdeki iyilik hâlini yayan biri gibi hissediyordum. Yanında durmaktan huzur duyulan biri olma hâli de şahane bir bağımlılık olabilirdi. Bu “yoga yapan” kimliği de çok uzun süre durmadı üstümde ama beni tuttu bu yolda. Pratiğimi kimseye göstermeden, anlatmadan sürdürdüm bugüne dek.
Ve dedim herhâlde bundan sonrası akıp gider. Yoga pratiğim hep benimle kalır ve bir ömür yaşarız sandım. “Hayatın getirdikleri” değil açık seçik seçimlerimle bir o yana bir bu yana savrulurken yoga pratiği bir şeylerin gerisinde kaldı ve hayatımda henüz o kadar da sağlam ve kalıcı bir yeri olmadığını fark ettim. Kendi içimde yaşadığım hâllerin hep orada kalacağını beklemek gibi bir hataya düştüm. “Kalıcı bir dönüşüm” motivasyonuyla baş başa kaldığımda bir nevi bir uçurum kenarında idim. Yeniden başlamak için bu uçurum bir fırsat sundu bana ve öncelikle hâlihazırda o uçurumun dibinde olduğumu fark ettim. Bu noktadan sonrası adım atmaya ve yürümeye devam etmeme bağlıydı.
Yoga ve benzeri “içsel çalışma” içeren pratiklerin pek çoğunda ortak olduğunu gözlemlediğim bu faydacı motivasyonlar ilk ateşi yakar ve devam etmeye dair yol ayrımına getirir. Bir şeyler iyi hissettirmemeye başladığında ya da zorladığında nasıl devam edebilirsiniz? Genelde sportif faaliyetlere bu noktadan devam etmek daha kolay olabilir, belirli sayıda bir hareketi yapmak, bir ağırlık kaldırabilmek gibi. Yoga ve meditasyon pratiklerinde -her ne kadar günümüzde burada da yarışlar başladıysa da- daha kişiye özgü bir durum söz konusudur. Bedende bir şeyler değişir, birincil olarak bunu fark edebiliriz. Nefesle birlikte hareket edip de belli bir süreyi odaklı bir şekilde geçirince zihnen de bir rahatlık gelebilir. Bu iyilik hâlini sürdürmek, hayata dâhil etmek için stüdyoya gitmeye, derslere girmeye devam ederken kişi, tam da nereden geldiğini anlayamadığı bir zorlanma hasıl olur. Beden ve zihin açıldıkça açılan kapalı kutular artık gerçekleri önümüze serer. İşte bu noktada hâlâ devam edebilmek için başka bir şey aramak için pratiği bırakmak ya da pratiğin içinde olanı değil de olması gerekeni aramak önümüze açılan diğer yollar olabilir. Diğer seçenek de zorlayan şeyi de iyi olma hâli gibi kabul edip devam etmektir. Doğrusal bir gelişim beklemeden sadece merakla olanı izlemek ve takip etmek. Bir yandan faydacı motivasyonların başında gelen iyi hissetme hâli bir yarışmaya ve karşılaştırmaya dönüşmeden sürebildiğinde başka bir sayfa açılabilir. Özellikle de belli bir strüktürü, anlayışı takip eden ve bir topluluk ile birlikte yapılan pratik sistemleri (Ashtanga Vinyasa, Shadow gibi) daha başka bir destek alanı sunar. Başınıza gelenler sizi seçmemiştir, herkesin kendince zorlandığı zamanlar ve alanlar olabilir ve topluluk -sangha- zorlukları da birlikte karşılamak için elzemdir. Sadece birtakım hareketleri art arda yapmanın ötesine de geçme fırsatı sunan bu pratiklerin içinde de elbette rekabete düşmek mümkündür. Topluluk ve eski öğrenciler bu noktada önemli bir rol oynar. Böylece yeni başlayan ve bu iyilik hâliyle yoga pratiğine tutunup giden kişiye zorlandığı zamanlarda da olduğu gibi kabul gördüğü bir alan açar. İyi ya da kötü hissetmenin ötesinde bir yolda devam etmek kişiye nefesleri, duruşu, matın üzerindeki tavrı ve hayattaki yansımalarıyla birlikte, bütün olarak bir farkındalık penceresi açabilir.
Öte yandan pek çok uzak doğu disiplini (Tai Chi, Aikido gibi) aslında savaş alanından geldiği için huzur ve esenlik sunmak için kurgulanmamıştır, hayatta kalmak önceliklidir ve bunun için de odaklanmayı gerektirir. Bu yüzden de yoga ve spiritüel çalışmalar aslen bir disiplin ve istikrar çalışmasıdır. Yoga yapan kişi olmak için ihtiyacınız olan bedeniniz değil aslında teslimiyettir. Eskiden bir shala’da ya da dojo’da basit bir insan olarak var olabilmek bile bir dirayet ve sabır çalışması idi. Şimdilerde ise bir stüdyoya girip yoga yapıp çıkmak epey ulaşılabilir. Hem de akabinde herkesin yoga hocası olmak yoluna girdiği dünyamızda ne kadar zamandır gündelik pratik yaptığınız ya da istikrarla bir yolda çalışıp çalışmadığınız önemli değildir. Çoktan seçmeli yoga tarzları arasında sörf yaptıktan sonra hiç çalışmadığınız biriyle “hocalık” yoluna adım atmak çok kolay. Önce yoga kostümünü giyip, istikrarı ancak sosyal medya paylaşımlarında bulan bir yol da mümkün. Oysaki yoga öğrencisi sıfatını almak için matınız olmasına, tayt giymenize gerek yoktur ama bunlar işin tatlı yanlarıdır. Yoga yapan kişi olma motivasyonu sizi bu yolda tutup istikrarla devam etmenizi sağlarken bir yandan da daha fazlasını yapmaya ve teslimiyetten ziyade yatırım ve şov aracına dönüşmesi muhtemeldir. Bugün dünya üzerinde kaç kişi daha yoga matına ilk adımını attı kimbilir? Esas soru; Kaç kişi bunu sadece bir ünvan olarak değil de hayatın içine geçmiş bir parça olarak sürdürebilecek?
Bunlar da ilginizi çekebilir:
İyi hissetmenin de bir şeyi yapıyor olmanın da yanlış bir yanı yok. Bu faydacı ve bir yere kadar faydalı motivasyonlar yaptığınız her ne olursa olsun, sizin için nefes almak kadar gündelik bir parça gibi hayatın içine sızarken size eşlik edebilirler. Eğer iyi hissetmediğiniz, zorlandığınız bir nokta geldiğinde bu yoldan vazgeçer miydiniz? Sebebi ne olursa olsun, bir yemeğin tadını sevmediğinizde yememek, oturduğunuz mekândaki müzikten hoşlanmadığınızda kalkmak gibi bir şansınız var. Yoga pratiğinde de bir noktada iyi hissetmediğinizde matı, salonu, odanızı terk etmek gibi bir şansınız şimdiki zamanda var. Peki ya teslimiyet demiştik, iyisiyle kötüsü olmadan mevcut olana bakmak nasıl olacak? Her zaman iyi hissetmek nasıl mümkün değilse yoga ya da herhangi bir spiritüel pratikten de bunu beklemek biraz komik olacaktır. Oysa spiritüel(!) öğretiler bize huzuru ve esenliği getirmeliydi. Yüzümüzde hep o aynı gülümsemeyle yaşamı sürdürmenin teminatı olmalıydı.
Bu iyilik hâlini sürdürmeye dair faydacı motivasyona bir pencere daha açsak, size iyi geldiği için devam ettiğiniz bir pratik var ve haftanın belli günlerini buna ayırıyorsunuz. Bir de sizle birlikte çalışan bir eğitmen, kolaylaştırıcı ya da üstat var. Her bir beden, her kişi ile olan çalışma o alanda “bilgiyi paylaşan” kişi için de yeni bir bilgi ve deneyim. Sizin canınız sıkıldığında ve o günkü pratiği aksattığınızda oradaki karşılıklı bilgi akışı sekteye uğruyor. Ya da bazen tatil, sınav dönemi, yaz ayları, kış ayları gibi bir dönem ara verdiğinizde sadece sizin pratiğiniz değil, birlikte olduğunuz bütün topluluğun dinamikleri değişiyor. İyilik hâlinin ötesinde adanmışlıkla gelen bütüne dair bir durum/vaziyet var etkilediğimiz ve etkilendiğimiz. Her zaman yaptığımız şeye dair iyi hissetmeyi beklersek o topluluk, o mekân kaybolabilir, dönüşebilir. Kendi iyilik hâlinizi önceliklendirdiğinizde etrafınızda neler olduğuna bir de bu pencereden bakmaya ne dersiniz?
Size iyi gelen pratikleri sürdürmek için etrafınızdaki topluluğu da gözeterek devam etmenin ve zorlandığınızda bireysel iyilikten geriye çekilip de bütünde nasıl bir yeriniz olduğunu fark edebilir misiniz? Bazen olanın sadece mevcut durum olduğunu kabul etmek ve devam etmek neden olmasın!
Yağmur Kutlar
Eylül 2023
Written by
Yağmur Kutlar
2011 yılından bu yana Yoga pratiğini sürdürmekte, farklı beden çalışmalarından beslenirken, çocuklar ve yetişkinlerle hareket odaklı paylaşımlar yapmaktadır. “Sade bir yaşam” arayışıyla yola düşüp farklı topluluklarla yaşamayı ve birlikte üretmeyi deneyimledikten sonra şu anda Küçükkuyu-Edremit arasında salınmaktadır. Okumaya, paylaşmaya, hareket içinde araştırmaya devam ederken “birlikte yapmanın” peşindedir.
2 Yorum
Ali Sert
yazılarınız ilgimi çekti bilgi sahibi olmak için okuyorum.yoga ögrenmek isterim.
Yağmur Kutlar
Çok teşekkürler. Eğer merak ettikleriniz olur ve yardımcı olabileceğim bir şey olursa yazmaktan çekinmeyin. Bize; bosaynablog@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.